genetik müdahale yöntemleriyle genetik yapısına bitki, bakteri, virüs vb. herhangi bir başka canlıdan alınan gen veya genlerin aktarılmasıyla elde edilen yeni organizmalardır.
özellikle birim miktardan daha fazla ürün elde edilebilmesi için üzerinde uygulamalar yapılmış organizmalardır. özellikle israil bu işte önde gelen ülkeler arasındadır.
bu sektör büyük bir rant olmuştur. Örnek vermek gerekirse 1 kg genetiği değiştirilmiş domates tohumu 1,25 kg altın fiyatına ithal ediliyordu.
kısa adı frankeştayn ürünüdür. bir abd firması eliyle ülkemize sokulacak tohumlarla insan sağlığı hiçe sayılacaktır. organları harap etmesi, karaciğer yetmezliğ, kısırlık ve en önemlisi de kansere yol açması...
ama bunlar önemli değil, önemli olan sadece sigaranın sağlığa zararlı olması!
Bir canlının gen diziliminin değiştirilmesi ya da ona kendi doğasında bulunmayan bambaşka bir karakter kazandırılması yoluyla elde edilen canlı organizmalara "Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar", kısaca GDO adı veriliyor.
Bir canlıdan diğerine gen aktarımı, bir çeeşit kesme,yapıştırma ve çoğaltma işlemi olup, genetik mühendisleri tarafından uygulanıyor. Aktarılacak gen önce bulunduğucanlının DNA sından kesilerek çıkarılıyor.Sonra vektör adı verilen taşıyıcı virüs ile bu gen DNA molekülüne yapıştırılıyor.
Frankeştayn Gıda olarak da nitelenen GDO'lar bugün kolera bakterisi geni taşıyan yonca, akrep geni taşıyan pamuk, tavuk genli patates,balık genli domates gibi gıdalar şeklinde karşımıza çıkıyor.
bunları yiyince artık insanlarda bilim kurgu filimlerindeki gibi mutantlara falan döneler herhalde.
mevzuyla ilgili tarım ve köy işleri bakanlığının 26 ekim 2009 tarihli yönetmeliği resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. lakin ya ben okuduğumu tam anlamakta güçlük çekiyorum ya da yılmaz özdil, necati doğru, emre kongar gibi çok değerli yazarlar/hocalar tecrübelerinin de verdiği birikim ve bilgi gücüyle yaşanacak olayları daha erken tahlil edebiliyorlar.
sayın özdil "bebek mamasında var!" demiş gdo'la ilgili olarak. fakat ilgili yönetmeliğin madde 5/3 diyor ki; " GDO lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaktır."
sayın özdil, sayın doğru diyorki;"bir satıcı sattığı ürünün üzerine gdo'lu değildir yazmayacak." ama yönetmelik (madde 5/8 diyor ki; "GDO suz ürünlerin etiketinde ürünün GDO suz olduğuna dair ifadeler bulunamaz."
peki ya gdo'lu ürünler için ne diyor yönetmelik. eğer ki bir üründe %0.9 un üzerinde gdo içermesi halinde madde 14/1-a,b sırasıyla " GDO lu gıdanın tek bileşenden oluşması durumunda " ;genetik olarak değiştirilmiştir" ; veya ürün ismi ya da hammaddenin ismi " ;genetik olarak değiştirilmiş ..........." ;den üretilmiştir" ; ifadesi ile birlikte etiket üzerinde yer almak zorundadır."
