Bu başlığa ikinci kez yazıyorum. Bu sefer daha empati yapmaya çalışacağım. Evet,anlıyorum "ciltli kitap" çıkarmanın vereceği hazzı ve duygu yoğunluğunu. ilk yorumumda arkadaşı "liselisin ve kitap çıkarıyorsun" şeklinde eleştirmiştim. O da sağ olsun "mezun oldum artık" demiş. Ben de liseden 2011-2012 dönemi sonunda mezun oldum. Yani hemen hemen aynı yaştayız. Yine de, benim bahsettiğim şey devletin hayatımızı ayırdığı parçalar değil; hayatımızın kendi dönemleriydi. Ha 18 yaşında lise sonda ol; ha 19 yaşında mezun. Çok mu fark eder? Lise bitince ilahi bir kudret mi yağıyor üstümüze? Az-çok anladın beni 'feylesof'. 'Emek verdiğin bir şeyin pdf şeklinde anonim olması' var bir de... Malum, sanatı genelde iki şekilde ayırırız: Sanat için ve toplum için. Sanat nedir? Sanat, sadece birileri gördüğünde mi sanat olur? Bence hayır. Sanat tamamen kişiseldir. Kafka yazarken, yazdıklarını ciltlerde mi hayal ediyordu? insanların onu okumasını mı hayal ediyordu? Aksine, istememişti yazdıklarının paylaşılmasını. Bu tamamen samimi bir sanattır işte. Öte yandan, toplumsal şeylere değiniyorsan, fikirlerinin yayılmasını istiyorsan, bu durumda önemli olan şey, eserini en çok insanın okumasıdır. işte bu yüzden önermiştim sana 'e-kitap' formatını. Ama, "Bunu ben yaptım!" gururunu biliyorum. Hemen herkeste vardır bu.
Emin ol, senin yaşında, belki ben gibi, fikirleri, yazacak şeyleri olan insanlar var. Ve emin ol, bir kitabı dolduracak kadar cümle yazabilecek çok insan var bizim yaşımızda, sen de dahil. Benim eleştirim kitapla alakalı değil. Seni saran psikolojiyle alakalı. Kitabı 18 yaşında çıkarmış olsan, 1,5 senelik emek diyorsun, 16,5 yaşında yazmaya başladın demektir. 17 yaş, ben de dahil, bir çok insan için fikirlerin yeşerdiği bir yaş. Birçoğumuz kendini bir düşünceye adıyor. Bunları paylaşmak istiyoruz. Sende merak ettiğim şey ise, acaba yazarken bu kitabı ciltli bir halde görmeyi hayal ediyor muydun? Bu da direk olarak kitabı ne için yazdığınla alakalı. Daha kitabı yazarken bunu bastırmayı düşünüyorsan, samimiyet kaybolur bence. Umarım yaklaşımımı anlamışsındır. Bu arada, verdiğin sert yanıta alınmadım. Çünkü ben de dahil, birçoğumuz seni sert bir şekilde eleştirdik. Emeğe saygı duyulmalı, evet. Her ne amaçla olursa olsun, bir çaba sarf ettin ve ortaya bir şey çıkardın. Şu an düşünüyorum da, asıl sert eleştirimizi hak eden insanlar, bizim yaşımızda olup da hiçbir fikri olmayan insanlar. O insanların en büyük hayali de genellikle son model bir arabadır. Ben şu anda, senin daha soyut hazların peşinde olduğuna ikna oldum. Hâlâ kitabını okumayı düşünmüyorum ve bana göre yanlış bir şey olmuş bu kitabı satışa çıkarman. Ama eğer bir gün bunu e-kitap olarak görürsem okurum. Lafı çok uzattım. Haydi uğurlar ola...
