1. Seni sen olduğun icin değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.
2. Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise seni
ağlatmaz.
3. Sen istediğinde sana aşık olmaması, sana aşık olmadığı anlamına gelmez.
4. Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır.
5. Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiç bir zaman ulaşamayacağını bilmektir.
6. Hiç bir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile! Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.
7. Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin fakat bazıları için sen bir dünyasın.
8. Zamanı onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.
9. Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi.
10. "Bitti" diye üzülme, "yaşandı" diye sevin.
11. Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.
12. Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven.
13. Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.
"Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. insan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde… Artık ölebilir miyim?"
6 mart 1928, kolombiya.
roman ve öykü yazarı. latin amerika edebiyatında "büyüsel gerçekçilik" olarak anılan akımın önde gelen isimlerindendir. 1982'de nobel edebiyat ödülü'nü kazanmıştır.
on iki gezici öykü kitabındaki, kısa hikayeler çok sıcaktır.
Ayrıca türkçe çevirisi inci kut tarafından yapılması kitap için büyük şanstır, ispanyolcadan türkçeye çevirilen bir çok kitap gibi mahvolmamıştır.
Yasunari Kavabata 16 Nisan 1972'de, Gabriel José de la Concordia García Márquez 17 Nisan 2014'te sonsuzluğa uçarlar ...
''Karın güzelliğini gördüğümüzde, dolunayın güzelliğini gördüğümüzde, kiraz çiçeklerinin güzelliğini gördüğümüzde, kısacası dört mevsimi yüzümüzde ilk hissettiğimizde ve güzelliği ile uyandırıldığımızda, en çok yakınlarımızı düşünürüz ve aldığımız keyfi bizimle baylaşmalarını isteriz. '' Yasunari Kawabata
''Birlikte gülüyorsanız mutluluktur, Birlikte ağlıyorsanız dostluktur; ama birlikte susuyorsanız bu aşktır... ''
Gabriel Garcia Marquez
--spoiler--
''...''Uyuduğunu bilmek senin, kuşkusuz, güvenlikte, insanın kendini bırakacağı sadık bir nehir yatağı gibi soylu, elim kolum bağlıyken öylesine yakınımda, '' diye düşündüm, Gerardo Diego'nun ustaca sonesini şampanyanın üzerindeki köpüklere bakıp tekrarlayarak. Sonra, koltuğumu onunkinin hizasına indirdim, birbirimize iki kişilik bir yataktan daha yakın yatıyorduk. Soluğunun sıcaklığı, sesininkiyle aynıydı, yalnızca güzelliğin kendi kokusu olabilecek hafif bir buhar yayılıyordu teninden. inanılmaz geliyordu bana: Bir önceki ilkbaharda, Yasunari Kavabata'nın güzel bir romanını okumuştum; kentin en güzel kızlarını uyuşturucuyla kendilerinden geçmiş bir halde çırılçıplak yatarlarken seyredip kendileri de geceyi aynı yatakta aşk acıları içinde kıvranarak geçirmek için çok büyük paralar ödeyen Kyotolu yaşlı burjuvaları anlatıyordu. Onları ne uyandırabiliyorlar ne de onlara dokunabiliyorlardı, buna kalkışamıyorlardı bile, çünkü asıl zevk onları uyurken görmekti. O geceyi güzelin rüyasıyla uykusuz geçirirken, yaşlılıkta tadılan bu ince zevki yalnızca anlamakla kalmamış, onu dolu dolu yaşamıştım da.
''Kimin aklına gelirdi,'' dedim kendi kendime, özsaygım şampanyanın etkisiyle incinmiş olarak, ''bu kadar yüksekte yaşlı bir Japon olacağım.''...'' Uyuyan Güzelin Uçağı (On iki Gezici Öykü)- Gabriel Garcia Marquez
--spoiler--