gecenin tek şiirlik özeti

entry246 galeri0
    119.
  1. şiir olmak zorunda mı? mesela;özlü söz yada benim bu gece uyumama ramak kala beynimin bir yerlerinde oluşan cümlecik gibi,

    ''Gece, kıymetini bil. sadece sana göz yumuyorum.''
    0 ...
  2. 118.
  3. sis
    sarmış ufuklarını senin gene inatçı bir duman,
    beyaz bir karanlık ki, gittikçe artan
    ağırlığının altında herşey silinmiş gibi,
    bütün tablolar tozlu bir yoğunlukla örtülü;
    tozlu ve heybetli bir yoğunluk ki, bakanlar
    onun derinliğine iyice sokulamaz, korkar!
    ama bu derin karanlık örtü sana çok lâyık;
    lâyık bu örtünüş sana, ey zulümlér sâhası!
    ey zulümler sâhası… evet, ey parlak alan,
    ey fâcialarla donanan ışıklı ve ihtişamlı sâha!
    ey parlaklığın ve ihtişâmın beşiği ve mezarı olan,
    doğu’nun öteden beri imrenilen eski kıralıçesi!
    ey kanlı sevişmeleri titremeden, tiksinmeden
    sefahate susamış bağrında yaşatan.
    ey marmara’nın mavi kucaklayışı içinde
    sanki ölmüş gibi dalgın uyuyan canlı yığın.
    ey köhne bizans, ey koca büyüleyici bunak,
    ey bin kocadan artakalan dul kız;
    güzelliğindeki tâzelik büyüsü henüz besbelli,
    sana bakan gözler hâlâ üstüne titriyor.
    dışarıdan, uzaktan açılan gözlere, süzgün
    iki lâcivert gözünle nekadar canayakın görünüyorsun!
    canayakın, hem de en kirli kadınlar gibi;
    içerinde coşan ağıtların hiç birine aldırış etmeden.
    sanki bir hâin el, daha sen şehir olarak kuruluyorken,
    lânetin zehirli suyunu yapına katmış gibi!
    zerrelerinde hep riyakârlığın pislikleri dalgalanır,
    içerinde temiz bir zerre aslâ bulamazsın.
    hep riyânın çirkefi; hasedin, kârgüdmenin çirkeflikleri;
    yalnız işte bu… ve sanki hep bunlarla yükselinecek.
    milyonla barındırdığın insan kılıklarından
    parlak ve temiz alınlı kaç adam çıkar?

    örtün, evet ey felâket sahnesi… örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahbesi!
    ey debdebeler, tantanalar, şanlar, alaylar;
    kaatil kuleler, kal’ali ve zindanlı saraylar.
    ey hâtıraların kurşun kaplı kümbetlerini andıran, câmîler;
    ey bağlanmış birer dev gibi duran mağrur sütunlar ki,
    geçmişleri geleceklere anlatmıya memurdur;
    ey dişleri düşmüş, sırıtan sur kafilesi.
    ey kubbeler, ey şanlı dilek evleri;
    ey doğruluğun sözlerini taşıyan minâreler.
    ey basık tavanlı medreseler, mahkemecikler;
    ey servilerin kara gölgelerinde birer yer
    edinen nice bin sabırlı dilenci gürûhu;
    “geçmişlere rahmet! ” diye yazılı kabir taşları.
    ey türbeler, ey herbiri velvele koparan bir hâtıra
    canlandırdığı halde sessiz ve sadâsız yatan dedeler!
    ey tozla çamurun çarpıştığı eski sokaklar;
    ey her açılan gediği bir vak’a sayıklıyan
    vîrâneler, ey azılıların uykuya girdikleri yer.
    ey kapkara damlariyle ayağa kalkmış birer mâtemi
    sembole eden harap ve sessiz evler;
    ey herbiri bir leyleğe yahut bir çaylağa yuva olan
    kederli ocaklar ki, bütün acılıklariyle somutmuş,
    ve yıllardır tütmek ne… çoktan unutulmuş!
    ey mîdelerin zorlaması zehirinden ötürü
    her aşâlığı yiyip yutan köhne ağızlar!
    ey tabi’atin gürlükleri ve nimetleriyle dolu
    bir hayata sâhip iken, aç, işsiz ve verimsiz kalıp
    her nâmeti, bütün gürlükleri, hep kurtuluş sebeplerini
    gökten dilenen tevekkül zilleti ki.. sahtadir!
    ey köpek havlamaları, ey konuşma şerefiyle yükselmiş
    olan insanda şu nankörlüğe lânet yağdıran feryât!
    ey faydasız ağlayışlar, ey zehirli gülüşler;
    ey eksinlik ve kaderin açık ifadesi, nefretli bakışlar!
    ey ancak masalların tanıdığı bir hâtıra: nâmus;
    ey adamı ikbâl kıblesine götüren yol: ayak öpme yolu.
    ey silahlı korku ki, öksüz ve dulların ağzındaki
    her tâlih şikayeti yapageldiğin yıkımlardan ötürüdür!
    ey bir adamı korumak ve hürriyete kavuşturmak için
    yalnız teneffüs hakkı veren kanun masalı!
    ey tutulmıyan vaitler, ey sonsuz muhakkak yalan,
    ey mahkemelerden biteviye kovulan “hak”!
    ey en şiddetlikuşkularla duygusu kö¨rleşerek
    vicdanlara uzatılan gizli kulaklar;
    ey işitilmek korkusuyle kilitlenmiş ağızlar.
    ey nefret edilen, hakîr görülen millî gayret!
    ey kılıç ve kalem, ey iki siyasî mahkûm;
    ey fazilet ve nezâketin payı, ey çoktan unutulan bu çehre!
    ey korku ağırlığından iki büklüm gemeye alışmış
    zengin – fakir herkes, meşhur koca bir millet!
    ey eğilmiş esir baş, ki ak-pak, fakat iğrenç;
    ey tâze kadın, ey onu tâkîbe koşan genç!
    ey hicran üzgünü ana, ey küskün karı-koca;
    ey kimsesiz; âvâre çocuklar… hele sizler,
    hele sizler…

