türk şiirini istemeden ayaklara düşüren akımdır. aslında şekilcilikten, kurallardan ve de kalıplardan kurtarmak istemişlerdi sadece şiiri.. ama ters tepti işte. yenice yayılmaya başladığı yıllarda ortaya çıkan arabesk kültüründen mi bilmem ama, herkes şiir yazar oldu bu akımdan sonra. gerçek şiire ulaşılamaz oldu. ha şu var, şiirde kafiye olmasın tamam.. tamam ama orhan veli gibi yaz, başım üstüne..
onların yapmak istediği, kafiyeli şiir yazayım diye,
suya attım bir taş
taş çıkardı bir ses
faşş faşş!!
gibi saçmalıkların ortaya çıkmasını önlemekti.. ve de birazcık başarılı oldular.. ama ytl'ye geçildiğinin 16. günü almanya'daki otomatlara bu paraları atıp makineleri kandıran türk halkının bu durumu nerelere vardıracağını düşünemediler sanırsam.. ve ortaya bu sefer de şunlar çıktı;
güneş batıyor yine
her tarafa çöküyor karanlık
yıldızlar parlarken gökyüzünde
ben yine seni düşünüyorum sevgilim..
şiirin içini boşaltmıştır kısacası.. nazım hikmet de kalıplardan sıyırmıştır şiirini ama farkını hissettirmiştir. olay budur.
1940 sonrası edebiyatı garip akımı ile başlar.garip akımının kurucusu orhan veli kanıkdır. oktay rıfat ve melih cevdet andayda bu akımdadırlar.bu 3 şair şiirlerini garip adlı bir kitapda toplamışlardır ve bundan dolayı garipçiler diye anılırlar.garipçiler biçim olarak ölçüyü uyağı terkedip serbest şiir yazmışlardır.dörtlük ve uyağı bırakmışlardır.şiirlerinde halk dilini kullanmışlardır.içerik olarak doğal yaşamı sokağı edebiyata getirmişlerdir.toplumsal sorunları eleştirmişler.
Ben kendi payıma Garipin (Garip demek uymuyor burada)ustalarından çok şey öğrendim. Evet, Garip demeyelim,Yeni Şiir diyelim. Yeni şiirin ustalarını severek işe başladım: Oktay Rifat, Melih Cevdet, Dağlarca, Necatigil, Tarancı, Külebi, Cumalı, Aksal. Ama A.Kadirin, A.Arifin şiirleri de
çekiyordu beni. Attilâ ilhanı da vazgeçilmez bir tatla okuyordum.
Dağlarcanın her zaman ayrı bir yeri oldu. Ondan bütünüyle ayrı, (hatta yine de Oktay Rifatlarınkine yakın) bir şiir geliştirdiğim halde, onu her zaman özgün bir şair olarak gördüm. Bütün bunların bende dolaylı-dolaysız, görünür-görünmez etkileri oldu elbet.
Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday'ın öncülüğünü yapığı şiir akımıdır. varolan tüm basmakalıplıklara kafa tutarlar. kuralları yok sayarlar. türk edebiyatında bir kısım güruh onlara bu anlayışlarından dolayı kasaplar da derler. he bi de kendileri gibi garip sloganları var;
GARiP 1941 yılında Resimli Ay Matbaasında yayınlanır. Kitabın kapağında üstte Orhan Veli, ortada GARiP, altta 1941 yazılıdır. Kitabın içinde GARiP sözcüğünün altında Şiir Hakkında Düşünceler ile Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Veli den Seçilmiş Şiirler yer almaktadır. Kitap yayınlandığında Melih Cevdet 26, Orhan Veli ile Oktay Rifat 27 yaşındadır. Kitabı saran kuşakta şunlar yazılıdır: Bu kitap sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir Ortaklaşa yayımladıkları şiir kitabının önsözü hem Türk şiirindeki yeniliklerin anlaşılması hem de bu üç şairinin şiire nasıl yaklaştıklarını incelemek açısından çok önemli bir yazıdır. Önsöz sadece Orhan Veli nin imzasıyla çıkmış fakat üçünün şiir konusunda farklı görüşleri olsa da ortak bir imza gibi düşünülebilir. Orhan Veli bu yazıda garip sözcüğünün farklı anlamlarına, çok belli etmeden değinir. Garip sözcüğü ilk kez metinde şiirin o günkü tanımına uymayan bir üslupla yazıldığı için garip sayılmasıyla, garipsenmesiyle ilgilidir. Bu şiirlerin garip gelmelerinin nedeni olarak, o güne dek öğrenilenlerin doğal kabul edilişi ve okuyucunun öğrendiklerinden kuşku duymaması gösterilir.Garip akımının ilk başta bu sözcüğü yadırganan alışılmamış anlamıyla kullanması, hatta gizli yönleri olan bir karakter özelliği olarak gördüğü ortadadır. Daha önceki dönemlerin şiir mirasına güçlü bir tepki içermesi ve şiir tarihi açısından içerdiği yenilikler için garipsenmesi, bu anlamda bakıldığında çok anlamlı görülür. Ayrıca şairlerinin de kitabı bu ismi vermeleriyle bu garipsenmeyi kabul ettiklerini gösterir Garip bir anlamını da halk çoğunluğunun beğenisine seslenmesinden alır. Gündelik yaşamın şiir malzemesine dönüştürülmesi, en basit ve bozulmamış duyguların dile getirilmesi, aydın ve akademik çevre dışında kalan insanların duygularıyla dolu şiirler olmaları, bir kesimin garip olarak gördüğü kişilerin diliyle yazılmış olmalarından kaynaklanır. Burada anlatılan duygulara sahip kişi bir gariptir, bunun nedeni, sıradanlığında gizlidir neredeyse. Toplum dışına itilmiş, zavallı anlamını çağrıştıran garip kimsesizlik duygusu verir.
bu akımın türk şiirini ayaklar altına düşürdüğünü söyleyen arkadaşlar gidip kumda oynamalıdır.
zira öz türkçenin , yalın ve lirik şiirin öneminin anlaşılmasını sağladı bu akım.
kendisinden sonra gelen şairlern ufkunu açtı. ikinci yeniyle birlikte türk şiirinin yükselmesinde büyük katkılar sağladı.
bugün türk şiiri, dünya şiirinin bir adım önündeyse eğer bu garipçiler sayesinde olmuştur.
Orhan Veli Kanık,Melih Cevdfet Anday ve Oktay Rifat'ın oluştruduğu edebi akımdır.
Siyasi içerikli şiirlere karşılık dönemin hükümeti tarafından bilnçli bir şekilde "havadan sudan şiirler yazıp,insanları uyuşturmka"için yaratıldığı söylenir ve bunun da kuvvetle muhtemel olduğu tahmin edilir.
Öyle ki Atilla ilhan kendisine verilen şiir ödülünü de bu sebepten kabul etmemiştir.
En çok isminin zikredilmesi açısından en kuvvetli kalemi Orhan Veli olarak bilinir,ancak belki de içlerinde en zayıfı kendisidir.