bugün
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı101
- iran cumhurbaşkanının helikopter kazası26
- mert hakan yandaş22
- çocuğunuzu özel okulda okutur musunuz19
- dokunmaya kıyamadan sevmek16
- fethullah gülen şu an ne yapıyordur11
- mauro icardi10
- selahattin demirtaş'ın 42 yıl hapis cezası alması8
- fred'in gs orta sahasını kucağa alması9
- fenerbahçe11
- manitayla yapılacaklar15
- avrupanın zenginliğini hırsızlığa borçlu olması24
- sık sık aldığınız iltifatlar15
- erkolar kapatılsın13
- icardi190515
- nurcuların fetöcü olduğu gerçeği8
- muharrem ince'nin diyanet kapatılsın mı anketi13
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz12
- arda güler11
- tc'yi atatürk değil ingiliz ve yahudiler kurmuştur32
- anın görüntüsü22
- alex de souza12
- karıya kıza doymuş erkek25
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi17
- 19 mayıs atatürk ü anma gençlik ve spor bayramı10
- bik bik'in cinsiyeti14
- ninja turtles lar nasıl para kazanıyor11
- bir erkekten duyulabilecek en güzel söz12
- karın gözünün önünde biriyle olursa büyü bozulur9
- bir gün önce tanışılan kızın yazlığa davet etmesi8
- gulmekicinyaratilmis8
- travestilerin genelde kürt olması14
- kadınlar olarak erkeklerle sevişmiyoruz19
- üstteki yazarın yaşını tahmin etmek19
- çok üzgünüm sözlük8
- aşık olmadan sevişmek9
- mühendis erkeklerin genel özellikleri16
- nervio8
- kötü gününde sevdiğine mi gidersin seni sevene mi14
- insan olmaya ceyrek kala13
- etine dolgun kız8
- fatih terim8
- taktik verin15
- gecenin şarkısı9
- icardi1905 adamdır12
- her türk vatandaşına türkiye gezisi12
- sizi cuma saflarında göremedim sözlük10
- risale i nur21
- en çok yaşamak istenilen şehir10
- selahattin demirtaş9
Bizi ancak bir tanrı kurtarabilir.
Heidegger'in ünlü sözü:
Nur noch ein Gott kann uns retten.
Alman filozofun sözde-ateizmi'ni çürütmek için zikredilen en güçlü kanıtlarından biri de bu ifadesidir.
Oysa dikkatten kaçan küçük bir ayrıntı gizlidir bu ifadede: ein Gott.
Dikkat ediniz lütfen, Tanrı değil, tanrı. Sadece bir tanrı.
Tanrılardan bir tanrı. Herhangibir tanrı.
Heidegger'inki en nihayet teo-lojik bir duyarlılık. Logik'in konusu yapılan bir tanrı'dan beklenen bir medet onunkisi.
Teo-loji'nin, hatta teo-sophia'nın tasvir ettiği Tanrı resminden beklenen kurtuluş...
Logik'in sınırları içinde gezinen bir Logos'tan.
Hâl bu ki musluğun altına tabak konulmaz, bilâkis bardak koymalı, şişe koymalı!
Hakikat bâdesini kaşıklamak yerine onu bir dikişte içmeli.
Ölçmek biçmek, ve ne yapıp edip âlemi ölçülür biçilir bir sûret hâlinde tasavvur etmek... her defasında duyguları akılla kavramak... metreyle, litreyle tartmak... elde mezro olmaksızın hakikatin yanına yaklaşamamak... gülün yapraklarını, koklamak yerine, mikroskobun altında incelemek...
Ah ne yakıcı bir hâldir, bilseniz!
Dinleyeceksin! Dinlemelisin!
O hâlde gözlerini kapamalısın!
Araştırmamalı, soruşturmamalı, teslim olmalısın!
Gözlerini kapatmadıkça hakikate kulak veremezsin çünkü.
Hissetmelisin.
"Güzel olan hiçbir şey hülâsa edilemez" demiş olsa da Valéry, ümidimizi kesmeyip islâm'ı bir kelimede hülâsa etmeyi deneyelim. Kelime-i tevhîd'de.
Nedir o kelime?
"Lâ ilâhe illallâh!"
Arapça kelimeleri Türkçe bir dizgenin içine yerleştirerek anlamını vermeye çalışalım:
"Allah'tan başka ilâh yoktur!"
Yani?
"Anlıyorum ama açıklayamıyorum" diyorsun, ama ey tâlib, yanılıyorsun.
Anlamıyorsun çünkü. Anlayamıyorsun.
Anlasaydın, özgürleşirdin. Kınayanın kınamasına aldırmazdın. Ne derler demezdin. Oysa sen bir ömür boyudur desinler diye yaşıyorsun. Sırf izzet u ikbal için. Güya arayiş-i zahir için.
