Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Kimse bilmiyordu bizi.
incecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Sıcak bir kara sevda yüreğimizin başında
Bağdaş kurup oturmuştu,acımsı,buruk
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk.
Bir saçak altında kararsız yorgun
Saatlerce duruyorduk.
Kimse görmüyordu bizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bütün insanlar,
Sen bir başka türlüydün.
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi.
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heyel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun.
Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Cebeci istasyonunda bir tren,
Nefes nefese soluyordu.
Gerilmiş bir kemen teli gibiydik.
Ankara Kalesinde bir eski çalar saat
Bilmem kaçı vuruyordu.
Bir yağmur yağıyordu inceden ince
içimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu.
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
Tiril tiril titriyordun
Gitsek diyordun,
Yüreğimin ortasından deli gönlümce,
Sırılsıklam,paramparça,perme-perişan,
Türküler söylüyordun
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Şimdi seni düşünüyorum Cebeci yollarında
Rüzgarlar esiyor serin.
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
iki yıldız gibi gözlerin.
Gel ey ciğerime saplanmış hançer!
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun.
Göçmen kuşlar gibi çook uzaklardan,
Gel artık ne olursun...
YAVUZ BÜLENT BÂKiLER
oturdum üstadı dinliyorum yine. onun gibisi bir daha gelecek mi acaba, gelecekse de ne zaman gelir diye kendi kendime sorular soruyorum. gezi parkı olayları patlak verdiği sıra konser vermeye gelmişti, maddi sıkıntılardan ötürü allahın aydın'ından kalkıp da gidememiştim. ne olacak yahu, seneye bir daha gelir elbet, o zaman görürüm, o zaman imzalatırım gitarımı, belki elini sıkar iki hoş sohbet ederim diye düşünüyordum ama öyle olmadı. bu hayatta bir şeyi çok istiyorsan o şey olmuyor galiba. ya da sadece benim için geçerli bi durum herhalde bu, bilinmez. bi sigara daha yakayım flamenkonun seyrini değiştiren o parçasını dinlerken * toprağın bol olsun üstad, söz cennette konserine en önden bilet alacağım.
bu gece bana eşlik eden tek sey köpeklerin havlamasi. belki hava değişikliği iyi gelir diye kaçtım köye geldim. koca evde tek başıma düşünmekten başka ne yapacağımı sandiysam. bu yalnızlık daha cok düşündürüyor insanı.
Canım ben biraz kestiricem. Sabah olduğunda sen olmicaksin ve yeni bir güne baslicaz. Sonra yine geliceksin ve ben sana yine not birakicam. Bu arada anakterlar koltuğun altında. Seni seviyorum .
Bugün çevremdeki insanlardan ilginç bir şekilde ortak bi' cümle duydum; "n'apıyorum ben?" Şirkette, durakta, kafede, orda burda. ilginçti gerçekten evet. Herkes kendisine bu soruyu soruyor; napıyorum ben? Ben söyleyeyim, yaşıyoruz. Ve yaşamak bence en büyük Sanattır. Ama herkes sanatçı olmadığı için de 'yaşam' ile 'hayatta kalmak' birbiriyle karıştırılır çoğu kez..
Yaşamak, sanatçısına keyif veren ender sanat dallarından biridir. çay bardağıyla rakı içen yaşlı bir balıkçının estetik duygusunun kredisi sonsuzdur mesela. ya da kendini yollara vurmuş bir maceraperestin kafasındaki düşünce olgusunun sınırları sonsuzdur.
insanlar dünyaya gelirler. ağlaya ağlaya. öbür tarafın daha güzel olduğunu hissederek. Bu tarafta oyalanırlar biraz. bazıları çocuk yapar. bazıları ise hayvan besler. bitkilerle dost olanlar bile olur. hatta onlarla konuşanlar.
herkes bir şekilde doldurmaya çalışır hayatının içini. Ama unuttukları bir şey var. altı delik olan hayat dolmaz hiçbir zaman. ne koyarsan koy içerisine, altındaki ölüm denen delikten uçup gider her şey.
işte o deliği dikmek için uğraşır insanlar. kimileri tüm eğitim öğretim kariyerlerini yalayıp yutar. evinin salon duvarı madalyalarla/diplomalarla dolu olur.
kimisi ise boş duvara çivi çakamadığı gibi yaşayamaz hayatı. ruhundaki o estetik eksikliğini hissettiği için de debelenir durur. Bi' mana arar. ne kendini öldürebilecek kadar vazgeçer bu taraftan, ne de sımsıkı sarılabilecek kadar değerli bulur bu tarafı. öylece bekler. neyi beklediğini bilmeden. ölümü bekler gibi. hayatı komada yaşar gibi. hayata hakkını vermek adına gider aşık olur. sever. sevilir. Sevgi ister sevgi yoksunu gönüllerden. geri çevrilir isteği. iade-i itibar ister kutsallıklardan. siktiri yer. öylece bekler. yaşam denen sanat dalının ne kadar zor bir sanat olduğunu bildiği için budamaya çalışır dalları. Budamaya kendinden başlar, kendinde biter, kendinde bitirir.. yaşamak zor gelir. ağır gelir. kötü gelir. hastalanır. hastalandığında kabul eder; yaşadığımız için hastalanıyoruz.
paslanır. paslandığında kabul eder; oksijene ihtiyacımız olduğu için paslanıyoruz.
öylece bekler. beklediği bi' mucizedir belki. ya da çok uzaklara göndermiş olduğu kendi zihni..
Uyuyamıyorum sayın sözlük sakinleri. Kitaplar ve filmler artık yetmiyor. Fularım artık iyiden iyiye sıkmaya başladı. Belki son bir boğum kalmıştır , belki kalmamıştır... Yaptığım imla hataları artık eskisi kadar acı vermiyor bana. Belkide artık iyiden iyiye kabullendiğimdendir. Güneşi doğarken selamlamak artık benim için Atalarımın yaptığı kadar normal bir hal aldı. Sanırım tek hoşlandığım yanıda bu. artık sanırım bir veya iki saat kadar sızma zamanım yaklaşıyor. Hoşçakalın sayın sözlük sakinleri. Günaydın.