bugün

flash tv

geçen gece, sabaha karşı bir televizyon filmi verdiler. filmin adı: çamaşır makinası. evet. ben daha yaratıcı isimler beklerdim yayında ve yapımda emeği geçen tüm huni kafalardan. sandalet olur, korna olur, ne bileyim şöbiyet olur.

ayrıca filmde şöyle bir diyaloga şahit oldum:

ding dong cik cik cik cik(kapı çalıyo lan, oyuncular deli değil)

- aaa, hoşgeldin necla.
+ iyiyim handan sen nasılsın?(vazgeçtim deliymiş bunlar)

bu ne lan? ben de bir zaman arkadaşımla taksiye binerken taksiciye "selamınaleyküm" demiştim, yanımdaki arkadaş da "aleykümselam" demişti, taksici de arkasını dönüp "hı-hı-hı-hı" deyu sırıttıydı, peynir ve yumurta aromalı dişlerini göstererekten. ama bizim durumu değiştirmek gibi bir şansımız yok ki. filmi montajlarken de mi farketmediniz birader ben anlamıyorum ki?

ibretle izledim. ve tekrar, varoluş, nedensellik ve çamaşır makinası problemi üzerine düşünmeye aldım kendimi.