yine koltukta göt büyütüp bir şey için hamle yapmaya götü yemeyenlerin çatır çatır eleştiri, hatta saldırı yaptığını gördüğümüz kitaptır. adam öyle veya böyle bir şey için emek harcamış, koşturmuş, ter dökmüş ve kendince iyi kötü bir şey ortaya dökmüş. daha adamın kitabını bile okumadan '' liseliden yazar mı olur amına koyam'' demek kadar saçma bir şey var mı? hayır alır okursun beğenmezsin ve '' şurası bok gibi olmuş'' '' anlam bütünlüğü yok'' '' burası iyi'' dersin olay biter. ön yargınıza sokayım arkadaş ya. sen ne yaptın bu hayatta bir onu sorgula önce. iki taşı üstüste koymamış adam gidip laf oyunu yapıyor. kitabı okumadım belki okurum belki de hiç okumam. ama umarım iyi yazmıştır ve en azından emeğinin karşılığını alır bu arkadaş. ne yapması gerektiği konusunda fikir verecek kadar edebi bilgim ya da kitap çıkaran görmüşlüğüm yok. doğru yolu nasıl biliyorsa öyle ilerlesin.
tek solukta bitirdiğim mükemmel kitap. yazarını tebrik etmek istiyorum, gerçekten mükemmel bir kitap olmuş. benim için albert camus neyse, bu kitabın yazarı da odur bundan kelli. dağılın anaokullu bebeler!
mevlana adama bakmış. " elinle gözlerini kapat. bak, ne görüyorsun?"
adam "hiç! hiç birşey" demiş.
ve mevlana sözünü iliştirmiş. "sen görmüyorsun diye bu alem yok değildir. "
kendine gelen yorumlara şöyle (#16446519) cevap veren yazarın, bastırdığı kitaptır.
--spoiler--
feylesofça mırıltılar adlı kitabı yazıp bunu uludağ sözlük'te duyurduğu için bir çok eleştiriye ve hakarete maruz kalan arkadaştır ki bu arkadaş benim.
olumlu ya da olumsuz tüm eleştirileri kabul ederim. çünkü eleştiriler yapıcıdır ve bizi mükemmeliyete taşır. olumlu, olumsuz eleştiri yapan herkese teşekkür ettim. ama beni şaşırtan bazılarının eleştiri değil saldırı yapmaları. beni tanımıyorlar, kitabı bilmiyorlar ama ağızlarına gelenleri yazıyorlar.
- blog sitem güzel olmayabilir ama beğenip okuyan da var, beğenmeyip okumayan da. blog bana ait ve zevk için yazıyorum. aynı sizin sözlükte klavye başında bana sövdüğünüz gibi. işte, ben de blog sitem üzerinden hayata sövüyorum.
- kitabımın adının okunması zormuş. kitabımın adını okuyamıyorsan, kitabı hiç okuyamazsınız. okumadığınız kitabı neyle eleştireceksiniz?
- kitabı neden bastırdım? kitap demek, benim için yazıların bir sayfada toplanıp, bir ciltte can bulmalarıdır. emek verdiğim bir şeyin pdf şeklinde anonim olmasını istemem.
- babamın matbaası yoktur hatta kitap olayında hiç desteği bile yoktur. ama basıldıktan sonra iş arkadaşlarına hava attı mı? atmıştır.
- sadece yiğit özgür değil, bir çok karikatüristi takip ederim. ama sadece mizah okumuyorum, mizah diğer okuduklarımın yanında küçük bir parça gibi kalır.
- sözlük, blog, kitap bu üçü benim için çok farklı ama bazılarınız bunu ayırt edemiyor. "blog sitesi böyle ise, kitap şöyledir." ya da "şöyle başlık açmış, kitabı böyle olabilir." siz istanbul'un hava tahminini adana şehrine göre mi yapıyorsunuz? sözlükteki entrytlerime bakıp, okumadığınız kitabıma dil uzatmak çok saçma.
- artık liseli değilim, bolu fen lisesinden mezun oldum. liseli ergen demeyin ama illa hakaret edecekseniz sadece ergen deyin, yoksa hevesiniz kursağınızda kalır.
- evet, hamım. piştiğimi iddia etmedim hiçbir zaman.
