Evinde değilsen, sen uyanıksan, ve pencereden baktığında; akşamın ilk saatlerindeki yanan o ışık sayıları sokak lambaları haricinde neredeyse yoka kadar azalmışsa çöker.
saçma sapan insanlara bu kadar değeri vermeyi bıraktığımızda hüzünde bırakacak bence bizi. inandım mı bu dediğime tabiki hayır. Amaan geceyle gelen hüzne de şükürler olsun bağışıklık yaptı.
gecenin sessizliği , yalnızlık , gelecek kaygısı ve hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığının idrakına varınca kaçınılmazdır. karamsarlık gibi değil bu. sadece olan şeyler , sonra bir şekilde istesende istemesen de geçiyor. sonra yine aynı , yine aynı hep aynı amk.
En güzel şiirler geceleri yazılır, en soğuk gözyaşları geceleri dökülür, yalnızlık en iyi geceleri anlaşılır. Gecenin hüznü bile güzeldir gündüzden, en azından omzuna yaslanabileceğiniz bir ay vardır.
gece çöken hüznün nedeni; eğer gecelere akıp eğlenmiyorsanız, her bir şeyin o günlük bitişinin, ek olarak karanlığının ve sessizliğinin bir araya gelmesiyle olandır. gündüz, siz hareketli olmasanız bile etraf hareketlidir. illa ki duyularınız şahit olur buna. ama gece öyle değil tabii.
Tüm yapayalnızlığıyla insanin içine binlerce metreden düştüğü o tamamen boşluk.
Uyanınca işler bu kadar melankolik mutsuz ve neşesiz değil, en azından 'yeni bir gün'.
gece çöken hüzün.
geceler mi suçlu yani kimsesizleşti sokaklar, karardı istanbul, bir ay kaldı, o da yüzümüze bakmıyor diye.
geceler mi suçlu kimsesiz hissetmeye başladık diye, içimizi kararttı geleceğin karanlık olacak olma ihtimali diye.
insanın doğum haritasındaki jupiterin görevlerinden biri de var olanı, olacak olanı büyütmektir gündemdeki yerini arttırmaktır. işte gece tam olarak bu.
jupiter görevi yapıyor. içimizde olanı büyütüyor.
gündeme getiriyor.
korkuları kaygıları endişeleri aşkları sevdaları neşeleri mutlulukları tedirginlikleri büyütüyor.
ne varsa içinde.
peki ne var içimizde?
gece hüzün çöküyorsa kalbimize;
bukowski'nin yüreğindeki mavi kuşun bizde de olmasından kaynaklanır.
ama sadece bizler onun gibi ifade edemeyiz.
ama oradadır o, şairin dediği gibi gizli antlaşmamıza sadıktır.
ve ağlatacak kadar güzeldir.
bukowski ağlamaz, peki ya biz?
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.
...
bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.
sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel,ama ben
ağlamam, ya
siz?