    örtün, evet, ey felâket sahnesi… örtün artık ey şehir;
    örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!

    tevfik fikret
    18 şubat 1317(hicri)
    0 ...
  4. 117.
  5. --spoiler--
    sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
    Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
    Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
    Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.

    -Senegalliler dahil değil

    Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
    Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
    O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
    Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin

    -Yoksa seni rahatsız mı ettim?

    Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
    Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
    Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
    Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak

    -Freud diye bir şey yoktur.

    Sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
    Belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
    Bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
    Yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.

    -Haydi iç de çay koyayım.
    --spoiler--
    ah muhsin ünlü.
    1 ...
  6. 116.
  7. ne çıkar bahtımızda ayrılık varsa yarın,
    sanma ki hikâyesi şu titreyen dalların
    düşen yaprakla biter,
    böyle bir kara sevda kara toprakla biter.
    ağlama olma mahzun gülerek bak yarına,
    sanma ki güzelliğin o ipek saçlarına
    dökülen akla biter,
    böyle bir kara sevda kara toprakla biter.
    0 ...
  8. 115.
  9. 114.
  10. Ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye,
    Çok şeyin adı küçük yazıldı;
    Silinmez anlar vardır,
    Karşı konmaz özlemler,
    Ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık
    Bağırıp duruyorum ya, şurda,
    Sen yaz sonu ilan eden güzel keten,
    Güneşten yırtılmış caz, sen!
    Cemal Süreya
    1 ...
  11. 113.
  12. Ne ben Sezarım,
    Ne de sen Brütüssün..
    Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün.
    Artık seninle biz, düşman bile değiliz..

    Nazım Hikmet Ran
    1 ...
  13. 112.
  14. yine sabah 5 e kadar uyku kapımızı çalmayacaksa ben sana mecburum bilemezsin.
    birazdan rüyalara dalacaksak hadi git güle güle.
    kişisel edit: tek istenen şiire bile 2 şiir ismi yazarak yalnızlıktan kalma korkularımın hala esaretinde olduğumu farkediyorum.
    0 ...
  15. 111.
  16. Ölü biri olarak geldim dünyaya
    Ölü bir doğum
    Onlar, Yaşadın!diyor
    Vatanı sev!Şeytanı inkat et!
    ve vergini öde!
    Oysa ben
    Otuz küsür yıl boyunca
    beni seyreden herkese
    yaşayan bir insan taklidi yaptım.
    Şimdi rakı bassam yarama
    Yarın penceremde hiç kullanılmamış
    bir Akdeniz bulur muyum?
    Hangi dinin mabedime saklansam kurtarır beni
    tırnak uçlarımla onların kükürtünü solumaktan?
    Ve nasıl bir cinayet işlesem de
    makul nedeni karşısında şaşırıp kalsa Tanrı
    Yorgunum
    yorgun olduğum gecelerde
    karanlık adamlarla
    karanlık odalara kapanıp
    esrar içiyoruz
    bu ülkenin işimize yaramayan anayasasına karşı.
    Sen benim yoldan çıkmamı bırak
    ellerimi çok yalnız bıraktılar
    ve zamanla
    yolları da haritadan çıkarmanın ustası oldum.
    Ellerimi çok yalnız bıraktın.
    Seni unuttum!Çoktan unuttum!
    Unutamadığım sadece birşey var
    O da sende unuttuğum çocukluğum...

