kırk yıllık yerli malı bildiğimiz tikveşli'nin dahi fransız malı olduğu sonucundan hareketle bir hayli zor oalcaktır bunu yapabilmek. ha imkansız da değildir ancak gima ve carrefour'a gitmemekten başka şansımız var mı allahasen? bim ve makromarket gihi yerler içki satmayalaım derken müşteri kaybediyorlar, adam gibi votka almak isteyenler de mecburan carrefoura gidiyor.
edit: oysa makromarket içki satsa, yeşil sermaye de biz kafirlerden aldığı paracıklarla dünyayı daha iyi bir yer yapsa. ama pardon yahu fethullah bey bile amerika'da yaşıyordu değil mi, yani yeşil abilerimiz uzun vadede bizi kurtaracak gibi görünmüyorlar.
türk halkının boykot etmesi yeter mi diye düşündüren kampanya...gecmiş dönemlerde de italyan mallarını boykot etmiştik ama sonucu hep birlikte gördük...emin çölaşan'ın konu ile ilgili yazısı için;
hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=5228167&yazarid=5
kendini bilmezliktir.
bu şirketler bu ülkede ne yapmışlar diye düşünmeden, bu şirkette kaç türk çalışıyor diye düşünmeden yapılan eylemdir.
mesela danone türkiyeye hangi yıl geldi, geldiğinden beri kaç "türk" işçi aldı kaç "türk" yönetici aldı bunu bilmeden yapılacak olan eylemdir.
haydi boykota diyen insanlar, fransız firmalarında çalışan çalışan insanlara yeni çalışma alanları sağlamadan onları cezalandırma yoluna giden insanlardır.
hadi fransız mallarını boykot edelim.
mesela danone den yoğurt almayarak tamamen türkiye den alınan sütle, tamamen bizim çiftçimize giden parayı kesmiş olalım.
sonra danone nin türkiye ye geldiği 8 yıldan beri fransa ya hiç para göndermediğini, sürekli türkiyeye yatırım yaptığını, yeni fabrikalar açarak istihdam sağladığını bilmeden, öğrenmeden boykot edelim ki daha çok işsiz olsun güzelim türkiye mizde.
fransız mallarını boykot edelim diye mail forwardlayalım ki suni gündem yaratalım, başlık üstüne başlık açalım, herkesi gaza getirelim, fransız mallarını boykot edelim, lübnan ve suudi arabistan mallarını başımızın üstüne koyalım.
telekom satılınca boykot etmeyelim ama fransız mallarını boykot edelim.
başta ordu yardımlaşma kurumu oyak ı boykot ile başlayalım. (oyak-renault)
sonra türk ekonomi bankası ndaki hesaplarımızı kapattırıp
basak sigorta ya bağlı kaskolarımızı iptal ettirelim
lacoste larımızı yakıp vichy lerimizi çöpe dökelim
40 yıllık damak zevkimiz birtat ve tikveşli den vazgeçelim
fransız ürünü olan türksat uydularımızı imha edip dünyayla bağlantımızı keselim, ama yeterki fransız mallarını boykot edelim.
yabancı sermayeye peşkeş çekilen bir ülkede bu boykot fransadan daha çok türkiyede çalışan işçi memur ve türk ekonomisine zarar verecektir.
fransız mallarını boykot ettiğinizde zararlı fransa mı çıkar yoksa türkiye mi?
hadi fransız mallarını boykot edelim mon cher..
gayet yerinde bir kampanyadır zannımca. adamların ürünleri her ne kadar kaileti olsa da açıktan atalarımıza ve bize katil diyor olmaları kabul edilemez. mümkün olduğu kadar duyurulması ve desteklenmesi gereken bir kampanya. herkes haddini bilecek.
fransız mallarında bir de onlara kazık atmak, bir taşla iki kuş vurmak lazımdır. şöyle ki;
elimizde bulunan fransız malı peugeot otomobil'imize öncelikle axa oyak'tan kasko yaptırılır. bir kaç gün sonra da, kayalık bir bölge olan antalya-kaş arasına gidilir. buranın özelliği, bilmeyenler için belirteyim, denizden 30 mt. yüksekliğinde kayalık bölgedir. yani bir kenarınız deniz diğer tarafınız kayalık.. araba ile yolun kenarında durulur, gaz pedalının üzerine ufak bir kaya konulur. böylelikle arabanın süratlenmesi sağlanacaktır.
daha sonra araba ile yavaşça hareket edilir. araba'nın hareket etmesi gerçekleştikten hemen sonra direk 3. vitese atılır. rölante biraz düşük olacaktır ama maksat stop etmesindir. arabanın hızı 5-10 km/h de iken arabadan atlanır. tuğla yardımı ile gaza basılı olduğundan gittikçe hızlanan arabaları, - arabaları diyorum artık onların malı olacak, güle güle kullansınlar - kayalardan 35 mt aşağıda olan denize düşecektir. düşmezse de kayalara girecektir. ve sonuç perte.
bundan sonra direk sigorta şirketi aranır ve araba ile deniz'e uçtuğunuz beyan edilir. üzerinizi de biraz parçalamayı unutmayın. soranlara da denize düşmeden atladım arabadan dersiniz. hiç bir masrafınız olmadan fransız şirketleri olan peugeot'a türkiye'den bir araba eksilterek ve axa sigorta'ya da kasko'dan dolayı kazık atmış ve bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz..
