bu bakanın yaptığı konuşma yanlış, insan, hayatının her safhasında her şeyi doğru düzgün konuşacak diye bişey yok, kimbilir hangi psikolojiyle söyledi, şimdiye kadar sağlık bakanından buna benzer şeyler pek duyulmuyordu, şimdi bu münferit olaya bakarak ak partiye oy verenler hemen ak partiyi bırakıp boş vaadlerin adamı gandi kemalin peşine mi takılcak, veya püskevit deyip bahçeliye mi gidecek, bi gidin allah aşkına, bu olayı protesto edin, kınayın, hatta bakanı istifaya çağırın, ama bu olayı fırsat bilip hemen kendi partinize insanları çekmeye çalışmayın, sazanlığın da bi sınırı olmalı.
Olaya başka yönden bakacak olursak, bakan o kadar kameranın önünde gayet içten konuşmuştur, kameranın önünde yıkama yağlama yapmamıştır, içi neyse dışından onu söylemiştir, bu yönden bakarsak böyle bakanların sayısı artması lazım.
Ayrıca siyasiler dükkan sahibi, vatandaş da müşteri değildir, vatandaş her zaman haklı olmaz, vatandaşa her zaman yağ çekilecek diye bi kaide yoktur, vatandaşı haksız buluyorsa bakan, sen haksızsın diyebilir, pişkin pişkin sırıtıp geçseydi, bu olay muhtemelen hiç göz önünde olmayacaktı, adam içinden geleni söyledi diye, yine ulusalcı/solcu güruh saldırıya geçti. aman cam çerçeve indirmeyin, polise taş atmayın da naparsanız yapın.
dininin gereğini yapan müslümandır. nesine şaşırılıyor anlamıyorum. muhammedin kendisi de sakat kör sevmezdi ve istemezdi çevresinde. genelde de aşağılardı. bu tip adamlar değil sorun müslümanlığın ve kitabı kuranın yasaklanması lazım.
allahtan belanı mı istiyosun kardeşim zaten bulmuşsun kör olmuşsun, bak ben sana makarna parası vermişim su parası vermişim, sosyal devletin gerekliliğini yerine getirmişim, sen bana oy vermeye devam et, müstahak.
Acitasyonda bir yere kadar zaten acitasyon yapa yapa millet bu hale geldi. gözleri görmüyor veya engelli olabilir sonuç itibari ile iş bulmuş iş imkanı sağlamışlar şükretmesi lazım, işsiz gezenlere göre 2 gömlek yukarıda olduğunu birilerin o vatandaşa söylemesi lazım. nankörlük denir buna her bok içinde bakan karşısına çıkılmaz ki. bu ülkede 2.5 milyon işsiz var o zaman hepsi bakanlığa gitsin güzel ferah iş istesin, saçmalığın mallığın daniskası derler buna.
hayatta özür dilense bile asla affedilmeyecek birkaç laftan, durumdan biri herhalde. olay akp,chp meselesi değil, bambaşka bir şey. bu adamın çocuğu olsam, kendimden utanırdım.
engelliler.biz adlı siteden, bir okurun yazdıklarını aynen aktarıyorum sözlük. ondan sonra bir daha insanların tihniyetlerini mukayese ediniz.
"Aslinda bunu yazmamdaki amac, Turkiye'de yasayan engelli insanlarin hic bir hakka sahip olamadigini goz onune koyabilmek.
Ben, kendi oglumun sahib oldugu imkanlardan bahsedecegim...
aslinda ozurlerin farkliligina gore sahip oldugun imkanlar da farklilasiyor.
benim oglum ilk dogdugunda hemen ambulansla cocuk hastanesine alindi. ikinci gunu bel ameliyatini oldu, bu arada onu takip eden diger ameliyatlar...
hemen bize bir danisman ve psikolog temin edildi. anne ve baba olarak, engelli bir cocukla nasil yasanilacagina dair bilgiler aldik, sorularimizin hepsi yanitlandi. bu cok buyuk bir destek...
oglum 3 ay hastanede kaldi. dogumundan sonra 2 buyuk ameliyat, 2 kez mr'i cekildi ve biz bes kurus odemeden hastaneden ciktik -ki diger ameliyatlari da aynen boyle oldu-...
arif daha 6 aylikken gorevliler evimize gelip baktilar ve evimizi kucuk buldular. kadinin bana soyledigi cok ilgincti: "arif size kizdiginda tekerlekli sandalyesini cevirip odasina girip kapisini carpabilicegi bir eviniz olmasi gerekli".
ve biz hic bir sekilde ugrasmadan evimiz ayarlandi.
ev cift banyolu. arif'in banyosu kendine ait, ozel, oldukca buyuk ve banyoda duvara monte edilmis kumandali bir yatak var. arif bonyoya girdiginde onu kumandasıyla asagiya indiriyor, ustune oturup kumandayla kaldiriyor ve muslugu acip rahatca yikanabiliyor.
aslinda su an daha kucuk ve ben yapiyorum bunlari, ama bunlar ilerisi icin, simdiden alinmis hazirlanmis seyler...
ve tuvaleti. tuvaleti yuksek yapilmis, aslinda bu da buyuklar icin tasarlanmis -hani egilemezler diye-, ama arif icin su an yukseklik koyduk. hic zorlanmadan tekerlekli sandalyeyle oturabiliyor ve tuvalet elektrikli, cocuk kendini cevirip temizliyemeyecegi icin poposunu hem yikiyor hem de kurutuyor. boylece birey her zaman temiz ve saglikli oluyor, kimseye ihtiyac duymuyor.
gelelim yatagina; o da ozel, o da kumandali. cocuk kumandayla yatagi indiriyor, emekleyerek uzerine cikiyor ve yatagini havaya cikartip uyuyor. boylece annesi ve babasi onu kaldirip indirirken hic zorlanmiyor.
gelelim tekerlekli sandalyesi, ozel ayakkabilari ya da ihtiyaci olabilecek her sey...
bunlarin hepsi ucretsiz ve cocugunuzu surekli takip eden rehebilite doktorunuz ve fizyoterapistiniz var; bunları zamani gelmeden ismarlayip getirtiyorlar...
arabanizi da ozel yaptiriyor devlet; genelde munibusleri. cocuk sandalyeyle icine giriyor arkadan bir sistemle ve koltuklarin tam ararsina gecebiliyor ve sandalyesiyle seyahat ediyor. bu da devletin bir hizmeti...
burda her cocuk cocuk parasi aliyor. engelli cocuklar iki cocugun aldigi parayi aliyorlar, ailesi onun icin daha guzel imkanlar verebilsin her istedigini alabilsin diye...
anne babaya pekte bir sey birakmiyorlar, herseyi ayarlaniyor...
yuzme dersleri, ata binmeler, ozel judo dersleri, fizyoterapi, ergoterapi, logopedi, pedegog hizmeti; bunlar tamamen ucretsiz.
ve taksi hizmeti. engelli bir cocuk her nereye gidiyor olursa olsun, onu taksi evinden alir, yaninda bir velisi ya da kimse olmadan onu oraya goturur ve dedigi saatte alip eve birakir.
inanin bu mukemmel bir hizmet.
onlarda hep ozel tekerlekli sandalyeye uygun minibuslerdir ve cocuk hic yipranmadan, hic sorun yasamadan gidecegi yere birakilip alinir.
bu cocugun arkadas gezmesine, bakkala gitmesine, yuzmeye, akliniza gelebilecek her yer icin gecerli ve UCRETSIZ!..
su an aklima gelen en onemliler bunlar
Turkiye'deki engelli bir cocugun imkanlariyle arada baya bir fark var galiba. ne dersiniz?!"
not: bu yazı 2004 senesinde sunulmuş bir yazı ve kanım dondu.
ben olay yaşanırken oradaydım. bakan beyin hemen sağ yanındaydım, olay çarpıtılıyor, bakan kişiye hakaret etmedi, sadece birçok üniversite mezununun bile iş bulamadığı bir ortamda kendisinin bir işe yerleşmiş ve şanslı olduğu gerçeğiydi. ama çarpıtıldı sözler tabi.
"(...) ne olursa olsun bir sağlık bakanına engelli bir vatandaş gelip de sıkıntılarını dile getirmişse halkın içinden geldiğini iddia eden bir insan o vatandaşın derdini dinlemekle ve hatta derman olabilmekle yükümlüdür.
o vatandaşın istediği şeyler çok ütopik, yapılması imkansız şeyler de olabilir, hatta sağlık bakanı o vatandaşın isteğini çok haksız bir istek olarak da görebilir. lakin gözleri görmediği halde ona iş verilmiş olmasını, kendisine büyük bir lütuf ihsan edilmiş gibi görmesi, üstelik de kameraların karşısında fütursuzca o vatandaşı küçük düşürecek söylemlerde bulunması tek kelimeyle densizliktir.
sağlık bakanlığının çok güzel icraatları olmuş ve sağlık sistemini eskiye nazaran çok daha iyi noktalara getirmiş olabilir. ancak hiçbir şey bir vatandaşı bu şekilde aşağılama hakkını vermez kendisine. bazen bir yanlışın bütün doğruları götürdüğü anlar vardır. bana göre recep akdağın gözleri görmeyen vatandaşa yaptığı bu densizlik daha önce yaptığı bütün doğruları götürmek için yeter de artar bir sebeptir.
sen ki recep akdağ hasolar memolar diye aşağılanmış bir kitlenin içinden çıkmış birisin yakıştı mı sana bir garip vatandaşı kameralar önünde aşağılamak. yakıştı mı sana bir garip vatandaş bir istekte bulununca onun kusurunu dile getirmek. o garip vatandaşın çocuklarının, o vatandaşın annesinin, o vatandaşın eşinin seninle yaptığı o konuşmayı televizyondan izleyeceğini bir an için aklına getirebilir misin? o oturduğun koltuk, o makam, o mevki senin gözünü bu kadar mı köreltti? ceylan derisi koltuklar, son model makam arabalarına binsen ne fayda bundan gayri. o garip vatandaşın çoluğunun çocuğunun ahını aldıktan sonra o makam mevki senin neyine yarayacak. huzur verecek mi sana bütün bunlar?
merak ederim bakanın annesi babası yaşıyor mu? eğer yaşıyorlarsa oğulları, koskoca bakan olmuş recep akdağın, gözleri görmeyen bir adamı aşağılaması karşısında neler hissettiler? oğullarıyla gurur mu duydular. yoksa oğullarının bu tavrı onların boyunlarını bükmelerine mi vesile oldu?
anadolu insanının bu gibi durumlar için söylenmiş bir lafı recep akdağ için cuk diye oturuyor. sosyal medyada da dilden dile recep akdağ için bu laf söyleniyor; ben sana bakan olamazsın demedim.
suç onda değil ki. bu ibnelere oy veren bizlerde. bu hayvan oğlu hayvanı bakan olarak atayan hayvan oğlu hayvanda. meclis meclis değil hayvanat bahçesi.
edit : sevgili modersoyan silmede şu entry i başım belaya girsin lütfen. şöyle alsalarda beni içeriye ağız tadıyla küfür etsem şunlara.
bakan recep akdağ hakkında çok fena sözler söyletmiştir bu olay. öyle ki buraya yazılmaz yani o derece.
o engelli kardeşceğizime zaten iş vermek zorundasın sevgili devlet temsilcisi. çünkü senin anayasanda sosyal devlet ibaresi var. ben burada tekrar anlatmayayım bunun ne olduğunu olsun mu?
hergün bu ve buna benzer haberler duymaktan; umarsız, arsız bakanların varlığından sıkılıyorum, utanıyorum, bir hayli de sinirleniyorum artık.
ulan biraz insan olun, çok mu zor!
o işçinin görmeyen gözlerine bakarak bir insan nasıl böyle bir cümleyi kurabilir? yazık. üstelik o bakanın maaşı her ay milletin kıçını yırtarak kazandığı paranın vergisiyle bilmem nesiyle ödeniyor biz bunu bakanın yüzüne vuruyor muyuz? bakan bir bok beceremezken..
Kantarın topuzunun kaçması demektir, birde ortalara çıkıp engellilere şöyle yaptık böyle değer veriyoruz dersiniz. Verdiğiniz değer ortada iş vermişin daha ne istiyorki, insanca yaşamak hakkı değil onun işi varya yeter.
olm akp, az lafınızı bilin de konuşun lan. bu şunun göstergesidir.
meydanlarda, mitinglerde, basın toplantılarında, mecliste, kürsü arkasında aslan kesilen, önceden danışmanlar tarafından hazırlanan metinlerle tüm ortamlarda esen , rüzgar yapan vekillerin, doğaçlama yeteneklerinin olmadığının, hazırlıksız ve falsolu bir soruyla karşılaştıklarında saçmaladıklarının belgesidir. olm madem konuşamıyorsun bari sus lan. bırakın bir gün sonra hiper danışmanlarınız gerekeni yapıp söylesinler.
öyle görünüyor ki yine bunlar alacak seçimleri. bari milleti üzmeyin lan. karıncayı skin belini incitmeyin olm...
gerçekten söylenmemesi gereken kırıcı bir sözdür. recep akdağ'ı zaten sevmezdim, bu olayla birlikte kendisinden iyice soğudum. ben de bir görme engelliyim ve en az bu sözün sarf edildiği kadar kırıldım bu söze. belki küçüğüm ve bu yüzden çalışmıyorum ama aynı şeylerin ileride benim de başıma gelebileceği ihtimalini de göz ardı etmemek gerek. buradan bu sözü söyleme cürretini gösteren bakanı kınıyor, hatta ona acıyorum. bu tür olaylarla içyüzlerini daha net bir şekilde görüyoruz...