    Jan Ender Can
    0 ...
  17. 110.
  18. canımı sıkma benim
    kötü söyletme
    gel diyorsam gel
    git diyorsam
    sakın gitme...

    (bkz: ümit yaşar oğuzcan)
    2 ...
  19. 109.
  20. iki şehri var gecenin, biri gözümde

    tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
    gibi çöken siste, bana bu uykusuz
    şehri niye bıraktın, göze alamadığım
    bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
    gece değil istediğin hayli karanlık
    bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
    hevesindesin! gözlerini anlıyorum henüz
    bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
    gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
    göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
    ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
    öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
    sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
    şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim:
    biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
    biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
    bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
    konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
    gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
    kimsenin kimseye gözü değmiyorsa şiir niye?
    0 ...
  21. 108.
  22. öteki kapımdan gel bunu açamazsın
    eski gözlerinle gel öldürmek vakti gel
    hem tetik bulun ardında biri olmasın
    hanidir ben bu evde saklanıyorum
    adımı değiştirdim başka bir adla yaşıyorum
    gece gündüz siyah gözlük kullanıyorum
    öteki kapımdan gel bunu açamazsın
    sabaha karşı gel bütün gözlerinle gel

    pancurların gerisinde kararıyorum
    içime belalar doğuyor sonbahar doğuyor
    telefonda sesini tanıyamıyorum
    yüzün parmaklıklarımdan akıp kayboluyor
    böyle hep bir şey kopuyor bir şey kırılıyor
    sabaha karşı gel eski gözlerinle gel
    öteki kapımdan gel bunu açamazsın
    hem tetik bulun ardında biri olmasın

    artık hiç kimse beni yaşamıyor
    aşklarımı büyük kemanlarla çizdiler
    korkularım oldum bittim kimsesizdiler
    yalnız bir mısra mıyım ıslanıyorum
    bir revolver romanımı tamamlıyor
    oyun bitti ışıklarımı söndürdüler
    yokmuşsun gibi gel öldürmek vakti gel
    öteki kapımdan gel bunu açamazsın
    üzerime kilitleyip mühürlediler
    hem tetik bulun ardında biri olmasın

    attila ilhan.
    0 ...
  23. 107.
  24. bazen dişe diş, bazen kana kan gereklidir
    içindeki göz yaşlarını büyütmek yerine
    göz yaşların büyüyeceğine, intikamın seni ayakta tutsundur
    sen öleceğine, karşındaki ölsündür!...
    bi siktir git..
    dipnot: bir antikaw militarist şiiridir.
    0 ...
  25. 106.
  26. yağmur da var
    çok sevdiğim rüzgar da
    daha uyanmadı komşular
    bugün pazar
    ve ben seni çok özledim...

    3 ...
  27. 105.
  28. 104.
  29. Kahvalti yok, zeytin gözlerini hatirlatir,
    tadim yok, çayi şekersiz içiyorum
    kendimden geçiyorum da
    sana gelemiyorum
    çünkü ben geldiğimde seni bulsam bile
    yetinemiyorum.
    senin bana gelmenin mutluluguna değişemiyorum
    her gün öksüzüm
    kimseye söyleyemediğimi
    herkesin bildiği halde
    bilmezden geliyorum, bilinmeze giderken
    anladıklarım da var
    mesela günlerin adi değişir ama yokluğun ayni
    doğrulatmak saçma/başka bedenlerde
    gelenler boşluğunu doldurmuyor
    ve boşluk yaratmıyor gidenler de.

    (bkz: ceyhun yılmaz)
    0 ...
  30. 103.
  31. geldiğimizde otlar yemyeşildi,
    ve kuzeydeydi güneş.
    kömür deposu boşaldı işte,
    mamak'a sonbahar geldi,

    güneş altında tutsaklar,
    geçen sonbahara bakıyorlar,
    şirin mi şirin gecekondu evleri,
    samsun asfaltında otomobiller,
    ne güzeldir yollarda olmak şimdi. ( mamak türküsü - yeni türkü ) şiir değil şarkı ama her şarkı şiirdir.
    0 ...
  32. 102.
  33. Bütün kapılar kapandı, dışardayım
    Birden karşıma çıkmayın korkuyorum
    Uykusuzum fena halde, sokaktayım
    Karanlık bastırdı mı bozuluyorum

    Fena bir yerimden koptuğum doğru
    Kendimden çok fazla yaşamaktayım
    Nereye bağlanacak bu işin sonu
    Aslında ben kimim meraktayım

    Bütün kapılar kapandı, sokaktayım...

