icimdeki yara... belki de hepimizin...
cocukken duserdik hani, dizlerimiz kan revan icinde kalirdi, canimiz yansa da umursamazdık. nasil olsa kurur, bize de kabugu kalirdi... bazen sirf o kabuk olsun diye kosardik tam gaz, bilerek dusenlerimiz bile vardi...
tatli tatli kabuk soymak icin.
ne zevkti ama... inceden bir sizi, sonra biraz da kan bulasirdi. ıste o kani ozledim ben... o kabugu soymayi... dusmeyi, dusup dusup yeniden kalkmayi...
keyifli bir acıdır. herkesin acısıdır bu zaman zaman. tedavisi yoktur. çektikçe çekersin bu acıyı. gittikçe güçlenir, üzerine üzerine oynar. bir şarkı açarsın o günleri hatırlatan, oturur saatlerce ağlarsın. hiç bir çaresi olmadığını, hiç bir yolu olmadığını bilirsin o günleri tekrar yaşamanın. "yeter ki bir saniye dahi yaşayım o günü, geri kalan tüm hayatımı alın." dersin. bir koku, bir şarkı, bir deja vu. ne zaman geçecek diye merak edersin, yalvarırsın allah'a nolur al bu acımı diye. her yaz sonu önceki sonbaharı özlersin. ümitle beklersin yapılsın artık şu zaman makinası diye. ağlarken uyuya kalırsın bir ara, şanslıysan bir kaç rüya görürsün geçmiş günlerinle ilgili. bir dahaki dalgayı beklersin, ne zaman gelir belli olmaz bu acı.
en kötü geçmiş dönemlerinizin bile bir küçük şarkı dinlemenizle sanki muhteşem geçtiğini hissettirir size. en kötüsü bir türlü geri dönme şansınızın olmamasıdır. hani hayatta bir sürü şeye üzülürsünüz sızlanırsınız ama hep bir çıkar yol bulma şansınız vardır ya, işte bir bu imkansız olandır. ne yapsanız ne etseniz 1 güncük bile dönemezsiniz hatırladığınız geçmişe.
o dönemki şarkılar da daha bir acıtır o an. hepsi o anılarla beraber o dönemde kalmştır, unutulmuştur. şu dünya üstünde bir siz o şarkıyı dinliyormuşsunuz gibi gelir o anda. öyle ya herkes gününü yaşamaktadır çünkü ve artık o ölüp bittiğiniz şarkının modası geçeli yıllar olmuştur. bu bir zincir şeklinde o gecenizi mahveder.
onunla uyuyup onunla uyanmayı, eşsiz huzuru, uykulu uykulu bakan bir çift göze yeniden ve yeniden aşık olmayı özlemektir. ama geçmiştir sonuçta adı. geçip gitmiştir.
geçmişte çok güzel şeyler yaşamışsındır. hayatının en mutlu zamanlarını, en keyif verici anlarını yaşamışsındır. yüzün ilk defa gerçekten gülmüştür, mutlusundur, üzülmeye hiç niyetin yoktur, geçmişte bunları yaşadıysan geçmişi özlemek doğrudur. diğer bir tabirle şu andaki yaşadığın hayatta çok mutsuzsundur ve geçmişe dönmek istersin, özlersin.
insanı cok fena eden özlemdir. her zaman geçmişte kalıp, o günü yaşayamazsınız.
en kötüsü de olacakları önceden sezip zaten ileride özleyecektim o günleri demek.
atladığı her ömür merhalesinde, bir öncekine dönüşünün asla olmadığını idrak edip, bir sonraki merhaleyi daha güzel kılmaya kudreti olmayanların çaresiz hissi. bu özlemden kurtulma çabası gösterenler de vardır, "yarın güzel olacak, şunu bunu yapacağım ve mutlu olacağım" planları yaparak... fakat, bu özlemi depresif boyutlarda duyanlar, akşam eve " nefret ediyorum bu hayattan" diye ağlayarak döneceklerdir.*
şimdiyi kaçırmaktır.
geçmişe dönük yaşayan kişiler gözünün önündeki güzellikleri görmezler.
iş, ilişki anlamında pek çok fırsatı kaçırırlar.
geçmiş sadece geçmişte güzeldir, bir şeyin bitmesi gerekiyorsa biter.
gelecekte de her zaman güzel günler vardır.
neden bilmem,
hep iyidir geçmiş.
biz köşelerimizde yalnızken
veya bir dost sohbetinde
hatırlarken geçmişi,
aklımıza gelmez nusubetler .
hep özlemler vardır ,
bir kenarında
o tebessümlerin sarmaladığı
yıllanmış hikayelerin.
insana bahşedilmiş
belkide en güzel zaaftır ki bu,
en pis halimizde bile
bir şekilde bize göz kırpar
o saf, davetkâr haliyle.