filmin ilk yarısı boyunca gülümsedim, gurur duydum forrest'le. arada etkileyici, duygulandıran kısımlar da vardı tabi bubba'nın ölümü ve teğmenin başına gelenler gibi. ikinci yarısı da bu şekilde dalgalanmalar halinde giderken;
jenny ile forrest'in gölün başında oturdukları, havai fişek yansımalarını izledikleri andan itibaren göz pınarlarım dolmaya başladı. çünkü; forrest film boyunca kaderine karşı savaştı ya da kaderiyle barışıp annesinin yaptığı gibi kendisine verilen kader ile elinden gelenin en iyisini yaptı. istediğinize yorabilirsiniz. neticede bir dünya yarattı kendine fakat o dünyada hep bir şey eksik kaldı, o da jenny'di. işte o anda, gölün başında birbirlerine dayandıkları o anda artık bir bütün olmuş gibi görünüyorlardı. o andan itibaren mutluluktan ağlamaya başladım.
tam ben buna inanmışken biraz sonrasında şu replik geldi;
- beni neden sevmiyorsun jenny? ..... zeki bir adam değilim ama sevgi nedir bilirim...
Bir nevi kapitalizm, militarizm ve aile kurumunun eleştirisi sayılabilecek film.
Başarılı bir işadamı olmak finansal öngörüden çok biraz da tesadüflerden geçiyor. Yine askeri açıdan başarılı sayılabilecek kişiler genellikle taşradan gelen tutukzekalı tipler ve son olarak saftirik kimseler iyi aile babası oluyor. Evet filmde bunu doğrudan söylemiyor ama altmetninde bu var.
Özetle toplumsal gerçekleri çok samimi bir şekilde anlatıyor.
izlemekte biraz geç kaldığım güzide film. Ton hanks müthiş bir oyunculuk sergilemiş. "Run forrest run" repliği efsane. Ayrıca son sahne de oldukça etkileyiciydi. Her yönüyle gayet muhteşem bir film.