galip erdem

entry27 galeri3
    2.
  1. "Türk milliyetçiliğini: «Milleti sevmek ve yükselmesi için çalışmak» tan ibaret gösterenlerin, ayrı bir dünya görüşü ve yüce bir ülkü olduğu şuuruna eremiyenlerin milliyetçi cephede yerleri yoktur!"

    "Çağımızın en büyük kahramanlarından birini, Altaylar'ın şanlı kartalı Osman Batur'u niçin hatırlamıyorsunuz? Fotoğraflarını göstersem tanıyabilir misiniz? Altayların sarp yamaçlarında kanla yazılan muhteşem destan, size hiçbir şey anlatmıyor mu? Bombaya karşı sopa ile topa karşı bıçakla, tüfeğe karşı yumrukla dövüşüldüğünü, uçaklara kement atıldığını, masallarda olsun, hiç duymuş mu idiniz? Giap'ın mücadelesi, millî bağımsızlık içindi de, ya Osman Batur'unki ne içindi? Moskof ve Çin sürüleri arasına sıkışan, zenginlikleri yağma edilen, hayâl gücünün ulaşamayacağı işkenceler altında inletilen soydaşlarımız için ne yaptınız? Özbeklerin, Kazakların, Uygurların kutsallık acılarını nasıl paylaştınız? (DEVLET Sayı 14)"

    "Olmaya ki, Türkiye'nin hayrına bir iş yapılsın. Olmaya ki, millî şuurun güçlenmesini sağlayacak bir adım atılsın. Olmaya ki, kendimize dönüş yolunda ufacık bir kıpırdanma başlasın! Düşman kuvvetler hemen harekete geçer, fesat ocakları hemen çalışır. Türk milliyetçilerinin üstüne iftira bombalan yığdırılır. Asla millî olamamış basında yayınlanan haysiyet düşkünü yaveler yetmezmiş gibi, yabancılardan yardım istenir. Amerika'nın bilmem ne gazetesinden veya isviçre'nin bilmem ne dergisinden seçilmiş aktarmalar görürsünüz! Türk milliyetçiliğine hizmet edenlere aptalca saldırılır, milliyetçi bir davranışı gölgelemek, dünya ve memleket önünde küçük düşürmek için ne mümkünse uydurulur. Dışardaki ve içerdeki düşmanların bu konuda mutlak bir ittifakları vardır."

    " Alp Arslan Başbuğ'un tutumunda ve sözlerinde bizler için çok ibret vardır. Ne buyurmuştu: «Biz temiz Müslümanlarız. Bid'ad bilmeyiz. Allah bu yüzden halis Türk'leri aziz kıldı! «Soy şuuru ve iman derinliğindeki emsalsiz birliği öğreten bu dersi niçin unutmuşuz ve 900 yıl sonra, niçin halâ Türk-islâmlık münakaşası yapıyoruz? Hangimiz Alp Arslan'dan daha iyi Türk; hangimiz Alp Arslan'dan daha hayırlı bir Müslümanız?"

    " Savaşın ayrıntıları ve sonucu konusunda, 900 yıldır yazılara katacak bir sözümüz yoktur. Bozkır taktiği bilmem kaçıncı defa yine kazanmış; düşman, o sahte geri çekilmeye yine aldanmıştır. Yalnız Sultanla ilgili bir sahne var ki, hiç unutulmasın: Alp Arslan, sıradan bir er gibi, vecd içinde döğüşmekte, kendini hiç kollamamaktadır. Yanında Ay-Tekin, dayanamıyor, atından inip yer öpüyor «Sultanım diyor, islam'a acıyorsan kendini koru. Savaş sırasında Sultan'lara yaraşan rahatlıktır.» Gazi ve şehit Alp Arslan'ın cevabı: «Ben rahatsız olmazsam Milletim rahat edemez.» DEVLET, S:269

    "Markisizim - Leninizm ve bilmem ne «izm» le beslenen gençler, Türk milliyetçiliğinin yiğit ülkücüleri dışında, biraz da büyüklerinin tutumuna özenerek, ders çalışmayı kınar; hattâ, bir burjuva gayreti sayarak, ayıplarlar! Hiçbir inceleme yapmamalarına rağmen, memleketin «Tüm sorunlar»ını bildiklerine inandırılmışlardır. Hükümlerinin doğruluğundan asla şüphe etmezler. Kitap demokrasisine de, alaylı alaylı dudak bükerler!"