"GDO lu gıdanın birden fazla bileşen ihtiva etmesi durumunda, ürün ismi ya da bileşen ismi, " ;genetik olarak değiştirilmiş .........." ; veya " ;genetik olarak değiştirilmiş " ;......." ;den üretilmiştir" ; ifadeleri ile birlikte bileşen listesinde söz konusu bileşenden hemen sonra gelecek şekilde parantez içerisinde yer almak zorunda olup, parantez içindeki ifade diğer bileşenlerle aynı karakter büyüklüğünde olmalıdır."
sayın kongar diyorki;"Bu GDO" ;lu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerini kullananlarda da alerjik reaksiyonlardan, antibiyotik dirençlerine, böcek ilacı zehirlenmelerine kadar pek çok riskin bulunduğu bilim insanları tarafından ifade ediliyor. "
yönetmelik diyor ki;(madde 5/4)"insan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO ve ürünlerinin ithalatı ve piyasaya sunulması yasaktır."
emre kongar, necati doğru, yılmaz özdil. her gün okuduğum. yazıları bana en doyurucu gelen yazarlar. fakat yazdıkları ve yönetmeliğin durumu budur. şüphesiz vardır bir bildikleri.. yönetmelikte yazılı olan şeylerin teoride kalıp, pratiğe asla geçemeyeceklerini düşündüklerinden olabilir feryatları. ki son derece normaldir..
genleriyle oynanmış sebzemsi meyvemsi ürünlerdir. bu tür ürünlere sinek bile konmamaktadır.
piyasayı kontrol eden çok büyük amerikan tekel firmasının yeni icadıdır. her ne hikmetse ülkemiz son birkaç yıl öncesine kadar kendi kendine yeten bir tarım ülkesi iken şimdilerde dışardan ithal eden tarım ülkesi haline gelmiştir. yıllardır ülkeyi tarımsızlaştırma politikasının sonucu olarak, geçen ay bu tür genleriyle oynanan ürünlerin artık bir yasal düzenlemeyle ithali serbest haline getirilmiştir. avrupa bu tür ürünleri yasaklarken bizim gibi bütün avrupadan daha zengin bitki topluluğu ve ürün yelpazesi bir tarım ülkesinde serbest olması, tesadüf olabilir mi, ne dersiniz?
bu ülkede hakkında kaç kişinin bilgi sahibi olduğu merak edilen konu.
bakın şimdi bu mesele hepimizin hayatını direkt olarak etkileyecek. ulan yediğimiz, içtiğimiz değişecek daha ne olsun.
peki ne kadar gündeme geldi, ne kadar tartışıldı?
kürt açılımı,
sigara yasakları,
başörtü,
ergenekon,
aşk ı memnu,
ilk aklıma gelenler bunlar. bu yukarıda saydıklarım kadar ses getirdi mi? ve insan uzmanı olmasa da merak ediyor tüm dünya organik ürünlere yönelirken, bilimadamları organik tarım diye kıçlarını yırtarken, bizim ihraç ürünlerimiz ilacı fazla kaçtı diye geri gönderilirken birileri bizi niye öpüyor?
konu hakkında şimdiye kadar gerçeği yansıtan (en azından yönetmeliği okuduğu anlaşılan) yazıyı sayın güngor uras hoca yazmıştır. hocanın yazısının linkini verelim önce ; http://www.milliyet.com.t...ID=54&Date=03.11.2009
kamu yararı ve baskı unsurları burada aktif rol oynuyorlar. mesleki ilgi alanıma girmediği için bu husustaki bilgim üstün körü bir kaç okumadan ibaret. o yüzden detaylı bilgiyi konuyla daha yakinen ilgilenenlerden bekliyorum. fakat kabaca değinirsek hocanında belirttiği gibi "yönetmelik halk sağlığını korumayı değil, yabancı GDO" ;lu ürün satıcılarını desteklemeyi hedef alıyor. Bu olağandır." evet olağandır. çünkü hükümetler bunu her zaman yaparlar. kamu ve sosyal yaşamın göreceği zararı minimalize etmek adına gdo'lu ürün üreticilerine ağır vergiler, subvansiyonlar veya çeşitli yıldırma politikaları uygulayabilirler. fakat karşı tarafta bu yıldırma politikasına karşı baskı oluşturarak ve lobi çalışmaları yaparak savunmasını alır. hele ki bu karşı taraf dediğimiz küresel ölçekte bir sermaye ise. şirket ülkenin ithalata izin vermemesi durumunda lobi çalışamları yapabilir. zira bu lobi çalışmalarının maliyeti ile o ülkeye ithalat izninin verilmemesi arasındaki maliyet bedeli arasında fark var ise. dolayısıyla burada sorun devletin kamu yararını gözetip etmeyeceğidir. hal böyleyken ve yönetmelik ortadayken pek de halka sahip çıktığı söylenemez..
