fight club

entry1476 galeri145 video14
    126.
  1. güzel film, hoş film
    dumura uğratabilen film
    ders veren, rasyonel film
    iyi oyunculuklar ve yönetmen barındıran film...
    0 ...
  2. 125.
  3. filmin iletmek istediği mesajı doğru algılayamayan bünyelerde kaos yaratma, kendini dövmeye çalışma vb. düşünceler oluşturan şahane film. bi daha bi daha izleyesi gelir insanın.*
    0 ...
  4. 124.
  5. türünün ilk örneklerini barındıran psikolojik film.
    fakat gereğinden fazla abartıldığı kanısındayım.
    lakin herkes ağzına sakız yaptı bu filmi.
    1 ...
  6. 123.
  7. 122.
  8. kitap ve filmin büyük ölçüde uyuştuğu nadir filmlerden birisi. filmi henüz izlememiş olanlarda (özellikle bayanlarda) ismi gereği "rocky" benzeri bir film izlenimi yaratmaktadır.
    0 ...
  9. 121.
  10. küçük yaşımda aklıma kavgacılığı sokan, filmde kavga edenlerin vücutlarına özenip akabinde 15 yaşında* body buildinge başlamamı ve 5. Senemi Body Salonunda Geçirmemi Sağlayan Dolayısı ile Salon Sahibi Murat Abi ile Abi-Kardeş Olmamı Sağlamış* Film.

    edit: imla hatası
    0 ...
  11. 120.
  12. The first rule of Fight Club is you do not talk about Fight Club.
    The second rule of Fight Club is you do not talk about Fight Club!

    olmasına rağmen hakkında 144 adet entry girilen film.
    4 ...
  13. 119.
  14. bir takım arkadaşlık sitelerinde insanlara "karizmayım ben. kuulum.." mesajı vermek için en sevilen filmleri arasına yazılması farz olan güzel film
    0 ...
  15. 118.
  16. izledikçe zevk veren film. fakat her izlendiginde filmde ayrı bir noktayı da anlıyorsunuz.
    2 ...
  17. 117.
  18. sivil itaatsizlik (civil disobedience) kavramını film boyunca işleyen yönetmen, bir başyapıt çıkarmıştır ortaya. filmin soundtrack'leri ise filmi ayrı bir güzel yapmaktadır. Hele filmin sonlarına doğru çalan where is my mind * tam bir uyum sağlamıştır sahneye.
    2 ...
  19. 116.
  20. 115.
  21. sarsıcı final sahnesiyle insanda dumur etkisi yaratan, bir ekol oluşturan film. brad pitt'in karizması ise başlı başına bir seyretme nedenidir.
    1 ...
  22. 114.
  23. sisteme aid olmaya ve insanların ihtiyaçlarının kölesi haline gelmelerine karşı çıkan, abd'li gazeteci ve yazar Chuck Palahnuik'in filmi(...).
    1 ...
  24. 113.
  25. izledikten sonra bir süre ağzımın açık kaldığı ilk bir hafta ne olduğunu algılamaya çalıştığım 2 yıl sonra tekrar izlediğimde sadece yaşamın küçük olmasından dolayı algılayamadığımı anladığım ve herkese rahatça özetini çıkarabileceğim süper film.
    2 ...
  26. 112.
  27. avrupa yakasından Burhan'ın tabiri ile dayak kulübü.
    2 ...
  28. 111.
  29. ondan hep söz et, ama hiç düşünme! *
    4 ...
  30. 110.
  31. Bu aralar kurmayı dusundugum club. Kavgacı degilim fakat 5 yıldır kımseyle kavga etmedigim icin yolda gordugum adama dalasım gelıyor. yapılsa zevklı bır ugraş olabilir.
    1 ...
  32. 109.
  33. 108.
  34. karakterlerinin isimleriyle sanal dünyanın nick sorununa kökten çözüm getiren en bi fesefik filmdir. alti ayda bir izlenmesi gerekir.
    1 ...
  35. 107.
  36. 106.
  37. bir tane güzel hatunun oynamadığı film. koskoca filmde yalnızca tek hatun var zaten o da kara kuru bir şey. film abazan erkek dolu. nesini seviyorlar anlamadım. lan yoksa...
    2 ...
  38. 105.
  39. herkesin sevdiği güsel bi eğlencelik.