    " Gerekirse diğer hizmetlerden kısacak ama Silâhlı Kuvvetlerimizi mutlaka güçlü tutacağız. Türk milleti, tarih boyunca, bir başkasının efendilik taslamasına izin vermemiştir. Değişmedik, yine vermeyeceğiz! Şerefsiz yaşamaktansa şerefle ölmenin güzelliğini öğreten biziz."

    " Esir Milletler dâvası, diğer milletlerden önce biz Türkleri ilgilendiren bir konu idi. Çünkü bugün 200 milyona ulaştıkları tahmin edilen insanların yarısı Türk'tür. Gerçi, sömürgeci devletlerin gerçeği saklamalarından ötürü esir millettaşlarımızın tam sayılarını bilmek çok güçtür. Yine de, çeşitli kaynaklardan alınan rakamların karşılaştırılması sonunda yüz milyon Türk'ün millî bağımsızlıktan, insan hak ve hürriyetlerinden yoksun bir durumda yaşadıkları söylenebilir. Milletdaşlarımız Rusya, Çin ve iran başta olmak üzere Afganistan, Irak, Suriye, Lübnan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Yugoslavya devletlerinin sınırları içindedirler. Kendi öz devletlerinden, bayraklarından, varlıklarını devam ettirmek ve kültür değerlerini korumak hakkından yoksundurlar. Sömürgeciliğin zalim çarkları arasında ezilmektedirler. Seslerini kimse duymamaktadır."

    " Esir Türklerle ilgilenmenin tek yolu bazı aptalların sandığı gibi, sömürgeci kuvvetlerle savaşmak değildir. Çağımız dünyasında hak aramanın başka yolları da vardır. Sadece birleşmiş Milletler Anayasası ve insan Hakları Beyannamesi hükümlerinin uygulanmasına çalışmak bile büyük bir hizmettir. Günümüzde hiç bir kanun bir devlete, vatandaşını ezmek yetki­sini vermemiştir. Esir milletdaşlarımızın acılarını paylaşmak, şikâyetlerinin duyurulmasına aracı olmak hepimizin boynuna borçtur. Ayrı­ca böyle bir çalışma, insanlığın tam bir barış dönemine geçmesi gerçekten isteniyorsa, son derece faydalıdır."

    "Allah şahittir ki, bilmem ne adasından da, darağacından da korkmuyorum; yalnız, sevgili Türkiye'me zarar gelmesinden korkuyorum. Gerçi demokrasiye bağlıyım, yaşamasını isterim; hürriyetimi de severim. Ancak milletimi, hepsinden çok severim"

    "Hiç unutma: Bugün, tamamen haklı olarak, ülkücülüğe aykırı davranışlarından ötürü kınadığın ağabeylerin, senin yaşında iken, ülkücülüklerine asla toz kondurmak istemezlerdi. Ama hayat adını verdiğimiz düşmana yenildiler. Şimdi sapmalarını bağışlatmak için, münasip bir bahane aramanın peşine düşmüşlerdir. Sana, kendi neslimin durumunu anlatayım: Çoğumuz ülkücülük imtihanını kazanamamış, sınıfta kalmışızdır; kaydımız silinmiştir! Pek azımızın adaylığı hâlâ devam ediyor. Dikkat etmelisin: Adaylık kelimesini kullandım. Çünkü hiçbirimiz, bütün gayretlerimize rağmen, tam bir ülkücü olamamışızdır. Daha bir kısmımız yarı yolda tükeneceğiz. Gerçek ülkücülüğe ne kadar yaklaşabildiğimizin hesabı son nefeslerimizi verdikten sonra çıkarılacaktır."

