bugün

not: uzun bir şiirdir ama pişman olmazsınız.

yaşanmamış'a

bir de gerçek vardı
biliyorum yollar uzaktı birbirinden
olan yalnızca bir karışıklıktı
bir karış su içinde yüzdüğüm
kendi derimi yüzdüğüm
yalnızca bir tekrardı
başka bir şiirden kalma

özürlü olan benim, özür dilerim
gerekirse ağlarım da, ama o zaman gülerler
ağlayana gülerler, ben de güler geçerim ağlamam gerekirken
hatta iyi günler dilerim, tutup elinden hastaneye götürürüm kendimi
bana bir kafa doktoru lazım aşk benim neyime
bana bir şiir lazım
intihar gibi bir şiir ve bir silah
madalyonlu ve çıplak namlulu
(çıplak namlulu tutukluk yapmaz)
kendimi imha etmeliyim

"erkeklerin yüzde doksan dokuzu "aşkım"
geri kalan yüzde bir ihtimal dışı
o yüzde bir benim
nerede kafa doktorum benim
kafa doktorum da benim

piyano tuşları, kelimeler ve putlar
melankoli de mi bir puttur
ve insansam illa bir et mi lazım bana
insansam illa bir kadın mı
bir erkek mi
ya da olmadığı için mi varlık felsefesi
saçmalıyorum, özür dilerim
ama bu şiire bir kurşun sığmalı
9 milimetre
bahsi geçtiği gibi havalı
ve baskı altında gelişiyor
adım, hiç atılmayan adım
yarım küre de, tam kare
atılmayan adım, içe akan yaş gibi
kendime yürüyorum
putlardan sana sığındım
kendimden
ve aşktan
ki neyime benim kafa doktoru
doğrultulmuşken kafama bir çıplak namlulu
9 milimetre
şiirin burasına yakıştı
ayçiçekleri tarlasına gitmeliyim bu sabah
tolga orada beni bekliyor
gitmeliyim bu sabah
kafamıza sıkmalıyız
ay çiçekleri ve çıplak namlu ve kan
bir de
9 milimetre
ne tezat
tolga diyorum, daha susuyorum
ölümü özledim zaten yeni değil
seni seviyordum ama
bu yalan değil
kendimi kandırıyordum

uzun hikaye
başı yok sonu yok
yalnız ortası var
ortasında bir hoş acı
acı tebessümden ziyade
yanlışlıklardan bin demet yaptım
yetmedi
ışığı görmek istiyorum
yetmiyor dünya
bir çocuk gibi ağlıyorum
gülüyorlar
gülsünler
hatta mümkünse ölsünler
acımı paylaşmak istemiyorum
ah Kızılderili çığlıkları
burada sizi anmadan edemedim
çığlıklarınızı ödünç almadan edemedim
sağır, dilsiz ve dengesizim
yarına bir şey kalmadı
ayçiçekleri, ayçiçekleri tarlasında
pamuk yerine buğday artık ve demiryolu
sonum sokak olmalı
ya da yollara düşmeliyim ama bu çocuklar ne olacak
kimin sütüyle beslenecekler
damarlarımdan kimin kanını içecekler bu gece?
savaş başladı hiç bitmeyen savaş yeniden
bana bir atom bombası lazım
içimde patlayacak
gülün
umursamıyorum sizi
ne de olsa yarına yalnız iyilik kalacak
ve ben hüzünlü bir sonatın son ve yalnız notası gibi gideceğim bu şehirden
ardımda yankılanan duru tınısı kalacak

seni seviyordum
çocuktum
sen de çocuktun
büyüdük ve büyümüş olduk
zaten çocukken de sevmeyi beceremiyorduk
biliyorum bir de gerçek vardı
yollar karışıktı
ve herkes kendine çıkıyordu
buydu bizi ayıran
hiç kavuşmamışken
sen sevilmek istersin
kara saçlarınla okşanmak
ben savaşmak isterim
çünkü sana baktıkça tanrı geliyor aklıma ne güzel
ölü çocuklar geliyor sonra öldürülmüş hiç acınmadan ve bile bile
sen sevilmek isterken ve ben çekirdek çıtlarken tv başında
sana baktıkça tanrı geliyor aklıma ve büyük güneş patlaması
yarın daha ne kadar sürecek?
hayır ben sana bu kötülüğü yapamazdım
en çok da kendime
en çok da bu tuşlara basmak
tuşlar
tuş ederken beni
seni dünyayla kandıramazdım
ve kendimi
haz bir hiçtir ve sevilmek olmaya kendine bir tapınç
sana bunu yapmazdım en çok da kendime
ama zaten gerçek ortadaydı