    chuck baba gerçek tokadını ise tıkanma isimli romanında atıyor.
    6 ...
  40. 104.
  41. Fight Club ı izlerken, filmin sorduğu sorulara rahatlıkla cevap verebilirseniz, işiniz daha kolay sanıyorum. Ama henüz " Ne olmayı hayal ediyordun, ne okudun, ne oldun?" sorularında takıldıysanız 140 dk. işiniz var demektir.. "Niye işe girdin, niye evlendin, coluk coçuk..?"larla devam ediyorsanız, film üzerinde daha fazla düşünmeden devam edin!!!isterseniz.. Çünkü film tüketiciliğin, kapitalizmin, maaş ve unvanın, kadın erkek ilişkilerinin, hayat diye yaşadığımız ve sahip olduğumuz her şeyin (ya da sahibi olmayı hayal edip uğraş verdiğimiz şeylerin diyelim), kölelik olduğu sonucuna varan, allak bullak eden mesajlarla, gerçeklerle, vahşet ve kara mizahla tam gaz devam ediyor.
    5 ...
  42. 103.
  43. fight club

    ''Dövüş klubunun ilk kuralı, asla dövüş klubu hakkında konuşma''

    Yaratımsal evrenin her zaman gecerli olan yaşanılanın, paylaşılanın, aktarılanın dolaşımının hapis edilmesi yasası fight club ında ilk kuralı. Bu kural yalıtılmış doganın dengesini sağlayabilecek üretimin işlevi de aynı zamanda. Örgütlere, mafya yapılarına, alt şebekelere benzer praksisin tekrar dolaşıma sokulması, gizlenerek çoğalmanın seyirciye tehdit olarak algılanmasını sağlayan ipucu haliyle. Bu haliyle, konumlandırma olarak tehdit yuklu karşı duruşunu vermekte izleyiciye.

    Filmde bizi, ismini tam olarak vermeyen (simgesel olarak bir iki yerde jack olarak gecmekte) anlatıcı karakteri karşılamakta. Anlatıcının bir isme sahip olmayışının nedensiz bir tavır olmadığı, kurgunun içselleştirilmesiyle belirgenleşiyor. Anlatıcı tamda 90 ların sistemsel yonetişimine boyun eğen kitlelerin tanımına uygun olan bir X likte. Anlatıcının adı, hepimizin adı olmakta. izleyenin özne olarak, kendini konumlandırmasını sağlayacak aşırtma çizgi gecişinin başarıyla kurguya sızdırılmasıdır, ''adsızlık.'' Bu rendu tarzı adsızlık, yoğun simgeselliğin silinmesini doğuruyor. Kişi konumlandırılması hiçsizleştirilerek, mekan ve zaman uzamı gecersizleşip, kurgu izleyenin öykusune dönmekte. Kurgusal özne gecişini ise hiçte yapay ve zorlama olmayan bir gerçeklikte sunmakta film. Sahnelenin kendi hikayemize donmesi, anlatıcımızın yaşamanına uyanmamızla başlamakta.

