gece iyice çökmüş hatta sabah namazı vaktine doğru iyice yaklaşmaktadır artık. bir binanın çatısında iki kişi, bir tenekede ateş yakmış, çay içmekte, hasbihal etmektedirler.
pis sakallı uzun oğlan, şeyhinin karşısında aman bir hikmet buyrulsa da müstefid olsam diyen bir derviş edasıyla, saygıda kusur etmeden beklemektedir.
diğeri çay doldurur, pek de umrunda değildir aslında. karşısındakini sabırla imtihan etmektedir adeta...
ve nihayet o beklenen an gelir :
-şarab içmek hoştur amma, ayık olmak başkadır başka.
lale devri şiiri. bu şiirden çok değil az zaman sonra da zaten halil diye bir adam varmış, başkaldırmış bu sisteme*, bugün kağıthane diye bildiğimiz mekanda bulunan binbir dış borçla yapılan bir sürü eserin* bir kaç gün için de yakılıp yıkılmasına sebebiyet vermiştir.