tarafımdan denenip başarılmış bir prodüksiyon, derslerde ve kurslarda bir türlü oturtulmayan dil biliminin uygulamayla beyne vura vura sokulma evresi de denebilir.
yanlış bir önermedir. film izleyerek ingilizce öğrenilse idi; öküzler de makinist olurdu.* doğrusu ileri veya orta seviye ingilizcesi olan birinin ingilizcesini geliştirmesine yardımcı olur. yani ben yatayım, film izleyeyim, o ara da ingilizce öğreneyim. öyle bir dünya yok.
niye sinirlendiysem?
"work and travel" ayağına milleti kandıran ama aslında "work and work" ten başka bi halt olmayan ingilizce öğrenme tekniğinden kesinlikle daha ucuz, daha zahmetsiz, belki de en iyi öğrenme yoludur.
hiç bilmeyene ingilizce öğretmez lakin belli bir altyapısı olan kişiye bazı kalıpları öğretebilir. hatta öğretir. kelimelere aşina eder, bir nebze de olsa konuşma sıkıntısını giderir.
ingilizce öğrenmek için uygulanan en iyi yöntemlerden biridir. bizzat benim de bilinçsizce uyguladığım ama sonradan günlük hayatımda ingilizce düşündüğümü farketmemi sağlamıştır.
eger faydasi varsa o da listening'edir. tabi altyazsiniz izlemenin yarari olur. oteki turlu, what's up ? how are you ? 'dan ileri gitmez ingilizceniz. bi de speaking gelistirmek istiyorsaniz sittin sene film izleseniz bile gelismez. konusmaniz lazim.
az çok bir ingilizce bilgisi varsa, dizi ve filmleri ingilizce altyazı ile izleyerek yapılabilecek bir olaydır. anlamadığınız yerlerde de durdurup anlamaya çalışmaktan erinmemek kaydıyla tabii. böyle yaparak belli bir zaman boyunca 2 saatlik filmleri 6 saatte bitirebilirsiniz ama epey işe yaradığını gördüğünüzde hoşlaşacaksınız.
ciddi bir dil doğuştan gelen öğrenme yeteneği gerektirir. sadece film izleyerek öğrenmek zordur ama yapana da itiraz etmem elbet.
sonuçta 3-4 cümle duyup ibranice konuşmaya başlayan arkadaşlar tanıdım ben. yetenek bazı insanlara kova kova veriliyor, bazısına da damlalıkla. yapacak bir şey yok.