(bkz: #6413244)
biz bunları yiyeceğiz, abd şirketi kazanacak, bunlardan dolayı hasta olacağız ve abd nin bir başka ilaç şirketinden ilaç alacağız yine abd kazanacak, bunların ithali sayesinde türkiye de tarım sektörü darbe yiyecek ve yine abd kazanacak, biz bunları yedikçe hastalanıp işgücümüz azalacak ve biz ekonomik kayıplar yaşayıp ımf den borç alacağız, biz bunları yiyeceğiz ve oluşacak hastalıklardan askeri gücümüz azalacak, azalan bu gücü daha çok silahla donanarak kapatacağız ve tabii silahı abd den alacağız yine abd kazanacak.**
peki biz ne zaman kazanacağız?
4 mevsim in yaşandığı verimli topraklarımızda yetiştirilen ürünler yerine, kimyasallarla şişirilmiş balık geni enjekte edilmiş domates yemek ne kadar akıllıca?
ölü toprağı serpilmiş türkiye min üzerine, mışıl mışıl uyuyor herkez ama başkaları durmuyor sağlığımızı hiçe sayarak para kazanmaya devam ediyor.
not: gdolu ürünleri ülkemize ihraç edecek dev amerikan şirketi yaklaşık 1 yıl önce iktidar milletvekillerinden bir gurubu firmasında ağırlamıştır, bu gezinin, konaklama ve tüm giderleri bu abd şirketince karşılanmıştır.
bu konuda karar veren komisyon üyleri üretici firma tarafından abdye götürülmüş orada ürünleri tanıtılmış, üyeler bilgilendirilmiş. * gündemin çok meşgul olduğu şu günlerde ise sessiz sedasız onaylanmış. kaçımızın haberi var böyle bir yönetmelikten. ha birde açlığı önlemek içinmiş efendim gdolu ürünler. dünyada yetersiz gıdadan dolayı açlık çekmiyor insanlar asıl sorun gıdanın dağılımında. sen hergün tonlarca ekmeği çöpe atarken diğer tarafta insanlar bir dilim ekmek bulamıyorlar yemek için.
genetik modifiye, genetiği değiştirilmiş, genleri değiştirilmiş, transgenik...
aslında uzun bir süredir bilim dünyasının gündeminde olan bir konu. son yönetmelik, hükümetin tavrı insanları biraz galeyana getirdi sanırım. gerçek uzmanlık alanları olmadığı halde konuya köşelerinde yer vermiş ve gerçek bilmisel referanslar göstermemiş yazarları ciddiye alamadığımı söylemek isterim öncelikle.
transgenik ve/veya gentiği değiştirilmiş kelimeleri kimsenin hoşuna gitmiyor ki buna ben de dahilim. doğalla oynamak demek. ancak henüz gerçek anlamda transgenik bir gıda şu zararları yapar denilememiştir. bazı bilim adamlarının insan nesline faydası olabileceği yönünde açıklamaları dahi var. yani henüz kanıtlanmış bir durum yok ortada. bildiğim kadarıyla transgenik tohumlar özellikle sıvı yağ sektöründe aldığımız ham yağ ile ülkemize bolca girmekteydi zaten. yeni bir durumda değil.
kapatalismin oyunları diyenlere de şöyle bir hatırlatmada bulunacağım. çiftçi bugün de tohumları bahsedilen firmalardan almak zorunda, transgenik olmasa dahi eli mahkum. o yüzden firma her türlü tohumu satıyor.
transgenik gıdalar yenilsin, baş tacı edilsin demiyorum ama hakkında gerçek bir kanıt yokken yaygara yapılmasın. bu katkı maddeleri içeren her gıda için de yapılıyor ama bilinmiyor ki bazı gıdaların içinde o katkı maddesi olmasa insan sağlığı için daha tehlikeli sonuçlar doğabilir.