    "gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. halbuki o, inançları uğruna yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca "kalabalık"a acımıştır."

    nur içinde yat galip ağabey, mekanın cennet olsun.
    3 ...
  2. 1.
  3. devlet memurluğu, başbakanlıkta danışmanlık, kültür bakanlığı müşavirliği, yazarlık galip erdem'in yaptığı işler arasındadır. fakat tüm bu görevlerden öte onu tanımlamak için bir sıfat gerekirse "ülkücülerin galip abisi" sıfatı merhum için yeterli olur.

    Galip Erdem, 10 Mart 1930'da Rize'nin Fındıklı ilçesinde doğar Fındıklı 1954 yılına kadar Artvin iline bağlı, eski adı "Viçe olan, onbin nüfuslu şirin bir ilçedir.

    Galip Erdem, Fındıklı'da "Ofluoğlu,, adı ile bilinen bir ailedendir. Babası, nahiye müdürlüklerinde bulunmuş Rasim Bey, annesi Pehlivanoğullarından Zekiye Hanımdır. Galip Erdem, ailenin tek çocuğudur.

    ilkokulu Fındıklı 11 mart ilkokulunda bitiren Galip Erdem, babasının memuriyeti dolayısıyla, ortaokulu Bitlis ve Siirt gibi illerde tamamlar. Babası Erzurum Narman nahiye müdürlüğüne tâyin edilince, Galip Erdem de Erzurum da lise tahsiline başlar ve 1949 yılında LiSEYi pekiyi derece ile bitirir.

    8 Kasım 1951 de başlayan yedek subaylık görevi, 31 Ekim 1952 de teğmen rütbesiyle biter. Ve 27 Nisan 1953'te PTT Genel Müdürlüğü Ankara Yenişehir Merkezinde ilk olarak memuriyete adımını atar. 7 Temmuz 1954 tarihinde memuriyetten istifa eden Galip Erdem , Maliye Bakanlığı Milli Emlâk Genel Müdürlüğünde tekrar memuriyete başlar. 6 Ocak 1955 yılında bu görevinden ayrılır. Daha sonra iETT idaresinde takip memuru olarak işe başlar. (7.7.1956) Ertesi yıl bu görevinden de ayrılır ve GlMA TAŞ' ye girer. Burada sigortalı olarak 476 gün çalışır. (3.8.1959) Bu arada Ankara Hukuk Fakültesinden mezun olur.

    23 Kasım 1959 da Bayındırlık Bakanlığında Tevfik ileri'nin müşavirliği görevine başlar. Bu göre (bkz: )vi uzun sürmez. "Tercüman" imzasıyla fıkralar yazar.(1 Ağustos 1961) Yeni istanbul Gazetesinde fıkra yazarlığına devam eder. (1.1.1962) ve izmir'de avukat ihsan Koloğlu'nun yanında avukatlık stajını tamamlar.(1963)

    10 mart 1965'te Zafer Gazetesinde fıkra yazarlığını sürdürür. Aynı çalışmaya Sabah Gazetesinde devam eder. 1.7.1966 tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Müdürlüğüne müşavir olur, 2.4.1969 da tekrar fıkra yazarlığına başlar ve "Bizim Anadolu" Gazetesindeki bu çalışması, 31 aralık 1969 a kadar devam eder.

    Galip Erdem, daha sonra Başbakanlık Plân ve Prensipler Dairesinde danışman olarak görev alır. 31 aralık 1969 dan, istifaen ayrıldığı 30.06.1973 tarihine kadar, danışmanlık görevini sürdürür.

    1.2.1974 te Ortadoğu Gazetesinde tekrar fıkra yazarlığına baslar. 10.9.1975 te Başbakanlık Müşaviri olur. 22.7.1981 tarihinde Turizm ve Tanıtma Bakanlığında Genel Müdürlük Müşavirliğine nakledilir ve 24.2.1982 de yirmi yıl üzerinden emekli olur. Avukatlığa başlar. Bu süre altı yıl devam eder. Mamak ta görülen ünlü MHP ve ülkücü Kuruluşlar Dâvasının avukatlığını üstlenir, insan üstü gayretlerle fedakârane bir şekilde çalışır.