    Anlatıcımız, gunumuz için gayet gecerli bir mesleğe sahip birisi. Bir sigorta mufettişi. Aynı dönem ürünü olan matrix' in buhranlar içindeki kahramanı thomas anderson' un bir bilgisayar programcısı olması gibi. Yeni çağın, yeni iş kollarının taze döngülerinin arasında, tüm işci sınıfının bayat yabancılaşmasını aktarabilmek için başarı ile secilmiş meslekler her ikiside. Anlatıcımızın dunyasında, sık sık değişen trendsel değişimleri takip etmekteyiz. Amerikan Sapığı'nın kahramanı Patrick Bateman'dan aşina olduğumuz bir hayat biçiminin, değişmeden anlatıcının dunyasına dönüşmesi sanki takip ettiğimiz. Life style tarzın, tüketimle ilerleyen kıstırılmışlığına kapanmış anlatıcımız. Tuketimle ikamesi zorunlu bir hayat tarzının, yabancılaşmayı doğuran tozunun yine tuketimle alaşağı edilebileceğine inan saflık alametinde... Aynı tarz döşenmiş mobilyalarla, toplumla arasındaki uçurumun ortadan kalkacağını ve toplumla kaynaşabileceğini sanmakta. Tıpkı birbirinin kopyası olan milyonlar gibi. Anlatıcımızın diğer bir derdi de, modern çağda tüm topluma sirayet eden uykusuzluk. Gunduzlerin, plazalarda törpülüyen tezgahından kalkan anlatıcımız, bitmeyen gecelerinin sıkıntısından kurtulabilmek için rehabilatasyon merkezinin yolunu tutuyor. Ölümcül hastalarla ve bağımlılarla birlikte oluyor. Kendi dışındaki kötulculuğun ve mahvoluşun, psikolojiye iyi gelen pollyanna terapisi işlevi görmekte bu rehabilatasyon merkezi. Bir kanser hastası olmadığının rahatlığıyla, anlatıcımız orada istediği gibi konuşabiliyor, ağlayabiliyor. Anormal dıştakinin dunyasında, varolmanın kutsallayetine inanarak boşalıyor, sıkıntılardan kurtuluyor. Kendisi için yazdığı kurtuluş recetesi her zaman verilen şu protestan ögudun tezahuru aslında '' acılar karşısında, daha kötu acı cekeni anımsa ''
    Diğer taraftan bu kapatılmışlığın farkında olan bir yuzle bizi karşılamakta anlatıcımız. Gittiği ruh doktorlarından biri kendisine bir guc hayvanı secmesini istediğinde, verdiği penguen cevabıyla bu kapatılmışlığı ozetlemekte. Anlatıcının pengueni secmesi elbette de boşuna değil. Penguenlerin sürü halinde hareket etmesi, birbirlerinden ayırt edilememesi, kendilerine ait kimliklerinin bulunmaması, yaşam şartlarını değiştirmektense doğa şartlarının kendilerini yönlendirilmesine izin vermeleri, pasif mutlulukları anlatıcımızla penguenler arasında bir özdeşlik hali sağlamakta. Anlatıcımızda son tahlil de, penguenlerdeki pasif mutluluğu arzulamakta. Rahatsızlık vermeyen ve rahatsız edilmeyi istemeyen mutluluğu. Bu pasif mutluluk arayışı, ta ki oyle olanın yalnız kendisi olmadığını anlayana kadar, Marla' yı tanıyana kadar sürüyor. Böylece yine o çıkmazın içine düşerek, rahatsızlıklarına dönmekte. Bir gun karşısına bir fırsat çıkıyor. Trainspotting filmindeki bağımlığının yaptığı gibi. Trainspotting' de filmin uyuşturucu batagındaki kahramanı, jenerik akıp giderken önundeki secenekleri bir bir sıralıyor ve son secenekte duruyor. ''Hayatı sec.''

