Müthiş bir senaryo. Bu film için söylenebilecek tek şey varsa budur. insana bir anlığına öyle yaşamanın nasıl birşey olacağı hissini veriyor. Hayal dünyanızda kayboluyorsunuz. Karakter farklı şeyleri yapmaya başladıkça harika bir haz veriyor film. Çünkü senaryo öyle elverişli ki karaktere birşey olmayacağı bilindiğinden rahatlık mevcut. izleyici sıkılmıyor böylece ve bir sonra ki adım merak konusu oluyor. Alabildiğine sınırsız bir hayal gücü ile inşa edilen bir yapım çıkıyor karşınıza. Ben izlerken büyük zevk aldım. Yılda 1-2 kez izlerim bu filmi bundan sonra.
Bu filmi izlemek için belki de biraz geç kaldım. Ama geç olsun, güç olmasın. Beklentimi aşağıda tutup izlediğim filmlerden biriydi. Kim bilir bu kadar beğenmemin sırrı da buradadır belki de.. Ayrıca ders veren de bir yapım. Aslında ben bu filmi hergün yaşıyorum. Yüzler aynı, mekanlar aynı, yaptığım eylemler aynı.. Farklı hiçbir şey yok. Monotonluğun gazabına bırakmışız kendimizi çünkü. Farklılığı yaratan birileri yok. Sadece ne olacağını bilmiyoruz, nelerle karşılaşacağımızı.. Böyle olsaydı belki de hayatlarımızdan zevk almanın bir yolu olurdu. En azından hazırlıklı olurduk yaşayacaklarımıza, ama nerde.
Mutlaka izlemeniz gereken filmlerden biri. Şiddetle tavsiye ederim. Konunun sıkıştığı anlar oluyor ancak çok çabuk sıyrılıyor yapım.
Andie MacDowell'ın tatlılığı bill murray'nin karizmasıyla film zaten belli bi düzeye çıkmıştır. ama filmin en önemli yanı izledikten sonra insana yeniden yaşama isteği geliyor. insanın hayatında radikal bi değişiklik yapası geliyor. romantik komedi filmleri arşivimde önemli bir yeri olmuştur. gerçekten güldüren filmlerdendir.
tekrar tekrar izlenebilen müthiş bir klasik. ghostbusters'dan tanıdığımız harold ramis yazıp yönetmiş. bill murray'nin tek kişilik şovu desek yeridir. bazı yerler var ki filmde 50.kez izlense yine de güldürüyor. başucu filmidir bu film. gavurların feel good movie dedikleri şeyin sözlükteki tam karşılığıdır.
türkçe olarak "bugün aslında dündü" diye bilinen ve "iyi insan olmak ve aşk, hayatın akışını değişitirmeye yeter" gibi bir önermeye sahip, Bill Murray ve Andie MacDowell'in başrollerini paylaştığı, 1993 abd yapımı film.
bugün aslında dün ise yarın aslında bugündür. sonraki gün ise yarın olacağından yarında bugün olduğundan hergün bugündür mantığını canlandıran filmdir.
tüm dünya dedim aynı anda izlese bu filmi şöyle 4- 5 saatlik bir dünya barışı olur. iyilik, güzellik falan. izlerken son yarım saat güldüm de, gülmedim değil.
geçenlerde tnt de supernatural'e denk geldim ve başladım izlemeye.izlediğim bölümde Sam aynı günü defalarca yaşıyordu ve bölüm gerçekten güzeldi.
meğer orjinal fikir bu filmdeymiş.film ilk başlarda sıkıcı gelsede.izlenmesi gereken filmlerden.
sürekli aynı güne uyanan adamın hikayesi. bi ara sürekli intihar ediyor. en sonunda kendini tanrı ilan ediyor.
--spoiler--
-im a god, not the god but a god.
--spoiler--
izlemekten en zevk aldığım bin kerede izlesem bıkmayacağım her bir sahneyi ezbere bildiğim ender şahane filmlerden biri. Bill Murray zaten şahane bir oyuncu. Komedi konusundada gerçekten usta.
Bill Murray'nin döktürdüğü çevresindekilerin de ona yardımcı olduğu filmdir.Aslında filmde başrolü senaryo ve onun oynadığını da kabul edebiliriz.Ned Ryerson isimli sopalık şahsı da es geçmemek lazım tabi.Öyle bi film ki her izlenildiğinde farklı detaylar yakalanabilir.Tek tek saymaya kalksam burası dolar taşar ama ben aklıma gelen bazılarını sayayım.Otelin şişko çalışanıyla ikinci karşılaştığında onun dünkü söylediklerinin aynını söylemesiyle iyice gerilen abimizin adamın gırtlağına sarılıp "Don't mess with me porkchop!" diyişi sonra yaptığının hatasını anlayıp durumu düzeltme adına gülmeye başlaması , Ned Ryerson'ın first step is always doozy deyip pis pis gülüşü ve filmin başında haber bülteninin kapanmasını sabırsızlıkla bekleyen Phil'in birden fırlayıp kalkıp gitmesi gibi.
Bunlar buradan pek bir anlam ifade etmeyebilir ama inanın filmde ediyor , hem de çok.
bill murray'nin bir komedi aktörü olarak doruk noktasına çıktığı filmdir. ghostbusters'dan sonra geldiği en yüksek yer olmuştur. bu noktadan da bir adım öteye gidememiştir. (lost in translation tek başına bir dram filmi olarak istisna teşkil etmez.) filmin senaryosu mükemmel olmakla birlikte, başrolde bill murray dışında biri oynasa aynı etkiyi yaratır mıydı bilinmez.
her sene bir kaç kez arkadaşlarla toplanıp izleriz. hayvan gibi de eğleniriz. öyle bir filmdir.
son derece değişik bir konuya sahip, sıradışı bir film. aynı mekan ve karakterler ancak bu kadar çeşitlilikle anlatılabilirdi bir filmde. son zamanlarda heroes dizisini izlediğimden az çok hiro nakamura tarzı bir gücü hatırlatmıyor değil başroldeki adamın olayı.
1993 yapım bir film...defalarca izledim bu filmi, bugün tekrar izliycem. çok ferah bi film herşeyden önce, her gün aynı şeyleri yaşayan philin hikayesi.bence içten içe herkese bi dokundurma var bu filmde, hepimiz bazen o kadar sıradanlaşıyoruz ki, her gün aynı şeyleri yapıyoruz, her gün bi diğerinin kopyası gibi...phil'in hayatı aynı böyle işte...anı anına dünün aynısı...bir şeyleri değiştirmeye çalışıyo, bu sihirden kurtulmak için, hiç yapmadığıklarını yapıyo her sabah uyandığında... ama olmuyo işte değişmiyo bişeyler...filmin baştan başa karlı bir atmosferde geçmesi de izlenebilirliğini kat kat arttırıyo bence, özellikle şu karlı günlerde izlenebilcek taktire layık bir şahaser.