floransa, sınırları içerisinde güzelliğin her türlüsünü barındıran bir sehirdir. toskana nın yuvarlak tepelerinin ortasında yer alan ve arno irmağı tarafından ikiye bölünen şehir, coğrafi bakımdan italya nın hemen hemen tam merkezinde bulunmaktadır. floransa ya girmeden önce şehrin tamamına yakının görülebildiği michelangelo tepesine çıkıp ordan huşu ve huzur içinde şehre bir bakın ve doyumsuz manzaranın tadını çıkarın.
eski floransa nın 2 ana meydanı var. piazza della repubblica, floransa nın en ünlü ve en eski kafeleri bu meydan üzerindedir. etrafta birçok sokak çalgıcısının olduğu güzel yemek yiyip kırmızı siena şarabını yudumlayabileceğiniz güzel bir meydan. (ben floransa nın akşamlarını daha çok sevdim) burada yeni pazar var. orada alışveriş yapıp (çantalar ve güzel şapkalar bayanlar için var) domuz heykeline para atıp dilek dileyebiliyorsunuz.
uffizi galerisi, italya nın en büyük galerisi olup floransa nın içinde gotik erken rönesans rönesans dönemine ve sonraki dönemlere ait bir çok resme ev sahipliği eder. genelde etrafında herzaman içeri girmek için kuyruk vardır. saat 3 gibi kuyruğa girerseniz daha az beklersiniz. (minimum 45 dakika) . içeri girince direkt üçüncü kata çıkın ve başlayın resimleri gezmeye.
bu meydanda pandomim gösterileri, sokak çalgıcıları devamlı gösteriler yapıyor. insanlar eğleniyor. uffizi galeriside hemen palozzo vecchionun yanında. ben halk loncasına oturdum. arkadan sokak çalgıcılarının sesleri geliyordu. ( hotel california, sound of silence, shape of my heart).
insanlar hareket ediyordu. kimi resim çekiyordu, kimi dondurma yiyordu, kimi sevgilisine sarılmış yürüyordu, çoçuklar koşuyor güvercinler ordan oraya konuyorlardı. kendimi zamanın dışında insanları ve dünyayı izlerken buldum bir anda. bütün dünyevi sıkıntılarım yokolmuş ve huşu içinde orda oturdum insanları seyrettim.
burada da yemek yenecek güzel kafeler var güney e doğru yaklaştığımız için garsonlar cana yakın. aynı şekilde akşamları ponte vecchio üzerinde sokak çalgıcıları oluyor ve güzel hareketli bir yer oluyor. kesinlikle ve kesinlikle floransa yı akşam görmeden dönmeyin. akşam sokaklarında dolaşın sinyorlar meydanına gidin oradan cumhuriyet meydanına gidin, köprüden arno nehrine bakın. çok güzel korunmuş bir şehrin tadını çıkarın.
ordan nehir kenarında olan capocaccia adlı bara gidin (nehir kenarında en kalabık olan yer) içkinizi alın oralarda barın kenarında snack bardan biraz sandöviç alın gidin nehir kıyısına içkinizi için . yada dışarda yer bulursanız minderlerde oturun güzel kızları ve erkekleri kesin. yanınızdaki insanla muhabbet edin. tekrar başka bir kokteyl deneyin (mojito, americano vs. vs. )
gezdiğim yerler içinde beniş en çok etkileyen floransa ydı. tarihi korunmuş şehir, sokak çalgıcıları ile huzur bulduğum güzel bir şehir.
ırmak kenarında yürürken "allam öldürceksen hemen şimdi" diye dua edilen, klasik pazar anlayışını yerle bir etmiş, o ne yapıdır-ki kilise mi desenli-peçete-koleksiyonu-sonucu mu belli olmayan,her şeyine teker teker hayran olunası şehir.
bu şehrin saati sanki rönesansta durmuştur. özellikle geceleyin bir başınıza yürürken kendinizi leonardonun atelyesinin önünden yürüyerek geçiyormuşsunuz gibi hissedersiniz. sanki michelangelo, davidi henüz bitirmemiştir. palazzo pittide raphael çizim yapıyordur rahatsız etmemeniz gerekir. bir de kulağınızda herhangi bir müzikçaların kulaklığı varsa ve çalan müzik bir klasikse tadından yenmez kıvamdadır artık şehir. ponte vecchio da oturup ayaklarınızı arno nehrine uzatırsınız. michelangelo tepesine çıkarsınız bisikletinizle, yorulursunuz belki tepeye varana kadar, ama yanınıza bir şişe bira ve kitabınızı almışsınızdır zaten. siz kimsenin umrunda değilsinizdir artık. kimse de sizin. düşünülecek o kadar çok şey vardır ki böyle bir başınıza herkesten uzakken. o kadar çok şey düşündürür ki ya da bu şehir size.
ülkenize döneceğiniz zamanı hesaplarken kendinizden utanırsınız. güvercinler bile buradaki insanlara güvenirler. kaçmazlar kimseden. kaçsalar bile çok ender uçarlar. delicesine koşar halde çok güvercin görürsünüz. ama bu güven yüzündendir ki yollarda ezilmiş bir çok ölü güvercin görürsünüz. üstüne biraz düşündüğünüzde bu asfalt bile değil, taşlara kazınmış ölü güvercinler size güven üzerine iyi bir ders bile verebilirler.
eğer rönesansta yaşamış olma hayalleri kuran biriyseniz bu şehir sizi bırakmaz.
ama eğer bir arkadaşa bakıp çıkacağım modundaysanız rönesansa karşı, o zaman bir haftasonu yeterlidir size floransada. güle güle dersiniz bu ağlamaya hazır yaşlı şehre. ve çeker gidersiniz arkanızda her saçma sapan anda bastırabilecek yağmura anlam yüklemeye çalışan insanlar bırakıp. otuz nisan ikibinyedi bu dediğim.
neredeyse her sokakta bir sanat evinin bulundugu, aksam yuruyuslerinde her kose basinda ya bir tiyatrocu, ya bir sokak ressami ya da bir sarki soyleyen birini gormenin cok dogal oldugu, tarihi dokunun korunabildigini tum ciplakligiyla goseteren belki de italyanin en guzel sehri.
sempatik ve sıcak insanların şehri. bu kadar ünlü olmasına rağmen gayet sakin ve huzurlu denilebilecek bir yer. toskana bölgesinde bulunduğundan mıdır nedir, güneye düşen italyan kentlerinden çok daha düzgün, temiz ve de yaşanılası, güzel mi güzel bir şehir. ancak biraz pahalı.