gerilla türkçe'ye ispanyolcadan girmiş bir kelimedir. bir de kontrgerilla vardır ki iki yabancı dildeki kelimenin birleşiminden türkçeleşmiş ender kelimelerdendir. etimolojik olarak vaziyet böyle.
gerilla anlamca ve siyasal olarak halkın belli bölümünden oluşmuş, düzenli ordu sisteminin tam tersine irili ufaklı çetelerden oluşmuş birliktir.
sosyalist ideolojinin ürünüdür.
gelgelelim bizim memlekette hep yurdum sağcısı ve solcusu tarafından pkk sebebiyle hırpalanmış bir kavramdır.
yani işin iç yüzü bilinmeden ''orospu çocuğu'' bunlar denilir gerillalara. sanki dünya çapında gerilla denilen şey kürtlerden oluşur gibi, ilgisiz.
pkk marksist bir örgüttür, en azından manifesto olarak, teori olarak.
yalnız dünyadaki bütün ülkelerden birer sosyalist alıp, durumu objektif bir biçimde izah etsen onların da kimi has gerilla der, kimi emperyalist tetikçiler der.
pkk'lılara sorulduğunda abd, israil gibi odaklarla tabi ki işbirliği içinde olacağım yoksa silah, mühimmat nerden bulacağım diyorlar.
gelgelelim biz en küçük ve zavallı ülkenin bile gerillasının mesele emperyalizmle savaş olduğunda gereğince bile bile öldüğüne şahit olabiliriz, aldıkları riskleri görebiliriz.
ki burda pkk'nın amacı mezopotamya'da sosyalist bir ülke kurmak değildir. onların üniter bir kürt devleti kurabilmesinin aracıdır sosyalizm. ki anadolu gibi riskli bir coğrafya'da hele ki bu çağda hiçbir büyük devlet sosyalist bir yapı görmek istemez.
farzı muhal kürdistan sosyalist devleti diye bir ülke kurulsa o ülkenin geleceği yoktan azdır.
fakat kapitalist ve üniter bir kürdistan türkiye hariç herkes için kabul edilebilir.
hem kürtler, hem onlardan oy ve petrol gibi beklentileri olan avrupa gibi.
kısacası pkk'lı bir militanın kendine gerilla demesi normaldir ama ulusal normlar açısından örgütün amaçları ve icraatlarına bakıldığında komiktir.
alberto bayo'nun bir gerillanın gerilla mücadelesinde ne gibi sorunlarla karşılaşabileceği ve bu sorunlarını nasıl çözebileceği gibi bir muhteviyata sahip kitabı.
68 kuşağının başucu eserlerinden biri olan bu kitaptan oral çalışlar'ın son kitabı "'68 anılarım"da, içinde mahir çayan'ın da bulunduğu bir grupla zamanın* "komünist avcısı" içişleri bakanı faruk sükan'a yapılan ziyaret bağlamında bahsediliyor. bakan, sıcak karşıladığı dönemin solcu öncü öğrencilerine "bakın çocuklar ben solu bilmeyen bir adam değilim, doktor olduğuma bakmayın" minvalinde bir değerlendirme yapıyor.
çalışlar bu tavrı, o dönemde sağdan soldan herkesin temel ideolojik metinleri okuma eğiliminde olduğu ve bu metinlere uzak olan insanların dalgaya alındığı şeklinde yorumlamış.