Mülk kaftanını üzerinden çıkarmaya korkuyorsun da kaftansız bir hiç olacağım diye kederleniyorsun.
Sen hakikaten keder nedir bilir misin ey talib, ki bir de utanmadan, zavallı kalenderîlere inat, elinde kandille değil, pertavsızla dolaşıyorsun.
Sen bulmuyorsun, güya yakalıyorsun.
Ulaşmıyorsun, aklınsıra üzerine konuyorsun.
Sonra da "Nedir şu vahdet, vahdaniyet?" diye diye çıldırıyorsun.
Ehad'ın ve ehadiyet'in sırrına ermek yerine, vahdet ve vahdaniyetin mazharlarında kaybolup gidiyorsun.
"Mazhara takılıp kalma, sen asıl zuhura ver dikkatini" deseler de dinlemiyorsun.
Pertavsızın kadarsın, bilmiyorsun.
Çünkü hakikati kendi kabınca sınırlamayı ilim-irfan sanıyorsun.
1932'de siyasî erkin demir yumruğu altında saray hafızları bir denemede bulunmuşlar:
Tanrı'dan başka yoktur tapacak!
Keyfince yorumlamışlar. Mânâyı kafiyeye feda etmişler. Birliği tapınmanın konusu yapmışlar.
"Daha Türkçesi yok mu?" dersen, bir teklifim var ama bil ki lâfızların sustuğu noktadır burası. Arapça veya Türkçe veya Farsça... dilin geldiği son nokta.
Talib, bir jinekoloğun kaykılmış bakışları yerine bir acemi âşıkın bakışını yeğlemeli.
Aklın kılı kırk yarıcı hakimiyeti yerine, gönlün kendinden bî-haber acziyetini.
iyice duymak için yârin sesini, önce gözlerini kapamalı.
Sanman ki âleme taleb-i devlet-i câh etmeye geldik / Biz bu âleme bir yâr için ah etmeye geldik
diyebilmeli tıpkı bir şâir gibi.
Vahdet şarâbından bir yudum alabilmek için sade âh ile yetinmeli.
Bir âh için âlemi fedâ etmeli.
Tanrı'dan başka tanrı yoktur!
Bu da hakikatin benim penceremden görünen kısmı.
Tanrı sözcüğünü iki şekilde yazıyorum: Tanrı ve tanrı. Biri büyük harfle, diğeri küçük harfle.
Böylelikle birinde harf-i tarif (article) kullanmış ve Allah lâfzında içkin "el-ilâh"ı tesbit etmiş olurken, diğerini küçük harfle yazmak sûretiyle ilâh'ın Türkçe'deki dengini göstermiş oluyorum.
Varlık (vücûd) ve varlık (mevcûd) ayrımında yaptığım gibi.
Çoğul ekinin kullanıldığı her yerde tanrı kelimesi küçük harfle yazılmalı. Çokluğu zan ve iddia edilen tanrı'lardan teberri edip bir tek Tanrı'ya işaret edilecekse, Türkçe'de olmayan harf-i tarifin hakkı verilip özel adlarda olduğu gibi sözcüğün ilk harfi büyük yazılmalı.
Tanrı'dan başka tanrı yoktur!
Bütün yolun ve yolculukların hülâsası bu.
Özün özü (lübb'ül-lübb).
içindekinin içindeki (fîhi-ma-fih)
Görmek istiyorsan, gözlerini kapa ey talîb!
Kurtulmak için değil ama, yanmak için.
(bkz: dücane cündioğlu)
Heidegger'in ünlü sözü:
Nur noch ein Gott kann uns retten.
Alman filozofun sözde-ateizmi'ni çürütmek için zikredilen en güçlü kanıtlarından biri de bu ifadesidir.
Oysa dikkatten kaçan küçük bir ayrıntı gizlidir bu ifadede: ein Gott.
Dikkat ediniz lütfen, Tanrı değil, tanrı. Sadece bir tanrı.
Tanrılardan bir tanrı. Herhangibir tanrı.
Heidegger'inki en nihayet teo-lojik bir duyarlılık. Logik'in konusu yapılan bir tanrı'dan beklenen bir medet onunkisi.
Teo-loji'nin, hatta teo-sophia'nın tasvir ettiği Tanrı resminden beklenen kurtuluş...
Logik'in sınırları içinde gezinen bir Logos'tan.
Hâl bu ki musluğun altına tabak konulmaz, bilâkis bardak koymalı, şişe koymalı!
Hakikat bâdesini kaşıklamak yerine onu bir dikişte içmeli.
Ölçmek biçmek, ve ne yapıp edip âlemi ölçülür biçilir bir sûret hâlinde tasavvur etmek... her defasında duyguları akılla kavramak... metreyle, litreyle tartmak... elde mezro olmaksızın hakikatin yanına yaklaşamamak... gülün yapraklarını, koklamak yerine, mikroskobun altında incelemek...
Ah ne yakıcı bir hâldir, bilseniz!