Ermeni soykırımını inkar edenleri cezalandıracak yasa çıkarmaya hazırlanan Fransız Parlementosu'nu uyarmak amacıyla bazı yayın organlarımızdan da duyurulan kampanyadır.
Yıllık yaklaşık 10 milyar dolar gibi ciddi bir ithalatımız var Fransa'dan. Tabii bunu boykotla sıfıra indirmek mümkün değil. Ayrıca ülkemizdeki Fransız markalarının çoğu Türk firmalarla ortak çalışıyor ve fabrikalarında binlerce çalışanı Türk. Bu sebeplerden boykotun etkisi tartışılır. Nitekim ülkemizde çıkan bu haberleri Fransa pek de önemsemiş gibi görünmüyor. Bu da Sarkozy'nin şartlarından anlaşılıyor.
Başarılı ya da başarısız bu tepkileri vermek, en azından uyumayan bir milletin var olduğunu görmelerini sağlar.
Bize Avrupa Birliği yolunda en önemli ve haklı dayatma özgür düşünce konusundayken, Fransa'nın kendi içerisinde özgür düşünceyi cezalandırması en büyük çelişkiyi yaratıyor. Bu çelişki diğer birlik üyelerince de görülüyor ve bunlarda Fransa'yı uyarıyorlar. Fransa'nın haddini aşan ve lüzumsuz bu çıkışları, mantıkla bağdaşmasa da yakında seçim yapacak olmalarıyla ve içişleri bakanı Sarkozy'nin de bu seçimde aday olmasıyla bağdaşabilir.
24 saat yanımda taşıyıp elime yüzüme sürdüğüm temizlik losyonunun fransız markası olduğunu görünce o tüpü yere attıran istekle örtüşen bir boykottur. yapınızdır. gösterilmesi gereken minimum tepki budur, gittiği yere kadar. boykot oyun değildir.
fransa dan toplam ithalatımızın onların toplam ihracat bütçesinin %1-2 sini oluşturduğundan çok da iplenmeyecek olaydır. ama olsundur. önemli olan safımızı belli etmek ve olası boykot olaylarına her daim nilletçe hazırlıklı olmaktır...
bence fransanın yaptığının benzerini yapmalıyız, yani her dünya markasını türkçeye çevirmeliyiz, yerlileştirmeliyiz. özellikle fransız olanlarını.. ithal ettiğimiz ürünleri bir şekilde yerli olarak üretmeliyiz, yurtdışından fransaya gönderilen ara mal ve hammaddeleri göndermemeliyiz, göndermiş isekte mal olarak tekrar geri almamalıyız.
sonuç olarak fransızlara bizlerin aklını başımıza getirdikleri için teşekkür etmeli, onları ermeni ve destek verdikleri terörist gruplarla başbaşa bırakmalıyız.
(bkz: allahınızdan bulun)
(bkz: uzak doğu)
edit: şunuda ekleyeyim senin benim yapacağım boykotun bir etkisi olmaz demeyin, oluyor sevgili arkadaşlar bilinç altınıza atarsanız çok güzel bir şekilde oluyor, almayıveriyorsunuz.
Fransa'yı kınamanın yapılacağı gün bile milleti temsil edemeyip meclisin anca yarısını doldurabilen bir meclis ile sen istediğin kadar kıçını yırt, boykot yap, kravat yak, "bu ülkeyi millet değil seçildikten sonra kendilerini seçen milletin duygularıyla değil de keyfe keder iş yapan milletvekilleri yönetiyor" tarzı düşüncelerle birlik ve beraberlik olmadan bir boka yaramayacağını anlamamız gereken kampanyadır.
"En üstteki fotoğrafa bakarak, ciddi olmaya başlayabiliriz mesela...
Neresi orası?
TBMM.
Ne yapıyorlar? Fransa'nın aldığı çirkin kararı, Türkiye'yi ayağa kaldıran, bizi "bebek katili" ilan eden kararı "kınamak" için özel oturum yapıyorlar.
Ciddiyetle bakın bakayım...
Meclis boş kardeşim, boş...
Görün o koltukları...
Millet isyan.
Vekiller zahmet edip, kınamaya bile gelmemiş.
Gerisi artık size kalmış...
isterseniz koruma ciddiyetine gülün, isterseniz yüce Meclis'in ciddiyetine ağlayın...
Fransa'nın aldığı siyasi bir karara benim hükümetim siyasi cevap verecek götü kendinde göremiyorsa ben neden sonuçta kendime de zarar verecek bir kampanyaya katılayım ki. Önce başımızdakiler bizi öne sürmeyi bırakıp önümüze geçsinler.
bir fransız okulunda, istiklal marşı töreninde, marşı isviçre maçındaki alpay gibi söyleyen öğrencilerin fransız hocaları tirtir titreterek katkıda bulunup bulunmadıklarını düşündüren eylem...
haftada 18 saat derse girmeyerek katılmayı düşündüğüm eylemsi. bütün hocalar fransız her yerde fransızca yazılar, boykot etmeliyim evet hatta je boykotte france.
