noktalı virgül
virgül,
hiç susmayan
bir davulun tokmağı
çağırır kelimeleri
kağıtlardaki düğüne.
nokta,
tepeden inme
sonradan görme
son verir
yazının özgürlüğüne.
biraraya geldiklerinde,
hemen çıkar üste
acımasız nokta.
virgül ise gariban,
boynu bükük,
ezilir altta.
O şehre davrandığın gibi davran bana da O şehre gittiğin gibi bana da git uçarak bana da in, bana da kon ve el salla geride bıraktığına: Elveda benim küçük adamım! ufacıktan bir şehri nasıl adam ettinse, Sevdinse adam gibi, beni de o şehir gibi sev! Korkma sakın, adam etmez aşk beni, geç benden, benim de köprülerim var, aşkı seyret oradan, dalgın günüm geçiyor, benim de gecelerim var, dans et, eteklerin fırdönsün, sen bana dön, bana eşlik et, benim de sabahlarım var, uyanmaya ne saat, ne telefon, ne kapı: bisikletin zilini dizlerini kanatan bir deli kız çalsın yeter ki! Benim de parklarım var, uzanıver salkımsaçak üstüme, dalımdan tut, benim de yapraklarım var güneşli gövdene müjde eli kulağında bahar, benim de şiirlerim var, aşk konulu, senin o şehri sevmene benziyor, seni sevmeye benziyor adamakıllı serserin olana kadar
beni koyup koyup gitme
ne olursun
durduğun yerde dur
kendini martılarla bir tutma
senin kanatların yok
düşersin yorulursun
beni koyup koyup gitme
ne olursun
bir deniz kıyısında otur
gemiler sensiz gitsin bırak
herkes gibi yaşasana sen
işine gücüne baksana
evlenirsin çocuğun olur
sonun kötüye varacak
beni koyup koyup gitme
ne olursun
elimi tutuyorlar ayağımı
yetişemiyorum ardından
hevesim olsa param olmuyor
param olsa hevesim`
yaptıklarını affettim
seninle gelemeyeceğim attilâ ilhan
beni koyup koyup gitme
ne olursun.
ahir zaman oldu gidişin; kuşkusuz
ve nicelerine rahmet okurken kelamım
adın beddua gibi tekellümümde
artık sayıklamalarım yıkık, artık uykusuz...
taşlanası bir şehrin
iblisvari sokaklarında
denk gelme ihtimali üzerine
çocuksu bahisler kurarken hislerime
köşe başları kıyamet gibi
mahşeri bir tenhalık var nedense
dönüş yolları kuytusuz...
hele ki yok mu o habis tavrın?
haz duyan bir hal var ağlatışlarında
secdeler bile müşrik şimdi sen aklıma düşeli
sonra rüya... gördük ve uyandık, bitti...
kadere medet umduran, fütursuz elemin,
ellerim bağlı oturuyorum üsküdar dolaylarında bir bankta
evhamının dinesi yok bu gidişle
kıyama durmak ise neredeyse imkansız
dilimde tükendi tanrı her nedense...
şimdi her şey kifayetsiz
şimdi her şey adın
ve bir şekilde sen her şey...
Bir çiçeğe bakmayı,
Eski bir dostla sohbet etmeyi
Ya da yeni bir dost edinmeyi,
Yolunu kaybetmiş bir köpeği okşamayı,
Ağ yapan bir örümceği izlemeyi,
Bir çocuğa gülümsemeyi,
iyi bir kitaptan birkaç satır okumayı 've'
Yarışın daima daha çok hız için olmadığını
Anımsat her gün bana.
Yavaşlat beni Tanrım!
Bana ilham ver.
Köklerimi,
Yaşamın katlanılan değerler toprağının
derinliğine göndermek,
Kaderimdeki yıldızlara doğru 'daha çok'
Büyüyebilmek için..
Yavaşlat beni Tanrım!
deniz yalnızlığa bürünmüş bekliyordu sessizce
yüreğimdeki sevda dalgalanmalarını göremiyorum onda
bir gemi geçip gidiyor buradan sensizliğe
tıpkı değersiz insanların yüreğimdeki izleri gibi
denizin maviliği gözlerindeki kadar güzel değil
sadece güneş parlıyor burdan tıpkı saçların gibi
seni görmek istercesine bakıyorum uzaklara
ama tek gördüğüm bir kayığın sudaki izleri
bir kedi görüyorum ilerliyor sessizce
bana benziyor kararsızlığı
kuşların melodileri eşlik ediyor bana
gözlerinin güzelliğini göremesemde burdan
bodrumun sadık mavisi yetiyor bana.
beni güzel hatırla!
bunlar son satırlar...
farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
uyandın ve ben bittim...
beni güzel hatırla!
çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...
beni güzel hatırla!
sayfalarca mektup bıraktım sana.
şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
senden öncekiler gibi sen de anlamadın.
beni güzel hatırla!
sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.
beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
alnından öptüğüm dakikaları...
birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
bu da sana son sürprizim olsun.
şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
gidiyorum...
Uçmakta, konmadan, kıyısız bir denizde rûh;
Benzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh?
Üstünde gök, sürekli bulutlarla, yüklüdür;
Altında gür deniz ki ezelden köpüklüdür.
Çalkantısında dalgası bilmez nedir sayı;
Milyonca dalga sürmede milyonca dalgayı;
Hiç durmayan gürültüsü bir türküdür, geniş,
Milyonca haykırış dolu, milyonca sesleniş.
Yıldızlar ülkesinde açıldıkça yükseğe,
Başlar hayâl edindiği âlem görünmeğe.
Bir rûhu besliyen hava yalnız yukardadır.
Hulyâyı dâima uçuran duygulardadır.
Yalnız bu katta mümkün olur dâimi uçuş.
Her hamlesiyle, rûh, o çelikten kanatlı kuş,
Ufkunda bir dakika görünmeksizin kara,
Hür gökte, hür denizde uçar, hür ufuklara.
Yahya Kemal BEYATLI
terketmedi sevdan beni,
ac kaldim, susuz kaldim,
hayin, karanlikti gece,
can garip, can suskun,
can paramparca...
ve ellerim, kelepcede,
tutunsuz uykusuz kaldim,
terketmedi sevdan beni...
öyle biryerdeyim ki.ne gitmesi mümkün, ne kalmasi. öyle bir yerdeyim iste vazgecmekle direnmek arasinda, akla karanin tam ortasinda... kaybetmenin arifesinde yeni bir hayatın eşiğindeyim, kalsam canim yanacak gitsem hayatım..
Necip Fazıl Kısakürek
yazılar bitince
denizi seyret biraz.
sözler bitince
anlatamadıklarına üzülme.
yorgunsan konuşma istersen.
saat kaç olursa olsun,
ben gözlerini dinliyor olacağım...
(bkz: erhan güleryüz)