artık liselerde haftada bir ders kitap okunması için ayrılıyor, öğrenciler kitap okurken de tüm okulda klasik müzik çalıyor. milli eğitim bakanlığının uygulaması mıdır bilinmez fakat istanbul'da çoğu okulda bu böyle.
aslında çok ufak yaşlardan itibaren kitap ve okuma sevgisi aşılamak gerek...
bunun, bir ''zorunluluk'' değil de, aslında gerekli, yararlı ve de eğlenceli bi şey olduğunu onların beyinlerine işlemek...
çocuğun yaş grubuna ait kitapların ailecek okunup, kitap bittikten sonra da üzerine konuşulması en etkili yollardan biridir. yoksa siz içerde tv başında bilmem ne dizisini seyrederken "kitap oku evladım" derseniz o da vaktini emin olun her şekilde değersizlendirecek ama bir kitap okuyarak o vakti değerlendirmeyecektir.
1. kesinlikle ve kesinlikle kitap okuyun diye öğüt verir gibi bir tavır takınmayın. faydasızdır.
2. belki işe yarar diye toplum içerisinde kitap okumadığını dile getirerek aşağılamayı aklınızdan geçirmeyin. kitap okumayan genci sinirsel olarak atağa geçirebilirsiniz.
3. odasına kitaplık alıp onu teşvik edeceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. cd lik olarak kullanıma geçen kitaplık genci bilgisayar başına itmeye yarayacaktır.
4. ona kitap hediye edip günün birinde sizin istediğiniz kitabı okuyacağını sanıyorsanızda çok aptalsınız demektir. muhtemelen o kitapta üzeri görülmeyecek kadar toz kaplayıp doğada yok olmayı bekleyecektir.
5. kalıplaşmış sözlerden kaçının. kitap okuyanın zihni açılır gibi boş laflar etmektende. bu sözler yalnızca bulunduğunuz tarafa bakan kulaktan girecek ve hızla diğer taraftan çıkacaktır.
içeride kitap okuma hissi uyandıracak bir tavır yada davranış olabileceğini sanmıyorum. aile ortamı ile değişkenklik gösteren bir durumdur. okumamayı tercih etmek en doğal hakkıdır. aşılama duygusu kişide bağışıklık kazandırır doğru, ama geçicidir. hissiyatlı davranmak lazım. oluruna bırakmak lazım. olmuyorsa da dövünmemek lazım. her şeyde olduğu gibi kişi yalnızca kendinden sorumludur. iteleyerek kitap okuyan gencin topluma faydasından çok zararı olur. toplum düzeni denen şey zaten insanların görüşüne saygı duymak demek değil midir?
çinde yapılan bir uygulama:
Adamlar bir kitap alıyor. isimlerini yazıp okumaya başlıyorlar. Bitirince bitirdikleri yerde bırakıyorlar. Bulan kişi adını yazıp okumaya başlıyor. Beğenirse bitirdiği yerde bırakıyor. Bitiremezse istediği yere koyuyor. Bu şekilde adamlar bedava kitap okumuş oluyor. Normalde kişi başına düşen on altı kitap bu sayede artmış oluyor. Türkler de bu tür uygulamalara başlayabilir. Mesela ben deneyeceğim. Beğendiğim kitapları gelişigüzel bir yere bırakacağım. Bulan okusun.
edit: eğer güzel bir kitap denk gelirse bilin ki ben bıraktım.
okullarda 1 saatlik kitap okuma saati verimli olmuyor. bizim okulumuzda da vardı o uygulama ve her gün ya biri kitabını getirmez ya da okuyana engel olurdu. tamam bu uygulamanın başarılı olduğu okullar vardır ama bu bir çözüm yolu değil daha kalıcı yollar denenmelidir.
daha çekici, yaratıcılığı pozitif etkileyen, sürükleyici ve içi dopdolu kitaplar yazmak lazım sanırım. sordum babam da kaşağıyı okumuş, bende okudum, yiğenimin elinde de aynı kitap. ömer seyfettin olmayaydı ne şeyimi yiyecektik lan biz? çokta okumak değil sorun ayrıca az okusun yeter ki anlasın.
her şey ailede biter. çocuk nihayetinde aile bireylerini örnek alır, onların davranışlarını modeller.
evet, babam 53 yaşında ve 38 senelik kitap kurdu olmasıyla övünür.