Canım ben biraz kestiricem. Sabah olduğunda sen olmicaksin ve yeni bir güne baslicaz. Sonra yine geliceksin ve ben sana yine not birakicam. Bu arada anakterlar koltuğun altında. Seni seviyorum .
bu gece bana eşlik eden tek sey köpeklerin havlamasi. belki hava değişikliği iyi gelir diye kaçtım köye geldim. koca evde tek başıma düşünmekten başka ne yapacağımı sandiysam. bu yalnızlık daha cok düşündürüyor insanı.
oturdum üstadı dinliyorum yine. onun gibisi bir daha gelecek mi acaba, gelecekse de ne zaman gelir diye kendi kendime sorular soruyorum. gezi parkı olayları patlak verdiği sıra konser vermeye gelmişti, maddi sıkıntılardan ötürü allahın aydın'ından kalkıp da gidememiştim. ne olacak yahu, seneye bir daha gelir elbet, o zaman görürüm, o zaman imzalatırım gitarımı, belki elini sıkar iki hoş sohbet ederim diye düşünüyordum ama öyle olmadı. bu hayatta bir şeyi çok istiyorsan o şey olmuyor galiba. ya da sadece benim için geçerli bi durum herhalde bu, bilinmez. bi sigara daha yakayım flamenkonun seyrini değiştiren o parçasını dinlerken * toprağın bol olsun üstad, söz cennette konserine en önden bilet alacağım.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Kimse bilmiyordu bizi.
incecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Sıcak bir kara sevda yüreğimizin başında
Bağdaş kurup oturmuştu,acımsı,buruk
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk.
Bir saçak altında kararsız yorgun
Saatlerce duruyorduk.
Kimse görmüyordu bizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bütün insanlar,
Sen bir başka türlüydün.
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi.
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heyel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun.
Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Cebeci istasyonunda bir tren,
Nefes nefese soluyordu.
Gerilmiş bir kemen teli gibiydik.
Ankara Kalesinde bir eski çalar saat
Bilmem kaçı vuruyordu.
Bir yağmur yağıyordu inceden ince
içimizdeki binbir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu.
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
Tiril tiril titriyordun
Gitsek diyordun,
Yüreğimin ortasından deli gönlümce,
Sırılsıklam,paramparça,perme-perişan,
Türküler söylüyordun
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Şimdi seni düşünüyorum Cebeci yollarında
Rüzgarlar esiyor serin.
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
iki yıldız gibi gözlerin.
Gel ey ciğerime saplanmış hançer!
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun.
Göçmen kuşlar gibi çook uzaklardan,
Gel artık ne olursun...
YAVUZ BÜLENT BÂKiLER