the beatles'ın pelerinsiz kahramanıdır. ancak her daim arka planda kalmayı yeğlemiş, hiç bir zaman grup içinde john lennon ve paul mccartney gibi kutuplaşma yaratmamıştır. hatta yazdığı bir çok şarkı lennon-mccartney çatışması arasında kaynayıp bestelenmeye değer bulunmamıştır.
ringo starr bir röportajında george harrison'ı başlarından geçen şu olay vasıtasıyla anlatmıştır:
"...kasım 2001'de kaldığı hastaneye, george'u ziyarete gittim. durumu iyice ciddileşmişti. zorlukla doğrulabiliyordu. beni görünce gülümsedi ve her zamanki gibi komik bir şeyler söylemeye çalıştı ancak zorlukla konuşabiliyordu. nasıl olduğumu sordu. aynı dönemde kızıma beyin tümörü teşhisi konulmuştu ve ben de onun yanından ayrıldıktan sonra uçakla boston'a kızımın yanına geçeceğimi söyledim. ayağa bile kalkacak takati olmadığı halde hiç tereddüt etmeden sordu:
- seninle gelmemi ister misin ?
işte george böyle bir adamdı."
ringo starr göz yaşlarına hakim olamaz ve röportaja bir süre ara vermek durumunda kalır. zira bu onun george harrison'ı son görüşüdür ve bu olaydan 2 hafta sonra, 29 kasım 2001'de george harrison akciğer kanserinden hayattını kaybetmiştir.
pattie boyd ile yaşadığı ilşkiyle de anılır. onunla evliyken bir partide yanına gelen yakın arkadaşı eric clapton sarhoş halde "karına aşığım" diye haykırır. harrison da soğuk kanlılıkla "tamam, al senin olsun.ben de seninkini alırım ödeşiriz" der. bu olaydan kısa bir süre sonra çift ayrılır ve pattie boyd claptonla evlenir.
grubun baş tacıdır.*
soloyu o atar,konserlerde bir paul'a bir john'a koşup mikrofonlarını paylaşarak back vokalde yapar,ritminide tutar,bestesini,vokalinide yapar.anlıyacağınız her işe yetişir.yaptığı her iştede kendi kokusunu bırakmayı başarır.
belkide dünyaya gelmiş en mutlu insanlardan biridir,çünkü en basiti felsefesi budur.hastalığında bile güçlü ve mutludur ki kendiside şöyle açıklamış;
"i had a little throat cancer.i had a piece of my lung removed and then i was almost murdured.but i seem to feel stronger..."
bir kişi hem nasıl bu kadar eşsiz yapıtlar yaratıp her eser de kendinden müthiş izler bırakıp hem bu kadar arka planda olur sorusunun yanıtıdır george harrison. mütevazilik onun diğer adıdır.something gibi bir şaheserin yaratıcısıyken, geri vokalleri bu kadar iyiyken * sürekli john lennon ve paul mccartney'in gölgesinde kalmıştır.bu onun seçimidir.ama yine de bu onun efsane olmasına engel olmamıştır. o bir efsanedir yarım asır sonra 2010 da benim yaşımda biri bir something dinlerken bu kadar heyecanlanıyorsa ve hala beatles dinliyorsa onun efsane olduğunu kim inkar edebilir ki.sen ölmedin george şarkılarında yaşıyorsun ve hiç ölmeyeceksin...
1966 sonrasında sitarla ve ravi shankar'la tanışmasıyla, hint müziğine, uzak doğu felsefesine, hinduluğa girmesiyle, beatles'ın özellikle magical mystery tour ile başlayan büyük değişimine yön veren adam olmuştur. ne john lennon gibi çok göz önünde ve biraz da ukala, ne de mccartney gibi dangalaktır. hiçbir zaman ön plana çıkma hevesi gütmemiş, halbuki müzik tarihinin gelmiş gelmiş belki de en büyük grubunda, birbirinden güzel şarkılara imza atmıştır.
1970 sonrasında devam ettiği solo kariyeri de lennon'ın solo çalışmaları gibi, oldukça başarılıdır. zaten grup dağıldıktan sonra lennon-harrison-mccartney üçlüsünün neler yaptıklarına bakıldığında, beatles'ı uçuran esas adamların da harrison ve lennon olduğu görülecektir.