    Anlatıcı da hayatı seciyor, yani Tyler Durden 'ı. Daha önce bir isme sahip olmayan anlatıcıyla özdeşleşen seyirciler aradıkları simgesel ismi Tyler Durden da buluyor. Tyler Durden varlığından emin olunamayan bir yarı ilah-yarı insan. Sonunda dunyaya inen mesih, beklenen godot. X kuşağını toparlamaya gelen kurtarıcı adeta. Durden' ın anlatıcının hayatına girmesi, anlatıcının dairesinin bir gaz sızıntısı nedeniyle havaya ucmasıyla oluyor. Bugune kadar varlık nedeni olan mobilyaların ve değerli eşyaların yitimiyle anlatıcı için yeni bir hayat başlıyor. Tabi ki bu patlamanın nedeni bir gaz kacağı değil de Durden dır. Durden a göre özgurleşmek için mulkiyetten vazgecmek gerekiyor. insan ancak hiçbirşeye sahip değilse özgur olabilir diyor, Durden. Proudhon' nun '' mulkiyet hırsızlıktır '' görüşüne olumlayan bir gönderme, kurtuluş recetesi. Böylece önce toplu bir mulksuzleştirme hareketi ardından da bir komun yaşamı başlıyor. Sistemin kayıt altına alarak kimliksizleştirmesine, Durden'ın uzakdoğulu bir tuccarın başına silah dayayarak ehliyetini alma sahnesinde cevap veriliyor. Sistemsel kimliğin zoraki olarak elinden alınmasıyla, o da bir tyler durden olmuştur. Bu simge yuklu anda, o da hayatı secerek ertesi sabah yapacağı en mutlu kahvaltısına doğru koşuyor. '' Run Forrest Run ''

    Dövuş Klubu kurulmadan önce, Tyler'ın anlatıcıya; bana vur, söyle sıkıca bir yumruk at demesi ile bedensel acıyla, ruh acısını golgeleme cabası görülüyor. Klub kurulduktan sonra da, uyelerinin dışarıya karşı bir şiddet veya saldırıları olmuyor. ilk tercih pasifizm. Tyler' ın, anlatıcıya hangi tarihsel kişilikle dövüşmek istersin sorusuna aldığı '' gandhi'' cevabı bu pasifizmin kabulunu örneklemekte. Dovus klubu, eyleme gecip sokaklara cıkmak için daha organize olacakları zamanı beklemekte. Burada da bir neo- nazi göndermesiyle dış şiddette akmaya hazırlanıyorlar. Tek tip kıyafetler giyerek, sac kazıtarak, duzenli ve birlikte idman yaparak nazi simgelemesine burunuyorlar. Durden' ın '' bizi televizyonlarda anlattıkları masallara inandırdılar. Şimdi gerceği öğreniyoruz ve bu yuzden çok kızgınız'' sözleri, sistemsel çok sesliliğin, biçimsel değişikliğin ve esnek hareketin altında yatan ''tek tipleştirme '' şeytan keşfinin ifadeleri.. Buna karşılık tercih edilen ise, dovus klubunun prototipleştirilmesi gercekliğini direkt vermektir.

    Filmin finalinde Durden, hareketin ana amacı olarak kredi kartı merkezlerini gösteriyor. Kredi kartları sistemin aynı bantta surekli uretilmesinden dolayı hedefte. insanı yavaş yavaş kemiren ve kendine bağımlayan bir uyuşturucu. Amerikan sapığında Patrick Bateman, kokaini kredi kartları üzerinden burnuna çekerek bu bağlantıyı deşifre ediyordu. Gecici sureli pembe duşler için kimyasallarla bu plastik madde arasındaki farkın olmamasına gönderme. Filmin son sahnesindeki yıkım, tamda amerikan fantazisine denk düşecek bir ayrıntı. Yıkımın, merkezlerin havaya ucurularak sağlanması sıradan bir amerikalının dunyasına denk duşebilecek bir arzu hali. Tumden, hollywood tarzı bir fantastik kurgu ile heyecanın üretilmesi. Dunyanın toz halindeki gaz bulutu patlamasını andıran bir görsel efektle, gerisini seyircinin kuracağı dunyaya teslim etmesi ile bitiyor.
    13 ...
  44. 102.
© 2025 uludağ sözlük