Dinleyeceksin! Dinlemelisin!
O hâlde gözlerini kapamalısın!
Araştırmamalı, soruşturmamalı, teslim olmalısın!
Gözlerini kapatmadıkça hakikate kulak veremezsin çünkü.
Hissetmelisin.
"Güzel olan hiçbir şey hülâsa edilemez" demiş olsa da Valéry, ümidimizi kesmeyip islâm'ı bir kelimede hülâsa etmeyi deneyelim. Kelime-i tevhîd'de.
Nedir o kelime?
"Lâ ilâhe illallâh!"
Arapça kelimeleri Türkçe bir dizgenin içine yerleştirerek anlamını vermeye çalışalım:
"Allah'tan başka ilâh yoktur!"
Yani?
"Anlıyorum ama açıklayamıyorum" diyorsun, ama ey tâlib, yanılıyorsun.
Anlamıyorsun çünkü. Anlayamıyorsun.
Anlasaydın, özgürleşirdin. Kınayanın kınamasına aldırmazdın. Ne derler demezdin. Oysa sen bir ömür boyudur desinler diye yaşıyorsun. Sırf izzet u ikbal için. Güya arayiş-i zahir için.
Mülk kaftanını üzerinden çıkarmaya korkuyorsun da kaftansız bir hiç olacağım diye kederleniyorsun.
Sen hakikaten keder nedir bilir misin ey talib, ki bir de utanmadan, zavallı kalenderîlere inat, elinde kandille değil, pertavsızla dolaşıyorsun.
Sen bulmuyorsun, güya yakalıyorsun.
Ulaşmıyorsun, aklınsıra üzerine konuyorsun.
Sonra da "Nedir şu vahdet, vahdaniyet?" diye diye çıldırıyorsun.
Ehad'ın ve ehadiyet'in sırrına ermek yerine, vahdet ve vahdaniyetin mazharlarında kaybolup gidiyorsun.
"Mazhara takılıp kalma, sen asıl zuhura ver dikkatini" deseler de dinlemiyorsun.
Pertavsızın kadarsın, bilmiyorsun.
Çünkü hakikati kendi kabınca sınırlamayı ilim-irfan sanıyorsun.
1932'de siyasî erkin demir yumruğu altında saray hafızları bir denemede bulunmuşlar:
Tanrı'dan başka yoktur tapacak!
Keyfince yorumlamışlar. Mânâyı kafiyeye feda etmişler. Birliği tapınmanın konusu yapmışlar.
"Daha Türkçesi yok mu?" dersen, bir teklifim var ama bil ki lâfızların sustuğu noktadır burası. Arapça veya Türkçe veya Farsça... dilin geldiği son nokta.
Talib, bir jinekoloğun kaykılmış bakışları yerine bir acemi âşıkın bakışını yeğlemeli.
Aklın kılı kırk yarıcı hakimiyeti yerine, gönlün kendinden bî-haber acziyetini.
iyice duymak için yârin sesini, önce gözlerini kapamalı.
Sanman ki âleme taleb-i devlet-i câh etmeye geldik / Biz bu âleme bir yâr için ah etmeye geldik
diyebilmeli tıpkı bir şâir gibi.
Vahdet şarâbından bir yudum alabilmek için sade âh ile yetinmeli.
Bir âh için âlemi fedâ etmeli.
Tanrı'dan başka tanrı yoktur!
Bu da hakikatin benim penceremden görünen kısmı.
Tanrı sözcüğünü iki şekilde yazıyorum: Tanrı ve tanrı. Biri büyük harfle, diğeri küçük harfle.
Böylelikle birinde harf-i tarif (article) kullanmış ve Allah lâfzında içkin "el-ilâh"ı tesbit etmiş olurken, diğerini küçük harfle yazmak sûretiyle ilâh'ın Türkçe'deki dengini göstermiş oluyorum.
Varlık (vücûd) ve varlık (mevcûd) ayrımında yaptığım gibi.
Çoğul ekinin kullanıldığı her yerde tanrı kelimesi küçük harfle yazılmalı. Çokluğu zan ve iddia edilen tanrı'lardan teberri edip bir tek Tanrı'ya işaret edilecekse, Türkçe'de olmayan harf-i tarifin hakkı verilip özel adlarda olduğu gibi sözcüğün ilk harfi büyük yazılmalı.
Tanrı'dan başka tanrı yoktur!
Bütün yolun ve yolculukların hülâsası bu.
Özün özü (lübb'ül-lübb).
içindekinin içindeki (fîhi-ma-fih)
Görmek istiyorsan, gözlerini kapa ey talîb!
Kurtulmak için değil ama, yanmak için.
(bkz: dücane cündioğlu)
iki gözüyle görmeyi öteleyip,kalp gözüyle görmenin nidası.
(bkz: basiret)
(bkz: basiret)
güncel Önemli Başlıklar