bünyede sezen aksu şarkılarına denk etkiler bırakan farid farjad eseri. insan her ikisininde karşısına çıkıp sormak istiyor; neden böyle yapıyorsunuz?!
farid farjad'ın mükemmel eseri. güller anlamına gelir.
öyle bir yer düşünün ki, kalabalık, gürültülü. istiklal caddesi mesela, veya bir stad. kulağınız bu müziğe aşina ise, istediğiniz vakit anımsayabiliyorsanız tınılarını, işte o vakit neresi olursa olsun içinizi bir huzur kaplar. öyle bir adamdır işte bu. alır kemanı eline, dinleyeni binlerce kilometre uzaklaştırır olduğu yerden.
piyano anlatmaya başlıyor onların hikayesini, öyle bir hikaye ki, tekdüze, sıradan, arkaplanda kalan yaşanmışlıkların ardındaki kalıntılar gibi. ama keman gecikmiyor isyan etmekte. başkaldırıyor tekdüzeliğe, karşı çıkıyor sıradanlığa ve su gibi sesiyle karanlığın içindeki aydınlıktan bahsediyor, dikenlerin içindeki güllerden. o bahçedeki güzel günleri anıyor karanlığa inat, yaad ediyor geçmişi korkusuzca. dikenlerin eline battığını hissetmiyor, farketmiyor ışığı göremediğini artık yada farketmek istemiyor galiba. diyor ki "biz, gri insanların siyah beyaz hayatlarını yaşadıkları o yerde, küçük renkli dünyamızı kurup, pembe hayallere dalmasını bildik. çevremiz kaybolmuşluğun derinliklerine sürüklenirken bizim umudumuz vardı." gözyaşları tane tane yuvarlanıyor yanaklarında sebepsiz. acısı içine akıyor yavaşça, belli etmeden...
Ben öyle uzun uzadıyasıya yaşayıp gideyim... hayatımın fon müziği olarak hep sen çal golha. Beynimin içinde yankılan hiç ara vermeden, raksını yap ve ruhuma sahip ol
bir farid farjad harikası. deyim yerindeyse elinde ki kemanı ağlatıyor aynı zamanda dinleyen herkesi amansız boğazını düğümlüyor. Dünyanın en mutlu insanıyken, dünyanın en mutlu insanıyken bir anda hüzünlendirebiliyor.
ne yazsam eksik anlatacağım bir farid farjad bestesi. bu şarkıları yapan nasıl bir ruhtur ki kelimeleri kifayetsiz bırakır böyle.
bazı şarkılar özeldir ya, bu da onlardan biridir işte, hüznün diğer adı belki. acımsı bir tat ve alabildiğine yalnız. somut dünyadan soyuta terfi süreci. sanat.
farid farjad'ın konuşmadan da çok şey anlatabileceğini; insanın kulağına, yüreğine ifşa edercesine çaldığı kemanın büyülü parçası. sanki dünyevi şeylere değil de daha ötelere olan özlemin parçası gibi. annesiz babasız kalmış bir çocuğun feryadı gibi.
biraz sonra ölecekmişim gibi bir duyguya kaptırır beni. ne zaman dinlesem hayattımda kırdığım ne kadar insan varsa film şeridi gibi gözlerimin önünden geçer. çaresiz bırakan, boyun büktüren, aforoz ettiren bir farid farjad eseridir.
Keman çaldıkça insanın yüreğine acılar üşüşür. Nedendir bilmiyorum bu eser geçmişteki kötü şeylerin acısını değil de, geçmişteki güzel şeylerin mazide kalacak olmalarının üzüntüsünü gönlüme bırakıyor her seferinde.
Yıllardır dinlediğim ölümsüz eser. Eski sevgilime dinletmiştim bir keresinde yani sevgilimdi o zamanlar ölüm marşı gibi demişti. Belliydi yürümeyeceği iki insanın iyi anlaşabilmesi için en az bir tane ortak ilgi alanı gerekiyor
Recep Satılmış adlı aktif bir şaire ait şiir. Farid Farjad'ın aynı adlı eserini fondan verip okuyunca daha bir içli oluyor.
2-3 satırlık şiirleri bile okumayan biri olarak başından sonuna kadar mest etti beni doğrusu. Paylaşmadan edemedim.
GOLHA
Bırakıp ta dünyayı
Aşağıyı, yukarıyı
Bihaberim mazi deki isimlerden,
Gönüldeki resimlerden.
Düştüğümden beri peşine.
insanlar varmış yokmuş, film izler gibi
Yaşayıp ölürler sanki bir sır gizler gibi
Yola koydum, gönülden bir kervan
Dönsün yükü dolu, dönsün devran
Dağlarında duman, gözlerinde seyran
Yollarımda kış, içimde hardın, yar
Düştüm ırmaklarına, aktım
Denizlerine vardım da,
Kumlarına bastım.
Derinlerinde boğuldum
Kaç inci yuttum, sularında
Ayakları olsa da kuşların, uçmayı severler
Solacağını bilse de çiçekler, açmayı severler
Yüce dağlar aştım, soğuklarda kavruldum
Çöllerde yoruldum, rüzgarla savruldum
Kaç kere gelecekken yolumdan çevrildim
Dönen mevsimlerin çarkında bahardın, yar
Bir burun sızlamasıyla başlar
Neyin inlemesi, bir keman sürekli ağlar
Ve ben kıvrılıp uyurum her gece
Fotoğrafının köşesine
Ah ayrılık yaman ayrılık.
Çivi de asılı saat, bende açtığı yaralar kalıcı
Kaç hayalimin başını vurdu, sallanan kılıcı
Tutup kulaklarından çekmeli şu şiirlerin
Tutuklusu'yum yolsuz, hayalet şehirlerin
Esaretimin şerefine başı vurulsun esirlerin
Divane edip beni, efsanelere kardın, yar
Tutunmaya çalışırken saçlarına
Koca tufan
Ancak savura bildi telini
Güvenli bir oda olsa
O da sende olsa
Bir akşamda yaşadım ömrümün gecelerini
Ağır taşlara bağladım sevgimin hecelerini
Yedi kere yuttum o masallarının cücelerini
Kadın kılığında kurdu, başıma sardın, yar
Sevdiğim
Bir yanın yeldi, bir yanın hayal
Koşarken peşinde rüyamın
Kırılıp ta kokan
Bir gül ağacıydım
Ayakları altında tufanın
Kelimelerin kelama dönüştüğü yerde
Isırıp ta dilimi, gönüllü oldum bu derde
Aydınlıktan karanlığa, rüya da gördüğüm sensin.
Geceden gündüze, zaman da döndüğüm sensin
Akıldan gönül’e, fikirlerim de kördüğüm sensin
Perdeler ardından bakıp bakıp kaçardın, yar,
Sefil bir
Papatya yaprağında
Aciz bir fal korkusu içinde,
Titrek ve solgun,
Golha!
Islanmışken, beyaz
Kağıtta mürekkep
Aşka kurban olacağım
Şiirlere basa basa ulaşmak ötelere
Önce bulup, sonra kaçışmak sotelere
Bir kahve sohbetinde, açılan fallarda sen
iğde kokusu ve patika, yeşeren dallarda sen
Ayak izleri ve rüzgar, tozaran yollarda sen
Bir tebessümle dünyama, renkler saçardın, yar
Golha!
Bakar
Derinlerde gezer gibi
Yürür
Cennete girer gibi
Ve dokunur
Meleğin kanadı tenime
Gül-i Zarda kırda tüm çiçeklerin adı senindir
Balda şerbette her lezzetin tadı senindir…