gözlerin gözlerine deyince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım...
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
kalın ve karanlık bir çatı merdiveni gibi
giderilmez eksikliğini tanırım onun
suyun bardakta duruşu gibi
bir öfke usul usul büyürken kuytuda
yemyeşil bir çayır görünümündedir
haziran ortasında bir gümüş lüfer
büyülü bir fotoğraf bir gümüş çerçevede
ve evinde hemen hazır bir silâh
böyle kargaşalı günler döneminde
beşer onar koparılan bir takvim sanki
bahara

bunlar güzel şeyler biliyorum
herkes de biliyor kuşkusuz
ama ne kadar güzel ne kadar güzel
serçenin kış günü yemidir
alnı akıtmalı bir atla düğüne gitmek
ayışığı penceresi, bir güzel insan sesi
ama ne kadar güzel
kırda bir oğlak kadar
kışlada bir türkü kadar
rüzgârda kuruyan tülbent kadar
oysa gece tam yarısıdır bir günün
ve daha güçlüdür gündüzden

ben şimdi diyorum ki bir bak şu alanlara
sokaklara köprülere kiremiksiz damlara
taşlara sopalara amanvermez silâhlara
şehir haritasına trafik lâmbasına kan içinde adamlara
kan içinde adamlara
kan umutsuzluktur
ona kendini hazırla
ne kadar yalnız olduğumuzu hep hatırla
açlıkları yoklukları kırımları
-örneğin sensiz olmak ömrümün bir akşamında-
bir bölgeden birine giden orduları uçaklarla
yalanlar ihanetler karmakarışık limanlar
iki şeyin apansız karşı karşıya geldiği dünyada

ben şimdi diyorum ki
buna inanmak gerek
bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu
ve direnmek
hep direnmek devam etmek adına

diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan
boyuna tükürmek için
boyuna
Zihnimi yoğur kardelenin kızı
Aklımı yatırıver kalbinin yanıbaşına
Sen, gözümün önünde solarken ölmekteyim
Ufkumu ,özlemine ilikle kardelenin kızı
Uzat bana üşüyen parmak uçlarını
Çoban aleviyle tutuşur gecemin dinginliği
Közlerimi mendiline sarıp, şu yardan savur at

Eğme başını
Ağır ağır oku gözlerimi
Sümbül kokulu gülüşünü al yanına
Kar değmiş kardelenin kızı, al yanaklarına
inelim şu dağdan aşarı bir yol tutup,
Tutup ellerini kardelenin kızı
Denizlere , ovalara selam edeceğim
dikenin
kalbime battığı bir sonbahar günüdür
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler
içini kurtlar kemirir
bence malumdur
buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün
senin ateşler içinde olduğun
bence malumdur
ellerin muhakkak çocuk elleridir
hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün
onlar neden daima okul türküleridir
süleymancıktan bahseder
kara toprakta açık yeşil bir yıldız gibi akıp giden
süleymancıktan
ve karınca yuvalarından bahseder
ışıksız kömürsüz karınca yuvalarından
gökyüzünde kızıl bir hilalin kaydığını görürsün
sen ansızın gökyüzünde görünürsün
gözlerinin rengi
bence malumdur
elinde değildir akşam serinliğinde üşüsün
eylül'den itibaren geceler hazindir uzundur
sokaklar yorulur uykuya varıp gelirler
sokakların üstüne bulutlar gelirler
bulutların üstüne yıldızların gözleri gelir
bir yıldız bir yıldızın ardınca gider
yıldızların kaybolduklari yer
bence malumdur
karanlıkta bir şeyler kopar dağılır
uzaktan yabancı sesler duyulur
sen elini bulutların içinde gezdirirsin
elin hayallerimi dağıtır
bilirsin
sen elini bulutların içinde gezdirirsin

Attila ilhan
Yazdıklarımı okumazsın
Zira okusanda üstüne alınmazsın
Çünkü sen yazdıklarım değil yazamadıklarımsın.
saçların dikildi karşıma
bir sokak köşesinde
her telinde
parmaklarımın izleri parlıyordu.
benzersiz kokunu alıyordu kıvrımlarından rüzgar.
gözleri doluyordu
saçlarına bakan kedilerin
her biri bir kenarda darmadağın
çömelip kalıyordu, yutkunuyordu
rengi kaçıyordu pencerelerde perdelerin.

nereye yürüdüysem
bakışın,
duruşun,
sesin.
anladım söndürmeliyim tutuşan yüreğimi
kendimi yakmış olurum yakarsam bu şehri
çünkü sen her şeyinle bendesin.
ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında
onu oraya sen koydun
bir taş kuyunun dibindeki suydu
bakıyorum eğilip
bir koca kişi gülümsüyor bir buluta belli belirsiz .
sesleniyorum
seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları
ayrılık masanın üstündeydi cıgara paketinde
gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın
kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
cıgaranın ucunda senin
ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda
ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
aklından geçenlerdeydi ayrılık
benden gizlediklerinde gizlemediklerinde
ayrılık rahatlığındaydı senin
senin güvenindeydi bana
büyük korkundaydı ayrılık
birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın
oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
ayrılık bunu farketmeyişindeydi senin
ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi diyemem
tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu ama kendisi vardı
Geceye bırakılacak olan şiirdir.