mesela insan sağlığına zararı su götürmez bir gerçek olan aflatoksinli gıdaların avrupa ülkelerinin kapısında geri dönüp ülkemizde satılması bizi daha çok ilgilendiren bir konu olmalı. hükümete gelince insan sağlığı açısından şüphe duyulan bu gıdalara kapılarını açmış olması tartışılabilir ama etiketleme konusunda madde değiştirmeli yani insanlar gdo yemek ya da yememek konusunda kendi tercihlerini yapabilmeni diyorum.
amerika'daki bir firma zengin olacak diye bize yedirilmeye çalışan gıdalar. Daha dayanıklı olsun diye mesela bir salatalığa balık genini enjekte edebiliyorlar. Mısıra böcek gelmesin diye zirai ilaç yapımında kullanılan bir bakteri enjekte edebiliyorlar. Bizim pür zekalar bunları onaylayınca ne oluyor? O mısırlar evimize kadar geliyor. 'Mısır yemeyiz o zaman!' desenizde farketmeden yiyorsunuz. En basitinden o mısırlarla elde edilen bir çok mamülü yemek durumunda kalıyorsunuz. En geç 10 sene sonra da kanserden tutun kısırlığa kadar bir çok hastalıkla mücadele etmeye başlıyorsunuz hatta mücadele edemiyorsunuz neden? Çünkü bu gıdalar bağışıklık sisteminizi altüst ediyor.
Kısacası: (bkz: yazın yediğin hurmalar kışın götünü tırmalar)
genetiği değiştirilmiş yiyeceklerden artık kaçış yok, herkesin kendini ve ailesini bu gıdalardan olabildiğince koruması dışında.
bir de bu; (bkz: tarım toplumuna dönüş)
aynı baz istasyonlarında olduğu gibi halkın sağlığını hiçe sayarak sırf birilerine rant yaratmak amacıyla ortaya çıkarıldığını düşündüğüm ucube yiyecekler.
tarımı, hayvancılığı yok olmaya yüz tutmuş olan ülkemde vatandaş hak aramayı bilmedikçe, bilinçli olmadıkça daha çok yedirirler bize.
Bilim adamlarının büyük şüpheleri var bu konuda, Bununla beslenen büyükbaş hayvanlar da olumsuz etkilenecekler. Onun sütüyle, etiyle veya yumurtasıyla beslenen insan ne olacak peki? Bunlar araştırılmış şeyler değil bu değişimin içinde... genleriyle oynanmış transgen bir tohumu veya gen ilave edilen bir tohumu toprağa ekildiği zaman topraktaki mikroorganizmaları, bakteri popülasyonunu bozmakta yani ekolojik dengenin bozulmasına neden olmakta. doğanın dengesini bozan bir etmen olmakla birlikte;
-biyogüvenlik sorunudur,
-insan sağlığı sorunudur,
-hayvan sağlığı sorunudur,
-çevre sağlığı sorunudur,
-Tekelleşme ve sosyo-ekonomik bir sorundur çünkü, üretilen bitki tohumları patentlenmektedir.
-demokrasi sorunudur,
-ebruuu.
-efendim canıım.
-benim kulağımın arkasında çıkan şeyi gördün mü.
-aaa hemde kız annemin pazardan aldığı salatalıkta da böyle bi çıkıntı vardı.
-Yapma yaa bende diyet yapcam diye hıyar rejimine başlamıştım tamda.
Her evde bir kaç sene içinde duyulabilecek bu tür diyaloglar olursa sebebinin ne olduğu konusunda fazla araştırma yapmaya kalkmayacağımız varlıklar.
insan sağlığına son derece zararlı, yetiştiği toprakta bir dahaki yıl mahsül vermeyenen, pazarlamanın insan üzerindeki son rezilliğidir. lütfen kimse tüketmesin ve karşı çıksın.