geçen gece, sabaha karşı bir televizyon filmi verdiler. filmin adı: çamaşır makinası. evet. ben daha yaratıcı isimler beklerdim yayında ve yapımda emeği geçen tüm huni kafalardan. sandalet olur, korna olur, ne bileyim şöbiyet olur.
ayrıca filmde şöyle bir diyaloga şahit oldum:
ding dong cik cik cik cik(kapı çalıyo lan, oyuncular deli değil)
bu ne lan? ben de bir zaman arkadaşımla taksiye binerken taksiciye "selamınaleyküm" demiştim, yanımdaki arkadaş da "aleykümselam" demişti, taksici de arkasını dönüp "hı-hı-hı-hı" deyu sırıttıydı, peynir ve yumurta aromalı dişlerini göstererekten. ama bizim durumu değiştirmek gibi bir şansımız yok ki. filmi montajlarken de mi farketmediniz birader ben anlamıyorum ki?
ibretle izledim. ve tekrar, varoluş, nedensellik ve çamaşır makinası problemi üzerine düşünmeye aldım kendimi.
bir programda aynı anda hem yönetmen ,hem asistan,hem montajcı,hem dekorcu,hem ışıkçı,hem tüm reji ekibi olmayı mümkün kılan kanal.aldığınız maaşın asgari ücret oluşu ise bonus olarak ek bilgi.
ana haber bültenleri çok açıklayıcıdır.
karda patinaj yapan bir arabanın tekerleği zoomlanıp, kadrajdaki bütün nesneler ok işareti ile gösterilmiştir. **
bu sayede, mesele, biz izleyiciler tarafından anında kavranmıştır.(genelde anlama güçlüğü çekeriz.)
teeeeşşekkürler flash tv.
1 numaralı kanal trt yi sildim. yerine flashı koydum. gerçek kesit gibi efsanevi bir programı yayınlayan kanaldan da böyle şık bir hareket beklenirdi. helal olsun.