Âşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perîşânındadır
Kanda olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
şeklindeki muhteşem beytin sahibi olan, Divan edebiyatının büyük sanatkârı.
Yukarıdaki beyitini çok severim. Türkiye Türkçesiyle çevirisi şöyledir:
''Gönül kuşunun yuvası, (sevgilinin) darmadağın saçlarının arasındadır
Ey peri gibi güzel sevgili! Nerede olursam olayım, gönlüm hep senin yanındadır.''
Divan şiirinde gönül bir kuşa benzetilir. Bu gönül kuşu, sevgiliye deli gibi kapıldıktan sonra, onun hep yanında bulunmak ister. Bu gönül kuşunun ayağı sevgilinin saçlarına takılır. Dolayısıyla aşığın gönlü, kendisi nerede olursa olsun, bundan sonra hep sevgilinin yanında olacaktır. Gerçekten de öyle değil mi? Gönlümüzü vicdansızın tekine kaptırıyoruz. Gönül kuşumuzun ayağı, vicdansızın birinin saçlarının arasına takılıyor. Sonra neden unutamıyoruz, neden aklımızdan çıkartamıyoruz diye çıldırıp duruyoruz. Fuzuli üstad nedenini olağanüstü güzellikte söylemiş işte, üstüne laf olmaz.
fuzulî, hem boş, gereksiz anlamına hem de çok fazıl, bilgili olgun anlamına gelmektedir. bu mahlası almasının sebebi diğer şairlerin kötü anlamlı bu mahlası kullanmak istemeyeceklerini düşünmesidir. ancak o kadar büyük bir şairdir ki kendi şiirlerini ve adını taklit eden başka şairlerden kurtulamamıştır.
Ey âşıklarını dert edinmeyen sevgili! Senin bu umursamaz tavrın halimi perişan eyledi. Bir gün olsun ''Ne haldesin? '' diye sormuyorsun ya asıl dert bu.
Ey gönül! O servi boylu sevgilinin himayesi üzerinden gitti. Artık ağlama vaktidir, çünkü yükselmen, alçalmağa (talihin talihsizliğine) döndü.
Ey sevgili! Aşk ta ezel gününde can levhasına senin suretini çizmeseydi, beden duvarını süslemek üzere sana itibar etmez, oraya seni desenlemezdi.
Ey gönül kuşu! Ayıplama ayıplama taşı ile kolun kanadın kırılmadan evvel aşk tuzağından kurtulmaya bak.
Zavallı Fuzuli, bir gün gelir de sevgilinin ayağının altına serilirim diye, hayli zamandır senin semtinin toprağın gölge gibi uzanmış kalmıştır.
iki büyük düşünür ve şair Fuzuli ve Ruhi devrin padişahının sarayında bir davete icabet etmişler. Eften püften şeylerle kopmayacak dostlukların adamı olan bu iki arkadaş, cennetten bir köşevari sarayın muhteşem güzel bahçesinde dolaşırlarken; Şair Ruhi'nin aklına muziplik gelmiş;
Ruhi:
-Ya Fuzuli dostum, şu cennet gibi bahçenin, şu güzel çiçeklerin içinde, şu göz alıcı işlemeli duvarların dibindeki o uyuz iti görüyor musun?
Fuzuli:
-Görüyorum ya Ruhi?
Ruhi:
-işte o it bu sarayda Fuzuli!
Atılan taşı tekrar gediğine koymak için bir an düşündükten sonra;
Fuzuli:
-Doğru söylersin ya Ruhi...Sıkacaksın şu itin boğazını çıkacak içinden Ruhi!