eğer mevcut yaşantınızdan mutluluk, huzur zevk haz ve sevgi almıyor hissetmiyorsanız geçmişinizde yaşanmış güzel anları düşünerek geçici süreli narkoz verirsiniz kendinize bir süre de olsa mutlu olmak için geçmişe bir uğrar eskileri yad ederiz.
Bunu şöyle ifade edebilirim,sadece derdimin 'hüptürük' olduğu zamanları özledim.Çünkü yıllar geçtikçe ister istemez bir ton olayın içinde buluyormuşsun kendini.Yorucu,fazlasıyla...
sona doğru yaklaştıkça ilkler hatırlanıyormuş demek ki..
sona doğru yaklaştıkça kursağımızda kalanların verdiği acı etkisini göstermeye başlıyormuş...
başka bir açıklaması olamaz.
hafıza-i beşer nisyan ile malüldür...
nostalji histerisinin kaynağını buradan alır...
geçmişin acısının, hüznünün ve daha nice koyu gri duygularının oluşturduğu anlık duygudurumunu hatırlayabilecek, hatırlasa bile bunu şuuruna nakşedebilecek kuvvete sahip değil ademoğlu.
geçmişe her zaman özlem duyulur...
bu yaşamın sahtekarlığıdır...
ancak...
hakikatin gizlendiği yer ilklerdedir...
çocukluğun ilk yılları gibi...
hakikat ilklerde saklıdır..
varoluşun ilk adımı oralardadır...
dünyada özüne uygun bir yaşam alanını ilk zamanlarında bulamadığı zaman ademoğlu,
varoluşsal sorunları ortaya çıkar,
ve o sorunların ortaya çıkmadan hemen öncesine yoğun bir özlem duyar.
bu özlemin esasında bilişsel olarak algılanan ilk nefese mi yoksa bilişsel olarak algılayamayacağı yolculuğa çıkmasına vesile olan son nefese mi olduğu ise tartışılır.
ben tartışmam.
son.
ancak son zamanlarda şunu fark ettim ki bu geçmişe duyulan özlemden dolayı insan yaşadığı günün değerini bilemiyor ve gelecekte de şu an yaşadığı günler için, "keşke daha iyi şeyler için değerlendirseydim zamanımı" diyecek gibi geliyor bana.
siktiğimin özlemidir. kabullenemeyiştir. inatla açıp ses kayıtlarını dinlemektir.
bitti.
hala inkar ettiğim bu durum her neyse tamamen gerçek. dün de bizi biz yapan hiçbi şey yoktu, bugün de yok.
yok.
umru değil. bırak senin olmayı sende bile olmadı hiç, şimdi de yok.
hiç.
bana bakarken, dokunurkenki hassaslığı neydi öyleyse diyorsun ya.. aslında hiç kadardı hepsi.
sendin bu sevgiyi var eden. ikinizin yerine de sevmeye çalışan. o ise uzaktan izleyip senin onu böylesine sevmene sevinmişti belki de. ve basitçe, 'sıkıldığı için' belki de, nedensizce ayrılabildi. hiç olmayan tek şeyse, senin beraberken bile karşılıksız olan sevgindi.. ve onun için yapmaya çalıştıkların..
zor olsa da kabullenmeli artık. bi zamanlar tanıdığın o adama aslında hiçbi zaman tanıyabileceğin kadar yakın olmadın ve bundan sonra da olamayacaksın. özlem dibini görebileceğin bi bardak değil, içtikçe daha çok kendini kaybediyorsun sadece bu..
Geçmiş geçtiği gibi bırakılmalıdır oracıkta, ne yanımızda ne de geleceğimizde yer bulmalıdır kendine. Ne biz geçmişteki gibiyiz, ne de günümüz geçmişteki gibi öyleyse neden özlem duyayım o'na öyleyse neden o andığım güzel günleri şu an da yaşamak için bir şeyler yapmayayım, neden toplamayayım arkadaşlarımı neden yine aynı köşesinde oturup mahallenin çekirdek kola yapmayayım onlarla... Eski günlerdeki gibi olmaz diyeceksiniz biliyorum ki olmayacak da; zaman, akıp giden bir nehir akar gider durmak bilmez, anıların hepsi o nehrin içinde akıp gidiyor oysa ki, bir daha önünden geçmemek üzere ve şimdi kim bilir neresinde nehrin anıların onları oradan bulup çıkartmaya gerek var mı.
mesela ben lisedeyken ilkokuldaki saflığımızı temizliğimizi özlüyordum, üniversiteye geldim şimdi lisedeki sayko ortamı özlüyorum, muhtemelen ileride de üniversite yıllarımı özlerim bu hep böyle sürüp gidecek.
Mesele geçmişi özlemek değil, derin bir psikolojik yıkımdır.
Bu sorunla karşılaştığıminsanlardan biri aşırı yaşlıydı, öteki alkolik, diğeri kemoterapi gören arkadaşmdı. Bir arkadaşta da olmuştu bundan sevgiliyle barışınca geçti.