ay çiçekleri tarlasına gitmeliyim
tolga beni bekliyor
yanında bir çıplak namlulu
madalyonlu
9 milimetre
güneş doğarken
kafamıza sıkmalıyız
sürgit duramam ortasında bu yenilginin
bu sensizliğin
hissizliğim annemin gözünden kaçmadı
vahşi diyor bana, sonra bir de korkunç adam
bilmiyor neden böyleyim ben burada
neden bu tutsaklığım ve sürgünüm
anlamıyordun sen de beni
sen
bu şiiri üstüne alınacak son kişi
mi?
elbette olmalıdır
başka bir şiirden devşirme de olsa
içimdeki çocuk hala ihtiyarlamaktadır
unutmadan dün gece seni rüyamda gördüm
kızıyordun bana seni zehirlediğim için
seni öptüm
bir çocuğu kurtaracaktık, savaşacaktık
uyandım,
seni düşündüm,
güldüm
bir adım attım kendime doğru
gece yarısı gerçeği gördüm
ve ayçiçeklerini
seni seviyordum söyleyeyim içimde kalmasın
zaten sen beni hiç okumamışsın
yapacak bir şey yok
gerçek gerçektir
ve madonna da madonna.

ella edri.
neyzen tefik.....mecnun şiiri.
Palyaço

kaç kişiyi öldürdüm düşlerimde
kaç kilo çekerdi yalnızlık
kaç kere ezildim altında
yaz yağmurlarının

belki de palyaçolar ağlardı pazartesi sabahları
her sirk geldiğinde ağlamaklı olurduk
hep ağlamaklı olurduk gülünecek halimize

kim sevmezdi çiçekleri filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan" dedi

bunu palyaço söyledi,
palyaço söyledi ben yazdım
yazdım, yazmasam ağlayacaktım

herkes ağlarmış biraz, ben de ağladım
sırf bu yüzden mi ağladım
alçaklık gibi bir şey oldu bu biraz

biraz birazdım her şeyden
dün biraz sinirlenmiştim mesela
yarın bir kadını seveceğim biraz
biraz biraz kör oldum bügünlerde

ama rakı kadehlerini boşaltmayın
eksilmesin hiçbir şey
hiçbir şeyden dahi olsa
kalsın biraz

umursamıyorum yılgınlığımı filan
çünkü sessizce yaşanmalı her şey
bir devrim sesszce olmalı mesela
ve her sözcüğüne inanmalı bir palyaçonun

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

hem nereden çıkardınız palyaçonun yalnızlığını
kaç kilo çeker ki bir palyaço
hem neden yüzüme vuruyorsunuz
bir çirkin ördek yavrusu olduğumu

gocunmam ki ben, ben gocunmam
bir palyaço ne kara gocunmazsa
o kadar, o kadar gocunmam işte

rakı doldurun! eksilmesin

bitmedi, yazacağım daha
yazmazsam ağlayacağım çünkü
alçakça olacak biraz

hem biz o zaman kimdik ki, nerelere giderdik
her sokakta biraz daha eksilirdik
bilirdim, geceleri puslu puslu olurdu bazen
bazen birisi fısıldarmış gibi olurdu
"duyamadım", derdim, "tekrar et! "
sessizliğe bürünürdü o vakit her şey
sokaklar daha bir puslu
palyaçolar daha bir ağlamaklı olurdu
ve ben daha bir alçak olurdum
ağlardım biraz

hem sen kimsin, çekiştirme diyorum
hatta kuyruğuma basma diyorum
acıyor, tırmalarım,-
diyorum

kahrol, kahrol!
diyorum

geçen gün yüzüme rastladım bir ilan panosunda
korktum birden, kusacak gibi oldum
"olur öyle" dedi palyaço,
"herkes alçaktır biraz"
"otur ulan! " dedim, bağırdım ona
ben bazen bağırırım biraz

"rakı doldur! " dedim, "eksilmesin! "
ben bazen eksilirim biraz
aslında hepimiz eksilirmişiz biraz
bunu sonradan öğrendim

ben aslında her şeyi sonradan öğrendim
herkes herkesi sonradan öğrenirmiş
bunu da sonradan öğrendim

örneğin;

geçen gün bir kadınla seviştim
biraz değil çok seviştim

ya işte öyle palyaço
diyorum ki,
bunu da yeni öğrendim
sevişmek de eksilmekmiş biraz

kim sevmezdi ki kuş ötüşlerini filan
"ben sevmezdim" dedim, "yalan"
dedi
bunu palyaço söyledi
palyaço söyledi, ben yazdım
yazmasam, alçak olacaktım
hem ben roman da yazdım biraz

bazen diyorum ki, palyaço,
sen olmasan ben ne yaparım
alçakça eksilirim belki biraz
her yağmur yağışında yerindi dibine girerim
hiçbir kadının kasıklarını öpemem belki
ya da unuturum sonradan öğrendiklerimi

