bugün

1947'de istanbul'da doğdu. istanbul Üniversitesi Felsefe-Sosyoloji Bölümü'nü bitirdi. Genç yaşta evlendi, iki çocuğu oldu. 1991'de eşinden ayrıldı. 1981'de Mehmet Fuat, Yazko Edebiyat'ta ilk şiirini yayınladı. Varlık, Gösteri, Yazko Edebiyat, Sombahar, Somut ve diğer dergilerde şiir ve denemeleri yayınlanmaya başladı. 1985'te ilk kitabı Sulara Gönüllü Çağrı, Burhan Uygur'un şiirler için yaptığı desenlerle birlikte yayınlandı. 1988'de Dolunay, Şahin Kaygun tarafından filme alındı. Film birçok ödülü kazandı.
önde gelen şiirleri;

SEYYAH
GÜZ SÖYLENCELERi
CHÖD RAKSLARI
DALGALAR
MERCANLAR UZAĞI
GÖRME UÇUŞU
SOĞUK KIYI
ÇIPLAK TENiME BiR GÜNIŞIĞI
HAZZIN UYUKLAYIŞI
EKiN ACISI
GECENiN DÜRTÜLERi
LiRiK BAHÇE
Bir Şey Var Benden Öte

Bir şey var benden öte
incimsi düzlüğünde denizin
biri dans ediyor
tutkun ve savruk
başını arkaya atışındaki soyluluk
tanrı bakışı bu
soysuz köhne
kör lalelerle, gecenin diplerine yapışan
bitiren
yeni bulunmuş maden
tıkanıyor kıyılar köpüklü dalgalarla
ona uçmak istediğimi söyleyin
kutsal varlıklara karşı
ayaklanacağımı da
sonsuz yüz değiştirimi ben
bir öncesinde tarihin
yeniden doğmak istediğimi
ne kılıklara geleceğimi
gündüz pencerelerine
ne otlar dikeceğimi bu ölümcül bahçelere
ne zehirli otlarla sevişeceğimi yeniden.
Gülseli inal sanattan bi haber küratör'üm diye takılan bir zattır. Halbuki yaşı itibari ile evde örgü örmesi, evlendirme programları izlemesi gereken bir hanım. 10 dk. önce söylediğini az sonra unutuyor bu hanım. Oturmalı evinde! Talihsiz olan benim ki sohbetine denk düştüm. Tamamen normal değildir. Malesef çalıştığı her sanat galerisinden kovulmuştur. Ayrıca okunamayacak ve anlaşılamayacak kadar fena şiirleri vardır. iddiaya göre zaten rahmetli Nilgün Marmara'nın günlüklerini gaspetmiş ve bir çok şiirini çalmış bir kadındır.. Bu hanım neden yaradılmış anlamış değilim...
"belirsiz bir soluk alıp verişin var
duyuyorum uzaklardan
artık o soluklarda tüm yıldızlardan
şu gökkayalarından koparılmış taş
yoksa otların arasında çırpınan şu
incecik gelincik
gelip giden kırmızısıyla çarpan yüreğim mi benim
yerinde oynatılmış eski yıldızlar
eski mabetlerin gökyüzü gölgesi
gel gör ki o ulu yalnızlık
ellerimle koparıp verdiğim bir şey bu
bırakılmış artık yılanların uğrağı
çaylakların sesini duyduğumuz mabede
birlikte oturup sunarken yakarımızı
neydi o
yüreğinde karmakarışık bir gülü tutuşun "
"bebek soyumuzdan bilginç aynalara
gözleniyordum ve gözleniyordum
tutsaktım ve tutsaktım
bırakıldığım yerde
o cevher kuyusunda, karanlığın kollarına vermiştim kendimi
ve yine
şafak şafak şafak
gizil kartalın sonuyla"