Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar. Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?
insanlar orda hep duvarın arkasındalar.
Yakınırlar genelde bundan, ama memnunlar
Suçlusu sensin suçlusu benim kelepçeler patlar
Yüreğe dokunmaz artık yalandan kalabalıklar.
Iztırabı kanına kat da göz kırpmadan iç!
Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...
Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç,
Bir şeyin olmayacak hatta mezar taşında...
Nerden çıktı bu saçma sapan duygular,
Kimin eseriydi bu muhalif hisler...
Her iki kapaktan birinde mutluluk varmı?
Bizede...
Yoksa tekrar denemek mi düşücek payımıza.
insanlık yeni birşey icat edebilecek mi bu yüzyılda,
Mesela;dürüstlük gibi,adamlık gibi...
Aç karınla yatağa giren afrikalı çocuğun çığlığı,
Yıkabilecek mi avrupanın marjinal adamını.
Ne zaman öğrenicez adam gibi sevmesini
Sonuçta bu bir insanlık meselesi.
işleri yoluna koymak için ,
Hergün yeni bir süpermen mi doğmalı ?
Herkes bir özleyişle yaşar...
bende öylece Altaylar’ın ve Tanrıdağ’ın çevresindeyim.
Merdanelikle şöyle bakıp ayrılıklara
Son menzilin hüzün dolu kaşanesindeyim.
Artık veda zamanına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim...
Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur.
biz birbirimizi her zaman üzerdik
bizim bütün düzenimiz kargaşada düzendi
sen dudağını kilitlerdin, ağlayıp küserdin inan
dokunulamayacak kadar güzeldin.