(#40504210) Benim söylemek istediklerimi, daha doğrusu düşünüp dile, söze getiremediklerimi yazmışsın dostum. Ben zekası kısıtlı ve akıllı olmayan biriyim. Bunları yazamamamın sebebiyse dediğin gibi, her geçen gün kelimelerin anlamları birbirlerinden uzaklaşması ve benim toparlayamamam. Inan o kadar cok sey dusunup yazamiyorum dile getiremiyorum ki.
sıradan bir sözlük yazarından farklı bir yazar. çünkü sözlüğe zaman ve emek ayırmakta. bunu anlayabiliyorum.
lakin şöyle bir durum-u vaziyet var:
neden amk?
neden uludağ sözlük.
neden bir ya da daha fazla tez yazmak değil.
neden ısrarla sözlük?
Blogumdaki son yazıma ilham olan cümle. (evet evet kimsenin okumadığı bir blogum var ve hala yazıyorum) mırıl mırıl mırıl. bir fikirde ince bir gül olmak isterken çıkardığım ses bu. bir düşünceye ilham olmaktan bahsediyorum. bir şarkıya nota olmaktan fazlası bu. bir şiire kafiye, bir filme kadraj olmaktan da fazlası.
tanımam etmem kendisini. bir entrysine denk geldim ve özel mesaj atmak istedim.
yaklaşık 10-15 satır mesajımı yazdım ve gönder tuşuna bastım.
mesajınız gönderilirken hata oluştu.
fikrimin ince gulu sadece arkadaşlarından özel mesaj alıyor!
ulan bunu baştan bileceğimiz bir şey yok mu? ben niye eşşek gibi o kadar şey yazdım da bir anda puf diye uçtu gitti! benim boşa geçen zamanımın hesabını kim verecek şimdi? böyle kural mı olur lan?
neyse, yalnızca arkadaşlarından mesaj aldığı için kendisini çok önemli biri gibi gördüğünü düşündüğüm egolu biri. benden mesaj alma şerefine nail olamadı, onun adına üzgünüm.
entelektüel duruşuyla dikkat çeken bir yazardır. okunmalıdır.
tabii okumak eylemi derken; Jacques Derrida Üstada göre okuma da bir yazmadır; okur metne kendi ipliğini katmadan onu bir anlamda dokumadan okuyamaz.Bu yüzden metnin tek bir anlamı olamaz; her iplikle, her okurla anlam da çoğullaşır.
Hindistan’da Renklerin Ustası anlamına gelen Ranga Guru adında bir ressam varmış. Bu ünlü ressamın bir öğrencisi eğitimini tamamlamış, son resmini yapıp hocası Ranga Guru’ ya götürmüş ve resmini değerlendirmesini istemiş.
Ranga Guru resme bakmış ve şöyle demiş: “Sen artık büyük bir ressamsın. Resmini halk değerlendirsin. Bu resmi al, şehrin kalabalık bir meydanına as. Yanına da bir kırmızı kalem ile şu yazıyı bırak: “Lütfen beğenmediğiniz yerlere çarpı koyunuz.”
Öğrenci söyleneni yapmış ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, emeğini ve yüreğini ortaya koyarak yaptığı tablo, kırmızı çarpılarla doldurulmuş. Öğrenci buna çok üzülmüş. Tabloyu almış ve hocasına götürmüş.
Ranga Guru, öğrencisine üzülmemesini söylemiş ve aynı resmi yeniden yapıp yanına da yağlı boya ve fırça ile birlikte şu yazıyı bırakmasını söylemiş: “Lütfen beğenmediğiniz yerleri düzeltiniz.”
Öğrenci birkaç gün sonra gidip bakmış, tabloya kimse dokunmamış. Bu duruma çok sevinerek durumu hocasına anlatmış. Ranga Guru şöyle demiş: “Sen ilk seferde belki de hayatında hiç resim yapamayan insanlara fırsat verdin ve acımasız eleştiriler ile karşılaştın. Bu duruma çok üzüldün. ikinci sefer ise hataların düzeltilmesini istedin. Oysa kimse konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. Çarpı koymak, beğenmemek, karalamak, kolaydır. insanoğlu başkalarında kusur aramada pek aceleci ve pek acımasızdır…”