sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
bir adin kalmali geriye
kirilmis seylerin nihayetinde
aynalarin ardinda sir
yalnizligin pesinde kuvvet
nihayet, bir adin kalmali geriye
bir de o kahreden gurbet
sen say ki ben hic aglamadim
hic atese tutmadim yuregimi
geceleri koynuma almadim ihaneti.
Bana zamandan söz ediyorlar
Gelip size zamandan söz ederler
Yaraları nasıl sardığından, ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
Zamanla ilgili bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
Hepsini bilirsiniz zaten, bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
Dahası onalar da bilirler.
Ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler, öyle düşünürler.
Bittiğine kendini inandırmak, ayrılığın gerçeğine katlanmak, sırtınızdaki
hançeri çıkartmak, Yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
kolay değildir elbet.
Kolay değildir bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
Zaman alır.
Zaman alır sizden bunların yükünü
O boşluk dolar elbet, yaralar kabuk bağlar, sızılar diner, açılar dibe
çöker.
Hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
Bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
O boşluk doldu sanırsınız
Oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir.
ne ben sezarım ne sen brütüssün. ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün. artık seninle biz, düşman bile değiliz.
geceye damgasını vuran şiirlerdir.
yağmurlu bir gecede d.ali erzincanlı'nın sesi ile duyulur.
Sana ulaşmak niye bu kadar zor anlayamıyorum.
Hani bir çiçekte bulabilirdim seni
Bir grup vaktinde
Yağmurda ve karda
Güneşin gittiği anda...
Esen bir meltem selamını getirirdi hani?
Yok,yok,yok...
Yoksun artık biliyorum
Yoksun.
Dün gece yıldızlar uyurken
Sana bir şiir yazdım
Ne yazdığımı görmek için
Yaklaştı,yaklaştı durdu deniz.
Sinirlenince kendini
Büyük bir homurtuyla kayalara vurdu.
Ne yazdığımı söylemedim tabi
Söylermiyim!
Sonra o şiiri,
Dalgaların üzerine bıraktım,
Getirsin diye sana...
Ve oracıkta kalakaldım
Ezan okunuyordu,sabah ezanı
Bütün kainatı öyle bir duygu kapladı ki
Vücudumun tüm zerrelerinde yaşadım o duyguyu
Ve bir an yalnızlığımı hissettim
Çaresizliğimi,basitliğimi
Bilmiyorum,ne zaman böyle bir hal olsa
Kendimi tutamıyorum.
Hayır,hayır ağlamadım
Gözlerim buğulandı ama...
Peki,tamam ağladım
Ama ne yapayım tutamadım kendimi.
insanlar neden seni sevmez bilirmisin
Sen gelince korkuları başlar
Karanlıktan korkarlar onlar
Sen,karanlık,korku.....
Ben niyemi korkmuyorum
Sen gelince sükunet geliyor
Ondan başkasını düşünemiyorum
Sen gelince ihsan başlıyor
Vuslat,hemde en güzeliyle
Seni seviyorum
Çünkü furkanda adına yemin ediliyor
Aşıklar maşukunu anıyor sende
Hıçkırıklar daha belirgin
Günahlar için
Pişmanlıklar için
Eyvahlar için
Ah'lar için...
Hey gece!
Şiirime senin adını verdim.
Dostun şiiri dedim.
Dostun şiiri...
Gecenin şiiri.