charles dickens ın aynı isimli kitabından uyarlanan filmdir. finn in elinde şarap estella nın kapısına dayanıp söylediği ''dont you understand that everything i do, i do it for you! anything that might be special in me, is you.'' repliğiyle beni benden almış filmdir.
lise zamanında ingilizce dersinde okutulan kitaptır. okutulmakla da kalınmaz sınav yapılır. okumayan biri filmini izler. ancak film ve kitap bağımsız olduğu için 80 beklenilen sınavdan 30 alınır. sineye çekilir. oturulur.
kitaptan biraz bağımsız olsa da on mumara filmmiş meğersem.
estella'yı oynayabilecek daha da uygun bir hatun kişisi yokmuş. (bkz: gwyneth paltrow)
hatta filmin müzikleri de pek güzelmiş.
life in mono çalar, estella izlenir, iki dakkada kreatifliğim geldi n'apsam n'etsem denir, charles dickens görseydi/duysaydı n'eylerdi acep diye düşünülür, büyük umutlara gark olasım gelir. büyük umutlar lafı, kulağa afili gelse de, bi taraftan da geri çıkabilir.
okuyan herkesin estella ya aşık olduğuna inandığım charles dickens şaheseri,1946 ve 1998 de filme uyarlanmıştır.1998 de yapılan film hayal kırıklığı yaşatmış olsa da 1946 da david lean tarafından yapılan film kitabın hakkını vermektedir.
psikopat dinsmor ve embesil Fin'in ha birde estella kevaşesinin birbirleriyle olan "acı piramidi"ni anlatan filmin ismi. replikleri sinema tarihinde unutulmayanlar arasına girmiştir. müzikleri kulaktan kulağa ağızdan ağzıa dolaşmış, psikolojik arızalı bireyler üretmiştir. Film aşkıda anlatır aşk acısınıda.
--spoiler--
esas kızın esas oğlana belli bir mertebeye* ulaşmadan vermediği film. lakin yine gidip daha zengin olan biriyle evlenmiştir. ama en sonunda, tabi kızımız buruşup orta yaşlara vardığında esas oğlana ok demiştir. oğlumuz bu arada hala zımba gibi delikanlıdır.
--spoiler--
gayet güzel ve akıcı bir film. izlerken sıkılmak için duygusuz olmak gerekir herhalde, eski malikanenin büyük ihtişamı ve umutsuzluk içinde büyük bir aşk hikayesi. robert de niro`nun küçük bir iyiliğe nasıl koca bir teşekkür ettiği ve sonda gelen zoraki birleşme.
"charles dickens' ın aynı adlı romanının büyülü kahramanları estella ve finn' in başından geçen sıradışı hikayenin alfonso cuarón bakış açısıyla beyaz perdeye başarılı bir şekilde uyarlanışı olarak tanımlandırabiliriz bu güzel filmi. üstelik üzerinden yıllar geçse dahi hiç tereddüt etmeden..." müzik ve fotoğraf destekli yazının devamı için:
Charles Dickens'ın aşkta umut kırıklıklarını merkeze alan romanıdır. Kendi yaşamındaki karşılıksız aşkların ve acıların yazıya dökülmesidir bir anlamda. Estella'yı ilgisiz, insanlara, özellikle karşı cinse yabancı biri olarak kurgular. Aynı zamanda ona kimsede bulunmayan bir güzellik verir. Böylece yaşanacak her türlü kırgınlığa zemin hazırlar. Dickens, insana iyimser bakmaz. Doğanın acılarla insanları yüz yüze getirdiğini, insanın bu yazgıyla yüzleşmek zorunda olduğunu anlatır gibidir romanda.
1946 yapımı david lean filmi. john mills'in oyunculuğu ile ön plana çıktığı film, en iyi film, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo dallarında oscara aday gösterilmiş; en iyi sanat yönetimi-set dekarosyonu dalında john bryan ve wilfred shingleton'a, en iyi görüntü yönetmenliği dalında da guy green'e oscar kazandırmıştır.
kendisi zaten mükemmel bir film iken aynı mükemmellikteki soundtracki ile tadından yenmez bir hale gelmi$tir ki soundtrack'e tori amos eli değer de güzel olmaz mı?olur.
gwyneth paltrow'un soğuk hali ve donuk güzelliğiyle tekrar anlam kazanmış filmdir.Estella'yı başkası oynayamaz diye düşündürür insana.evet insanların büyük umutları vardır ve o kadar büyüktürlerki tam başardım derken insan kaybettiğini anlar.Ethan Hawke'ın kaybetmesi de bundandır ve filmde hayatı her seferinde cehenneme döner.
soundtrack'i de en az flim kadar güzeldir.tori amos'un siren'i dinlenmelidir
bünyesinde yer alan, ethan hawke ve gwyneth paltrow'un cesmeden su içerken dudaklarının temasıyla başlayan öpüşme sahnesi, kanımca sinema tarihinin en estetik erotik sahnesidir, fena film değildir..
sinemaya da uyarlanmış bir charles dickens klasiği. orjinal ve ilginç bir teması vardır. ama sanki havada kalan bir şeyler var içeriğinde. tam anlamıyla tatmin etmiyor, bir şeyler daha bekliyorsunuz. yoksa ben mi büyük umutlar besledim :)