ikisi de. Çünkü egonuzun formalize olamamış anlarında, özel durumlarda ya da yetiştirmeye ve aileye bağlı zayıflıklarda gerçekleri duymak kişilik bölünmesine ya da cinayete hatta intihara yol açabilir.
Ama güçlü bir benlikle ya da güçsüz de olsa bir benlikle devamlı gerçeklerden kaçmak da doğru olamaz. En başta öznesi eksik, parçalanmış, hasar görmüş biriyseniz gerçeği terapiye gitme gereksinimizi görmekle başlayabilirsiniz. Daha sonrasında, ailenizin nasıl bireyler olduğunu, kendinizin nasıl bireyler olduğunu, ideallerinizin nerede konumlandığını vs...
Bazen yalanlarla yaşamak daha kolaydır derler. Gerçekten de öyledir. Mutlu olacağınız işi yapın derler, mutlu olacağınız kişiyle beraber olun derler. Her şeyin mutlu olmak amacıyla yaşandığı bir dünyada yalanlarla mutlu oluyorsak niye gerçeklerle yüzleşmeliki insan.
Yalan olduğunu düşündüğüm bir durum beni avutmaz. Kendi düşündüğüm yalanlara inanmıyorum.
Benim sorunum kendimi fazla eleştirmek. Sürekli düşünüyorum ve bu duruma engel olamıyorum. Yani bu bir konuyu aklından çıkarmak isteyip düşünmeden edememek değil. Daha çok her şeyi anlamaya tüketmeye çalışıyorum. Bu nedenle sahte şeyler tad vermiyor aksine görünenin ardini çözmeye çalışıyor olduğum için kendimi algılamamı bozan etkilerden uzak tutmaya çalışıyorum.
Mutsuz olduğunu bilsem de dunyayı Sherlock gibi algılamak isterdim.