biraz biraz anlıyorum ki,
yüzler eller, o terli vücutlar filan
her şey plastikmiş biraz

haydi sirtaki yapalım palyaço
rakı doldur, yine eksildik biraz

Turgut Uyar
GÜZELLEME

Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
Bak bu sensin çocuğum enine boyuna
Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki
Sabahlara kadar koynumda yatmışsın
Bak bende yalan yok vallahi billahi
Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur

işe bak sen gözlerin de burda
Gözlerinin ucu da burda yaşamaya alışık
iyi ki burda yoksa ben ne yapardım
Bak çocuğum kolların işte çıplak işte
Bak gizlisi saklısı kalmadı günümüzün
Gözlerin sabahın sekizinde bana açık
Ne günah işlediysek yarı yarıya

Sen asıl bunlara bak bunlar dudakların
Bunların konuşması olur öpülmesi olur
Seni usulca öpmüştüm ilk öptüğümde
Vapurdaydık vapur kıyıya gidiyordu
Üç kulaç öteden istanbul gidiyordu
Uzanmış seni usulca öpmüştüm
Hemen yanımızdan balıklar gidiyordu.

Cemal SÜREYA
biliyor musun az az yasiyorsun icimde
oysa ki seninle guzel olmak var
ornegin raki iciyoruz, icimize bir karanfil dusuyor gibi
bir agac isliyor tikir tikir yanimizda
midemdi aklimdi su kadarcik kaliyor.
sen o karanfile egilimlisin, alip sana veriyorum iste
sen de bir baskasina veriyorsun daha guzel
o baskasi yok mu bir yanindakine veriyor
derken karanfil elden ele.

goruyorsun ya bir sevdayi buyutuyoruz seninle
sana deginiyorum, sana isiniyorum, bu o degil
bak nasil, beyaza keser gibisine yedi renk
birlesiyoruz sessizce. yerçekimli karanfil
"eskisi kadar özlemiyorum seni,
ve ağlamıyorum olduk olmadık zamanlarda..
adının geçtiği cümlelerde, gözlerim dolmuyor..
yokluğunun takvimini tutmuyorum artık.
biraz yorgunum..
biraz kırgın..
biraz da kirletti sensizlik beni!
nasıl iyi olunur henüz öğrenemedim ama
“iyiyimler” yamaladım dilime.
tedirginim aslında, seni unutuyor olmak,
hafızamı milyon kez zorlamama rağmen yüzünü hatırlayamamak korkutuyor beni..
gel diye beklemiyorum artık,
hatta istemiyorum gelmeni..
nasıl olduğun konusunda ufacık bir merak yok içimde.
arasıra geliyorsun aklıma, banane diyorum
benim derdim yeter bana banane!
alıştım mı yokluğuna?
vaz mı geçiyorum, varlığından?
tedirginim aslında,
ya başkasını seversem?
inan o zaman seni hayatım boyunca affetmem.."
"Şimdi bir ıssız kasabanın
Bir odasında, kendince, ışıksız
Yavan, hazırlıksız ve çoook uzak
Bir gece geçecek..." Turgut Uyar'dan kevok'a
baltalar elimizde
uzun ip belimizde
biz gideriz ormana
hey
ormana.

padişahım çok yaşa.
Çizik

Geleceğim, bekle dedi, gitti..
Ben beklemedim, o da gelmedi.
Ölüm gibi bir şey oldu..
Ama kimse ölmedi.

Özdemir Asaf
Ben seni severim sevmesine de toplum buna
hazır değil
Nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel
ısınma falan.
Belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
Biraz Nietzsche biraz Kant kafan karışmış belki Parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı
kaldı?
Pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
Kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı.. Ben seni severim aslında da düzenim bozulur
diye korkuyorum
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
Sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan
kalkarız
işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık. Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
Hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
Meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
Hepsi ağzıma sıçtı.. Ben seni severim belki de rabbim buna hazır
değil.
Her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
Seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
Ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim. Ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim
Ellerim üşüyor
ellerim hep üşür
etek giyerim bacaklarım sıcaktır
ellerim üşür
ne zaman sigara alsam
arkadaşın paketi biter
başıma üşüşür
arkadaşlar hep üşüşür
*

ellerim üşür
gelip ısıtsın koynun
sen yalınayak gidersin
ama benim ayaklarım üşür
gitmeseydin ikimiz de ısınırdık
gelirsin belki bir gün
gelmezsen seni aldatırım
eldiven kolay da çorabı nasıl tavlarım

tamam yeteneğim yokmuş. Gecenin şiiri de yok o halde.
turgut uyar - palyaçodur.

--spoiler--

bir palyaço neden yalan söylesin ki
ben palyaço olsaydım söylemezdim
marangoz olsaydım da söylemezdim
ben insan olsaydım yalan söylemezdim!