'Yüz paralık kurşunla gider hayat dediğin;
Tanrı yolu uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
Güzel Kızılelma'na varmadan öleceksin.'
Geceler bitti
Yolculuklar bitti
yeni yerler, yeni sabahlar bitti.
senden önceki haline döndü kalabalık...
Biliyorsun.
Seni sevdim !
Bir gün kör kalsaydın da severdim.
Ellerin olmasaydı mesela.
Ellerin olmasaydı, sen bile kendini sevmezdin oysa.
Düşerken sonsuzluktan dünyaya,
Seni mi buldum bu koca diyarda,
Dertler artarken zamanın rol çalmasıyla,
Sen mi oldun dengesiz aydınlığımla başıma bela,
Kalbim yandı gözlerinin ışığında,
Ne diyeyim ben sana,
inceden yüreğiyle esaretimin ağırlığındaki bela..
"Aşkı şehirler yaratır, şehirler yaşatır
Ben gönlümce yaşadım, gönlümce sevdim
Bilirim saadetim, yalnızlığım bundandır
Seni bulduğum, kaybettiğim günden bilirim.

Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum
Gün gelir aşklariyle anılır şehirler anılırsa
Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa
izmir için ne yazarsam sana adıyorum!"
Necati Cumalı'nın ithaf şiirinin son iki kıtası....
"bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim
Keşke yalnız bunun için sevseydim seni"
Bütün pencerelerde bekleyen benim,
Ve
O çalmayan bütün telefonlarda
Aylardır konuşan da.
Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
Onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
Sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
Değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu.
Adın ekmeğe dönüşmüyor...
Gözlerine her baktığımda,
ilkbaharın susuzluğu gelir aklıma ,
Sözlerin,
Hiç konuşmadığım,
Dertlerim gibi,

Kalem tutar gibi,
Ellerin ,
ser ve sır gibi ,
Gülüşlerin ,
Karar mı yoksa zarar mı sevgin,

Her deyişle seni sende yaşamak,
Anlamak için ,
Bir gece,
Bir hikaye,
Bir kelime,
ile gelsen kalbime..
sabah gözlerimi açıyorum.

ana rahmindeymiş gibi yatmakta olduğumu farkediyorum.

başımı biraz çevirdiğimde, bana arkadan sımsıkı sarılmış

onunda öyle yattığını görüyorum..

yüzüme değen saçları hala terli.

iki cenin gibiyiz.

gecenin bir vaktinde ölümden yaradılışa geçmişiz.

ne zaman olduğunu anımsamıyorum.

ve sonra fısıldadığımı duyuyorum.

"bunları hiçbir şiire sığdıramazdım."
duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme
başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun, etme

sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun, etme

çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme

ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun, etme

ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme

sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme

bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme

aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme

ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme

şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
o zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme

bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun, etme

harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme

ısyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
Bozo dağı yokuşun ,çıkmaz olaydım
suyunun durusunu içmez olaydım
kuşuna kurduna bir hal soraydım
sevdiğimi toprağına vermez olaydım

Bozo’un üstünde bir bulut olaydım
Sana kıyanlara bir kar olaydım

Bozonun üstünde bir nar olaydım
yari astıkları bir dal olaydım
Yanımda sen olacaktın,
Yoksun. Emretmişsin,
"Yerimi gözyaşları doldursun."
Doldu taşıyor gözümün yağmuru.
içimde fırtına gözümde yaş,
Seni üzeceğine, kesilseydi o baş.
illa duman mı çıkartayım sigaradan ?
Mesafeyi kaldırsak aradan
Seni koysam dibime
Çeksem doya doya o sen kokunu içime.
Acı doldu yine yüreğim, yazık oldu bize.
Olmasın.
Bir kalpte birleşmek varken,
Bu kalpler ayrı atmasın.
Söyle dudaklarıma,
Dumandan sonra ismini sayıklamasın.
"canına mı susadın?"
dediğinde sustum;
içimden:
"evet, canım sensin;
sana susadım."
dedim.
canım da sendin
susadığım da sendin;
bilmedin.
(yasn)
Geç kaşıyla gözleri her lahza âl üstündedir
Kırmağa âşıkları her dem hayâl üstündedir
Bilse idin rahm ederdin derd-i dil ahvâlini
Görse idin gözlerim yaşı ne hâl üstündedir
Dâd sarsaydın Bi’hamdullah ki kurtuldu zemin
Mevsim-i güldür havalar i’tidâl üstündedir
Sahn-ı gülşende yine sultan gül divan edüb
Ayak üzre sorular kendü nihâl üstündedir
Bağlanup virmez Muhibbî dâr-ı dünyâya gönül
Anınçün kim bilür anı zevâl üstündedir

(bkz: muhibbi)
Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da
Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik
Birbirimize bakarak
Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi
Ne varız ne de yoğuz gerçekte
iki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden
Aydınlatan odayı

Değilsekte yakın birbirimize
Uzak da sayılmayız büsbütün
Gökyüzünde iki uçurtma başıboş
Yanyanayızdır sadece

Her çiçek bir çoğulluktur gününe göre
Yalnızlık bir çoğulluktur
Sanırım bir giz de yok bu beraberlikte.

Edip Cansever
ben senden once olmek isterim - nazim hikmet.
Bir Kadını Beklemek
Bir kadının bana gelecek olması, bir rüzgarı geçerek
Bir şarkıyı geçerek, saçlarının uçuşunda
Bir kadının bana gelecek olması, bir ömür geçecek

Aşkın buruk tadında, buluşması iki yalnızlığın
Bir akşamı geçecek

Belki de dağılan sesleri hüznün ve akşamın
belki de
Bir kadını geçecek

Bir kadını bekliyorum
Eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek…

Ataol Behramoğlu