Gece olmuş sabaha doğru beş ben yine nöbetteyim. Hıçkırmaktan nefesimin kesildiği, bir yudum su dahi içemediğim ve bu kez ölmeme ramak kaldı dediğim geceden bile sağ çıktım. Sanırım ölüm; ya beni sevmiyor, ya da ten tengime yakışmıyor. Şimdi düşünüyorum da meğer ben kendi kendime tutunarak sağ çıkmışım tüm bu kötü gecelerden.
gerçek karanlık. iyi ve kötünün savaşındaki kötü, düşüş ve yükselişin düşüşü, yaşam ve ölümün ölümü, bilincin ve uykunun uykusu, telaşe ve dinginliğin dinginliği gece. gece sanki karanlık, gizemli bir bilge gibi. ondan bir şeyler öğrenmek için karanlığına hapseder seni. bilincin bulanıklaşır, aklına gelmeyen şeyler hep gece gelir. kaybolmak istersen gece seni yok eder.
en asil duyguların yaşandığı zaman dilimi falan filan hede hüde.
bütün bu sözlerin arkasında aslında uyku problemleri vardır ama insanlar gece uyumamayı marifet gibi yansıtırlar.
Yapacak her şeyin bittiği ve insanın kendiyle başbaşa kaldığı zaman dilimidir.
Düşüncelere dalar, kendinle daha çok hesaplaşırsın. Ama hiçbir şey değişmez. Ve gecenin insana sunduğu hayatın tüm dertlerinden arınabileceğin, bilincini de kapatıp kaçabilceğin bir sığınağın vardır; uyku. Daha ne olsun?
Severim.
Günün en dingin saat dilimi. Bu dinginliğinin altında düşünceler tufanına kapılıp gidilse dahi gerçekler eşiğinin sahibi.
Insanlar konuşmuyor, karanlıkta kimse görünmüyor, sadece duymak istenilen duyuluyor.
Bir akıntı bu; 21 aralık'ta uyuşturup giden.
Bir yalnızlık kabusudur.Kafanın içinde bir sürü anı, cehenneme çeviriyor ve siz orada yaşıyorsunuz gecenin cehennemin ta ortasında.
Sevdiklerimiz sağ olsun.