--spoiler--
iyi nişan alırdı kendini asan zenci
bira içmez ağlardı, babası değirmenci
sizden iyi olmasın boşanmada birinci
çok canım sıkılıyor kuş vuralım istersen
“ hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni.”
Bu gece
Okyanusta gezindim.
Hangi okyanus olduğunu
Tam olarak hatırlamıyorum.
Çünkü çok bozulmuştum
Sardalya nüfusunun azalmasına.
Kaptan Kusto yaşasaydı
O da bozulurdu, isyan ederdi.
Ey bilinçsiz insanoğlu
Allah belanı versin.
Bu gece ben bunu diledim.
Olur inşallah.
gece onıkıden sonra ıcılen butun ıckıler saraptır.
"ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum.
hakiki cinayetler işleniyor görüyorum.
isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum.
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

yüzyıl şilisinden bir dazz javulcusu inliyor tam arlarımda
hiç durmadan kentlimağlup kıyasıya mağrur ve mor
bir çocuğum şimdi pişman olmak için
birbiriylebağlantılıyüzbinlerceyılım vor.

seni sevmem
bu savaşı
kesintiye uğratmaz
ama ordan bakma!
bu, werther’in
leş kanını
gül kılar.
birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
otobüsler olacak, tirenler, bütün öldürülmüş cumhuriyet şehirleri
saçlarım uzun olacak, bıyıklar, gözlükler, gideceğim
çığlıklarla düzülmüştür aşk şiirleri.

gideceğim ensk ökümde devlet denen şirk,
beb gözüğümde kent gördükçe kırılan gıçlar,
ve bir dizeyi haklar gibi terli ellerim
bu çağın açısını dik tutacaklar.
bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim
ufka bir kesin ordum akıverecek
elimde çözülecek makina ve cinayet
marşlar yazıp halkımla söyleyeceğim yoksa.
inanmışım kaybetmek esrarıdır olmanın
çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum.
ipimden kurtulmuşum kaybediyorum.
birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden

helvetius haklı, devlet şaşkın, piyanist kara
memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben

-ve emir “kun” diyor; doğuruluyorum-

“bu ülke”den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.

bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ikdildar tohmekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartamsıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.

bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla isa yeniden
ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.
ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm

birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!
ah laikse aşkımız biter elbet bir kışbaharyaz günü

gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
bir çınar gövdesini bir hamle daha yayar
üç içbükey komodin silah çeker vurulur

sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.
ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
olma. yokluğun bulunmama larcivert lavlar akıtır.

nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır.

biliyorum lir sızmıyor şakaklarımdan
ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.
mıknatıssız bir pusula olarak

ah muhsin ünlü"
aklım mı?
o yüzsüz bir misafir,
hep sende kalıyor.

cemal süreyya.
her bir şeyi taşır yüreğim
her bir şeyi taşır
bir senin yokluğunu çekemez
söyle, söyle ben sana nasıl küseyim
ben sana nasıl küseyim
istanbul üstüme düşer
karaköy’den vapur kalkmaz
sezen aksu şarkı yapmaz
üsküdar’da yangın çıkar
eyy kanar yüreği güvercinlerin
minübüsler bağırmaz olur
aşk üstüne yemin etmez martıları boğazın...

ibrahim sadri.
şiirler yazdım, kitaplar okudum
elime bir bardak aldım, onu yeniden oydum
derinlerde kaldım böyle bir zaman
kim bulmuş ki yerini, kim ne anlamış sanki mutluluktan.

ey yağmur sonraları, loş bahçeler, akşam sefaları
söyleşin benimle biraz bir kere gelmiş bulundum.

Edip Cansever
dün kahkahalar yükseliyorken evinizden
bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden
gönlümle uzaklarda bütün bir gece sizden
bendim geçen, ey sevgili, sandalla denizden.

yahya kemal
bir ahmed arif siiri...

bir ufka vardık ki artık
yalnız değiliz sevgilim.
gerçi gece uzun,
gece karanlık
ama bütün korkulardan uzak.
bir sevdadır böylesine yaşamak,
tek başına
ölüme bir soluk kala,
tek başına
zindanda yatarken bile,
asla yalnız kalmamak.

Can yücel - kadın dediğin, bağlanmayacaksın.
her şeref yapma, her saadet piç;
her şeyin ibtidası, ahiri hiç.
.

bu hayal hakikatin özüdür, rüya değil
sûretimi görürsün, mezarıma bir eğil
okursun kitâbemde vardığım nihayet durağı
bulursun başucumda gülümseyen burağı
Hû sesini fısıldar kulağına taşlarım
ruhuna kâfur gibi yayılır gözyaşlarım

(bkz: Nurullah genç)
(bkz: mezar taşımdaki dört mısraya bakarken ağlayışına)