bugün

Tenin bir şiirin kafiyesi gibi duruyor,
El değmemiş o saçların sanki bir cennet kırıntıları,
Dudaklarının bitip boynunun başladığı nokta,
Sen işte o noktanın devamı üç noktanın asla bitmeyecek olan iması,
Sen her zaman kafiye ile biter,
Ben ise virgül diye yanına ilişirdim,
Oysa sen beni ezer geçerdin aldırmadan,
Sen ki kalemin daima nakış tutan ahenk sesi,
ben ise senin sesinin dibinde duran virgül,
Haydi kelimeler bitiyor acele et,
Uzat boynunu uzat tenini bana doğru,
Artık gecenin şerrinden sana sığınıyorum,
O içinde cennetin mevcudiyetini taşıyan sen kokulu tenin,
Benim ise içinde aşk sözcükleri taşan kelimelerim,
Rabbın ol dediğinde koca bir evren için senin birden bire biten tenin,

Haydi şimdi ol!
Haydi arşa yüksel,
Yüksel ki arş yolunu bulsun,
Gece gündüze yol açsın,
Yalnızlık

Yalnızlık bir fenerse,
Ben de içindeki mum,
Onu, billur bir kâse
Gibi doldurur nurum.

Dışardan bana neler
Getirir pervaneler!
Pırıltılar, nağmeler,
Renklerle eriyorum...

1929

Necip Fazıl
görsel
Geceyi yaşamayan
Gündüz aşıkmış gibi yaşamasın
Gecenin acılarını bilmeyen
Aşkı ve acısını anlatmasın.
Mutsuz kente mutlu yağmurlar yağıyordu,
Aylardan bir deli zemheri,
Canım yanarken gözler gördüm sanki yangın yeri.
Elveda bedenden bedene yollandığım günlere,
Elveda beline sarıldığım güzellere,
Elveda memur çocukları gibi zor terk ettiğim kentlere.
Gittim ben sonsuzluğa, sorgusuzca gittim,
Seni martılara emanet ettim,
Islak, yorgun, huysuz martılara…
Bektaşi tekkesinde deyiş okudum,
Okudukça sana dokundum.
Yangın yeri gözlerine yüreğimi açtım.
Ben Yalova'dan bir öğretmen,
50'sine yeni bastım.
Gözlerim gözlerine akmak ister,
Sen ister gizle ister göster.
Gözlerimden başka göze gitme,
Gidersen de sevme, seversen de delirtme.
Beni incitme,
Kapatma gözlerini gözlerime.
Sana derdimi kaç satırda anlatırım,
Kaç bahar dayanırım yokluğuna,
Yumuşak hünerli ellerini nasıl bırakırım sabah karanlığına.
Dumanlı dağlarda mavi güvercinli hatıralarım,
Yeşil dallarda kızıl kirazlarım,
Meydanlarda söylensin şiirlerim şarkılarım,
Varlığın yıldız yangınları aydınlanırım,
Yokluğun iri soğuk yağmurlar ıslanırım,
Seni 100 dilde kıskanırım.
korkuyorum gelecekten,

ya umutlarım tükenirse aniden,

isteklerim kendimden kaçarsa,

uykularım gece vakti bozulursa,

sonsuz döngüdeki sonlu çizgimde kaybolursa,

bilmiyorum sahiden,

korkuyorum en çok da kendimden..
Gecenin hüznü iz bırakmış yüzümüzde,
Yorgun görünümlü keder dolu bakışlarımız,
Umuda hasret bekler bir yanımız,
Peki söyler misiniz ne zaman göreceğiz sevgi dolu güzel yarınları?
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR...
Sana gitme demeyeceğim gene de sen bilirsin.
...Söyle, en son nerde görmüştüm seni
Böyle dumanlar vardı gözlerinde,
boynunda bir de
Şimdi gene var
Bileklerinde, bileklerinin renginde
Dudaklarında, dudaklarının
Gözlerinin dolar gibi olması renginde ve
Yorgunsan bir kıyı kahvesinde dinlenirkenki
Üşüdüğün, başını omzuma koyduğun,
sonra elele
Bir aşkı yaşamak,
bir aşkın bilinmesinden bambaşka değil miydi
Ve bu ikisini ayıran duman,
yani bir aşkı bizim yapan
Bu dumanların hepsi gibi varsın şimdi de
Acele etme, yoksun belki
Ben herşeyin bir bir yok olmasına
o kadar alıştım ki
Ve her şeyin bir bir varolmasına
o kadar alışacağım ki
Bilirsin neler için çarpmıyor bir yürek..