    1987 de Meray'da (Merzifon Yağlı Tohumlar A.Ş) yönetim kurulu üyeliği, Konya Şeker Fabrikasında denetçilik görevinde bulunur. 1987 yılında Sosyal Güvenlik Eğitim Vakfı Başkanlığı vazifesini üstlenir. Daha sonra bu görevinden ayrılmak zorunda bırakılır.

    15.8.1989 da Namık Kemal Zeybek'in bakanlığı döneminde Kültür Bakanlığı APK Başkanlığında APK uzmanı olarak tâyin edilir. Daha sonra üçlü kararname ile Bakanlık Müşavirliğine getirilir. (17.9.1990) Bilâhare, Türk kültürüne antipatisi olan Fikri Sağlar tarafından müşavirlikten alınıp 7.5,1992 de aynı bakanlıkta tekrar APK uzmanlığına tâyin edilir.

    Bu görevde iken 10.3,1995 tarihinde yaş haddinden emekli olur. Böylece 26 yıl beş ay hizmeti dolayısıyla birinci derecenin dördüncü kademesinden emekliliğe hak kazanır.

    1966 da evlenen ve 1974 de boşanan Galip Erdem'in 1969 doğumlu Bilge Erdem adında bir kızı vardır.

    12 mart 1997 de Çarşamba gecesi saat 2210 da Ankara Gazi Hastahanesinde vefat eder. Cenazesi 14 mart 1997 Cuma günü öğleyin Kocatepe Camiinde kılınan cenaze namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığına defnedilir.

    Galip Erdem, Karakedi (1950). Tercüman (1960). Ölçü (1960) Sonhavadis (1961), Yeni istanbul (1962-1963). Düşünen Adam (1962) Sabah (1965), Zafer (1966), Oevfef (1969), Töre (1971), Bozkurt (1974), Ortadoğu/(1974), Ocak (1978), Yeni Sözcü (1981), Bakış (1981), gazete ve dergilerinde köşe yazılan, fıkralar ve makaleler yazar.

    1958-1960 yıllarındaki Türk Ocakları Merkez Heyetinin yayın organı Türk Yurdu Dergisinin Genel Yayın Müdürlüğü görevinde bulunur.

    Tercüman gazetesinde "Tercüman" imzasıyla ilk yazısını 1 A-ğustos 1961 de yayınlar.

    6 - 7 Eylül 1955te, hâdiseler dolayısıyla, Topkapı - çapa dolmuşunda iken gereksiz ve sebepsiz yere içindekilerle birlikte Emniyet Müdürlüğüne getirilir. 45 gün Selimiye Kışlasında gözaltında tutulur ve daha, sonra suçsuz olduğu anlaşılarak serbest bırakılır. 54 kilodan 39 kiloya düşer.

    Galip Erdem'in ilk yazısı "Beşsanaf adlı bir dergide yayınlanır. 1948 de yayınlanan şiirinin adı "Bayrak" tır.

    Galip Erdem'in yayınlanmış eserleri şunlardır:

    Ülkücünün Çilesi (1975)
    Sosyalizm ve Milliyetçilik Üzerine Mektuplar (1975)
    Suçlamalar (iki cilt) (1975-1976) Mektuplar (1984)

    Galip Erdem'in kitap haline gelmemiş yüzlerce yazısı bulunmaktadır. Ayrıca yayınlanmamış elliye yakın şiiri mevcuttur.

    Galip Erdem, yazılarında pek çok takma ad da kullanmıştır. Bunlardan Bilge Erdem, Elif Bilge, Murat Bilge, ilteriş Metin, Mehmet Rasim, Aptali bazılarıdır.

    (bkz: ülkücünün çilesi)
    (bkz: uyuyanlara ağıt)
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük