çok konusup hiçbir sey söylememek yani bos konusmaktir.
bir başka şekli ile;
geyikler soguk havalarda ısınmak icin karsi karsiya gelir ve saatlerce abuk sesler cikarirlarmis .
bu nedenle bos muhabbetlere geyik muhabbeti denmektedir.
iki geyiğin dar bir köprüde karşıdan karşıya geçerken boynuzlarının birbirine girmesi sonrasında ayrılamamaları sonucu mecburen vakit geçsin diye başlattıkları ve durum itibariyle de birileri müdahale etmedikçe hiçbir zaman bitmeyecek anlamsız diyalog.
genelde böyle muhabbetler msn de artık sıkıntıdan ve konuşulacak hiçbirşey kalmamsından kaynaklanan sohbetlerdir.sonrasında o kadar komik bir hal alır ki artık bi ne diyoruz yaa deyip kendi halnize gülmeye başlarsınız.
kanada'da yaşayan ren geyikleri kışın üşüdükleri zaman bir birlerinin yanına gelip kafalarını bir araya toplarlarmış. bu işlemin ardından bir birlerine üfleyerek ısınırken ortaya boş sesler ve gürültü çıkarmış.geyik muhabbeti kavramıda burdan ortaya çıkmış.
en güzel muhabbettir. kasmadan etmeden içinden geldiği gibi saçma sapan incir çekirdeğini doldurmak için uğraşmadan futursuzca konuşabilmektir.
hayat bazen ciddiyetten sıyrılıp delirmektir, bazen eylenmekte gerekir.
geyiğe 2. hatta 3. 4. tadından yenmez. bulundumu asla bırakılmamalıdır.
çok şey yazıp, söyleyip aslında kayda değer hiç bir şey ifade etmeden oluşan kafa ütüsü! karşılıklı açılan konulara gelişine vurulmak suretiyle girişi belli ama çıkışının nerde olduğu bilinmeyen kokteyl sohbet. sözlükte de mütenediyen karşılaşılan ve kimi zaman da kabak tadı veren bir duruş biçimi!
chucky'nin yeni afişine bakılmaktadır. ardından 3 arkadaş muhabbete başlarız...
betül: ben bunu severim valla
dilay: bunu sevmeyen olursa birebir tartışırım aga
asya: doğursam bu kadar severim
d: evladım olsa kapıyı da açarım
a:bu filmi izleyemezsem çocuğumu keserim
d: çocuğum yoksa yoldan çevirdiğim çocuğu keserim
a: bence dördümüz oturup içmeliyiz gerçi bu arkadaş * dikişlerden kaçırabilir olabilir.
d: sen dedin içilecek! bence bu dörtlü çiğ köfte yoğurmalı dikişlere de sıvarız kaçırmaz.
a: o değilde bu arkadaş hala aynı kıyafeti mi giyiyo? la üç beş neyse toplayıp aramızda alalım yazıktır. çocuk işte ne görse istiyo.
d: mahmutpaşadan komando kıyafeti alıp giydirelim bayramda.
a: sokmayın adamı havaya. sülalemizi tarar bu bizim sonra da tutturur beni birliğe teslim edin diye.
d: asker uğurlamasında havaya atıp tutmak da kolay olur içi elyaf lan
a: hala mı elyaf lan? bu ne ucuzluk! yok mu bunun porseleni falan boş zamanlarda vitrine koyarız.
d: yanına da içine çay doldurulmuş alman viski şişesiyle nikah şekeri
a: oo oraya bir de bizim resmimiz lazım tasvir ediyorum. arkada senin yüz profilin kocaman siyah beyaz önde renkli olarak sen ve ben. ben elimi beline dolamışım, ikimiz de belli olmayan bir noktaya bakıp çılgınca gülümsüyoruz
d: hee bir de ters çevirince içinde kar yağan adını bilmediğim zımbırtı.
a: annem varya ondan bir sürü almıştı. demek bu manyaklığımı annemin o ruh haline borçluyum
d: bu denli geyik yapma potansiyelimizide annelerimize borçluyuz. öpüyorum annenin ellerinden bende, hastayım o kadına.
a: sağol tatlım zaten götürücem beyaz gelinliğinle el öpmeye... o neydi? heh mavi önlükle başarılar beyaz gelinlikle mutluluklar dilerim *
d: o neydi? vulevuşeavekmua?
a: ilkolkulda hiç embesil arkadaşın olmadı mı? bu arada hoşgeldin hüseyin kaya!
bu körpe beyinlerin vuruşması ve bir emek ürünüdür. *