    [gecenin kapıları-atilla ilhan]
    0 ...
  34. 101.
  35. Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın
    Biri seni bulacak...
    Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
    Biraz ürkeceksin!
    Ne kadar dirensen de nafile...
    insansın sonuçta, seveceksin..
    Eski acılara bakıp da küsme sevdalara...
    Gâvura kızıp da oruç bozulmaz!
    Sök at kafandan acaba'ları.!
    Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz
    1 ...
  36. 100.
  37. şiir olmasa bile

    habersiz kuşlar gecer
    geceler zehir zıkkım
    gözlerimi sel basmış
    yağmurlar ardındayım
    aşığım, ben sana çok aşığım
    yola çık, yollardayım...

    (bkz: ağla sevdam)

    (bkz: ağır roman)
    2 ...
  38. 99.
  39. gece nöbeti

    daha az seviyorum seni..
    giderek daha az..
    unutur gibi seviyorum..
    azala azala..
    aramızdaki uzaklığın karanlığında..

    geceler kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca..
    daha az seviyorum seni..
    kendini iyileştiren bir yara gibi..
    daha az..
    ve zamanla..

    sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini..
    uzak dağ kışlalarında..
    görmüyoruz birbirimizi..
    usul usul sis iniyor..
    kopmuş yollara..
    işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin..
    bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda..
    sevgilim sevgilim
    yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin
    nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da..

    artık daha az seviyorum seni..
    unutur gibi..ölür gibi daha az..
    yeniden ödetiyorum kendime
    onca aşkın öğretemediğini..
    kolay değildi..
    yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben..
    kaç acı birden imtihan etti beni..
    bir tek gece vardır insanın hayatında..
    ömür boyu sürer nöbeti..
    bu da öyleydi..
    iyi ol..
    sağ ol..
    uzak ol..
    ama bir daha görme beni..

    murathan mungan
    0 ...
  40. 98.
  41. konuşmakta zorlandığım, derdimi anlatamadığım yerdeyim şimdi.
    garip korkular içerisindeyim.
    gözlerine bakıp kaybolmak hevesindeyim.
    bir rüyadayım belkide.
    ozaman aman uyandırmasınlar, çıt çıkarmasınlar.

    dakikalar eriyor yanındayken.
    dudakların, ellerin ve gözlerin deli edercesine seni sevdiğimi söylüyor bana.
    ama özellikle gözlerin, içine bakıp derin bir oh çekermişcesine hapsediyor seni kalbime.

    denizin tuzlu tadı yakıyor genzimi.
    herdefasında yutuyorum birazdaha severmişcesine seni.
    bazen bir tekne olasım, kaçırasım geliyor seni hiç bilmediğimiz bir yere.
    bazense bir yıldız kaymasında tuttuğun dilek olasım geliyor.
    ama seninle olasım gitmiyor bir yere, o hep içimde.

    hiç duymadığım adın, şimdi dudaklarımdan düşmüyor.
    yağmurları özleyen kurumuş topraklar gibi hasretim sana.
    hiç bilmediğim bir su damlasına.

    gözlerin kesiyor nefesimi.
    sözlerin eritiyor içimi.
    dudakların yakıyor dudaklarımı.

    hiç konuşmasan,
    saatlerce bakışarak anlasam seni,
    kimin ne dediğinin bir önemi olmasa, sadece sende anlasan beni.

    belkide aynı duygular içerisindeyiz seninle.
    bir saatin, akreple yelkovanı olma hevesinde.
    bir birine ulaşma ve kavuşma sebebinde.

    soğuk bir birayı yudumlarcasına, sigaradan bir duman çekermişcesine dertleniyorum sana.
    ya severse nin heycanı içerisinde,
    düşüyorum hayallerimin peşine..

    yazan : fatih altinağaç
    seslendiren : fatih altinağaç
    video :


    05.08.2011 05:21 / çeşme
    0 ...
  42. 97.
  43. önce okulda başladı sevdan
    çikolata sevgilim nerdesin?
    sabah seninle açıldı gözüm
    mısır piramitim nerdesin?

    atölyede sevdim seni
    pirinç pilavım nerdesin?
    neden baktın öyle bana
    zakkum çiçeğim nerdesin?

    sefa kulaksız
    1 ...
  44. 96.
  45. 95.
  46. bazen insan öyle özlenir ki ;
    özlenen bilse, yokluğundan utanır...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük