bugün

vardır. fakir olanda sınava adam gibi çalışıp kazansaydı sanki farklı sınava soktular.
kapitalizmin bize armağını bir terim. genelde fırsattan istifade etmek isteyenlerin başucu kelimesi , fırsat eşitliği...

ne demekti bu fırsat eşitliği. toplumda farklı kategorilere ait insanlara aynı fırsat haklarının tanınması. kim tanıyor bu hakkı onlara? tabiki daha güçlü olan, erk sahibi olan.

öncelikle aynı havayı soluduğumuz, aynı denizden, güneşten faydalandığımız bu yeryüzü içerisindeki tüm nimetler nefes alan , yaşayan tüm canlılardır. peki ne oluyor da bu insanlar hüküm yetkisinin kendinde olmadığı bu nimetlerin sahibi olma münasebetine vakıf olabiliyor.

yüzyıllar öncesinden başlayan bu sahip olma ve bireyselleşme hevesi tüm dünyanın hızlıca sonunu getirmekte. şimdi diyeceksiniz ki ben çalışırken yan gelip yatan adamla neden aynı haklara sahip olayım? tabi gerçekten çalıştığınız düşünürsek çünkü bugün beden işçilerinin dışında kalan çalışanların geneli pasif işsiz konumunda olup aktif olarak üretime katılmayan kişiler.

yatan kişi mevzusuna gelelim. bir kişi neden çalışma isteği duymaz? bunun psikolojik boyutuna inersek karşımıza ' emeğe yabancılaşma' diye bir kavram çıkıyor. emeğe yabancılaşmak en basit tabirle kişinin emek vererek ortaya çıkardığı ürünün kendinden çıkıp onun karşısına ticari bir mal olarak çıkmasıdır. işçi sermaye sahibinin kölesidir ve aslında emek sarfettiği ürün onun değildir emeği kullanılmıştır. kendi ürettiği malı alabilmesi için belki de 5 yıllık maaşını ortaya koyması gereken işçi zamanla çalışma isteği duymaz çalışsa bile zorunluluk duyduğu için çalışır.

tam da bu noktada burjuva kesimimiz kurtarıcı ve kendini aklayıcı bir kavram atıyor ortaya. ' fırsat eşitliği' tanıdığı bir fırsat varmış gibi!!! ölümden daha büyük bir gerçeğin olmadığı dünyada ne komik bir çaba değil mi?
Liberalizm in attığı yalanlardan birisidir. Gerçek fırsat eşitliği için; eğitim, sağlık, ulaşım ve doğal kaynaklar devletin elinde olmalı bu hususda özel-teşşebüslere izin verilmemelidir.