Edip cansever- aşklar içinde
Bu sevgi öyle ki; yeni bi' zehir.
Ela gözlerin, sanki bir çift sihir.
Kurusun sevgi; sevgiden her nehir.
Sensiz bomboş şimdi koca bi' şehir!
Bir kadın var
Saçları tel tel yaz başakları gibi
Bir kadın kainati bir bakışa sığdırmış gibi
Gülse yıldız dökülüyor, gülmese telaş
Avuçlarına denizi doldurmuş
Adımları bahar, hoşçakal.

Umduğun oldu mu
Ne yani bize vakit doldu mu
Bir başkasına kör olan ben
Bana gözlerini yumduğun doğru mu

Darmadağın yüzümün maskeleri
Sarmadığın günü yaşamam pas geçerim
Hep yazarım da sana söyleyemem,
Artık ne söylersen söyle yemem

(2015)
inzar Sur
Tuncel Kurtiz'in seslendirdiği Herkes öldürür sevdiğini şiiridir.
Damardan verir risklidir.
Tik tak.
Tik tak.
Kueulu bir çalar saat
Kaçta çalacağını bilmiyor
Ama devam ediyor çalışmaya.
Tik tak
Tik tak.

Bir daha çalışmasa umrunda olmaz.
Çünk0 geri başlaması için sebep kalmaz.
Bunun için bekleyemezdi artık.
Olmalıydı. Bir şeyler olmalıydı.

Beni dinleme
Beni izleme
Yap artık bir şeyler
Susup kalmakla
Geçmiyor günler.

Beni çağır
Geleyim
Gerçek olsun.
Şu geçmeyen geceler.
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam birde ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumıyalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.
seni asarlarsa seni kaybedersem; 
diyorsun; 
'yaşayamam! ' 
yaşarsın karıcığım, 
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgarda; yaşarsın kalbimin 
kızıl saçlı bacısı 
en fazla bir yıl sürer 
yirminci asırlılarda 
ölüm acısı. 
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir asaf.
Geçiyor zaman bilmessizin
Ellerim den kayıp giden sen oldun
Cennetim derdim dizinde
Ellerini sımsıkı tutarken
Nerden bilecektil ayıracak bizi
incitsede tenimi
Narince ruhumu teslim eder oldum

Şarkılarda duyar oldum adını
ilmik dolanıyor boynuma sanki
izincer bende geleyim yanına
Razıyım acına tatlına
iziznver ben geleyim izinver .
Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor
Onlardan kalbime sevda geçmiyor
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece
Kaçıyorum bugün senden gizlice
Kalbime baktım da işte iyice
Anladım ki sen de herkes gibisin

Büsbütün unuttum seni eminim
Maziye karıştı şimdi yeminim
Kalbimde senin için yok bile kinim
Bence sen de şimdi herkes gibisin.

Nazım Hikmet ran.
(bkz: ben sana mecburum) (bkz: Atilla ilhan)
Eksi yedim yarim, eksi yedim,
Olmadı hepsi dedim yani, hepsi benim,
Ne duruyorsun, bana eksi verin,
Uluda önce gelin, sonra eksi geçin.
nazım hikmet'in tan matbaası saldırısı üzerine yazdığı şiirdir;

Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.

Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına :
- çürüyen diş, dökülen et-,

bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,

Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet.

Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,

sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı.
bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı.
bitmeyen işler yüzünden (siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı...
Kalp mi insana sev diyen
Yoksa yalnızlık mı körükleyen?
Sahi nedir sevmek;
Bir muma ateş olmak mı
Yoksa yanan ateşe dokunmak mı ?
Ya tam açacaksın yüreğini
Ya da hiç yeltenmeyeceksin
Grisi yoktur aşkın
Ya siyahı Ya beyazı seçeceksin
Hüzün ki en çok yakışandır aşıklara
Yandık, Yakıldık;
Ama hüzünden yana asla yakınmadık
Ne de olsa biz mahsun
Bir Peygamberin ümmeti değil miyiz?
Hüzün taze tutar aşk yarısını
Yaramdan da hoşum, yârimden de
Heyhat !
Mum gibi erimiyorsa insan,
“ Yanıyorum ” dememeli;
Yanmaktan korkuyorsa kişi,
“ Aşk kapısı"ndan girmemeli
Ya ” Kor Yürekli “ olmalı insan
Ya da kor barındıracak ” Yürekli “
Ey Sevgili !
Bir geceliğine değiş tokuş etseydik yüreğimizi
Taşıyabilir miydin acaba bendeki seni

https://youtu.be/qb3QhSrjcB4
“Anne, girdin düş’üme
Yorganın olsun duam
Mezarında üşüme”