- ("aynı derede iki kere yıkanılmaz" ve "bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir"den başka bir düşünür sözü biliyorsa adam değilim.) diyen olmuş. sadece bu iki cümleyi öğrendiğim için 2011'de felsefe olimpiyatlarına katıldım ve sadece bu iki cümleyi bildiğim için şu an felsefe.net sitesinde tek admin benim. böyle bir şey var mı? çok iddialı konuşulmuş ve tekrar ediyorum. o iki cümleden daha fazlasını ben biliyorum ama belki sen bilmiyorsundur.
- laf olsun diye entry giriyorsunuz, sonra hemen edit yapıyorsunuz. kitabımın yerel kırtasiyede satılması benim suçum mu? imkanım bu kadar. ben sadece yazar olmalıydım ama kendi kitabımın editörü de oldum, basım şefi de, lojistik yöneticisi de oldum. hedefim için 1,5 yılımı feda etmiş olmam ve bu gayretim tebrik edilmiyor ki edilmesini istemem. ama yok sayılıp da hakarete uğramak hiç istemem.
--spoiler--
saçma sapan isme sahip kitap değildir.
sözlükten türeyen yazar özentilerinden, bloglardan patlayan yazar bozuntularından tiksiniyorum ulan. elime alıp arkasında yazana bile bakmam. ne kadar yapma geliyor anlatamam. ne lan bu yok pucca yok angutyus. mikerler. piyasada mis gibi kitaplar dönerken ustaların kitapları bunları mı alacaz da başucumuza koyacaz. ticaretinizin bötüne koyim.
Liselisin ve parayla alınan bir kitap çıkarıyorsun dostum. Hem de 2011'de siteye kaydolarak. Blogger'a da 2011'de kaydolmuşsun... Eee, reklam amaçlı olduğu gayet net. Üstelik direk "Ben peygamberim" deseydin, "Ben filozofum" demek yerine, daha az tiksindirirdin kendinden. Ne istiyorsun? Yazar olmak mı yoksa para kazanmak mı? Emin ol, bunu bir e-kitap yapsan daha çok insan okurdu seni. Desteklemiyorum. Samimi değilsin sen feylesof tece.
okuyacağım, daha okunmadan sözlükte verilen sıfır tam puana inat okuyacak ve yorumumu buraya düşeceğim.
zebani fıkrası var ya, hepiniz birbirinizin bileğinden tutup aşağıya çekmeye çalışıyorsunuz. liseli dediklerimiz incisözlükte am, göt, meme başlıkları kasarken, bazı liseli arkadaşlarımız da "evet, ben felsefeyi seviyorum ve kendi düşüncelerim var" diyerek yola çıkıp bir eser oluşturma çabasına giriyor. kitabı daha okumadan, alaşağı etmek ne demek? ciddi problemleriniz var.
liseli bir yazarın yazdığı kitaptır.
neymiş efendim, eleman sözlüktenmiş diye, gazı verip duruyorlar. çok da sikime, banane lan, bu sözlükte kimden 3 kuruş fayda gördüm? kitabın adı zaten tiksinmeye yetiyor. feylosof mırıltılarmış.peeh. senin filozofluğunu yiyim, kimsin lan sen? derler adama. ben parasızlıktan, ilber ortaylı'nın kitabını alamayım, gidip bununkini alıcam hee? hadi len.
türkiye'de yaşayıp da liseye giden birinin kitap çıkarması mantıklı değildir. zira bu ülkede malesef hayvani ölçüde kitap okuyan insanlar yaşamamaktadır. her ne kadar "ama yea ben okuyorum." diyip eksi butonlarını kurcalayacağınızı biliyorum, basın önemli değil. ama gerçekler acıdır beyler bayanlar. kimse bana liseye giden bir ergenin hayat tecrübesinin felsefik açıdan yorumlamasının doğru olduğuna inandıramaz. kusura bakma yazar arkadaş, ama öyle hobi olsun diye kitap çıkarmak mantıklı değil. ondan sonra neden türk edebiyatı yerlerde? aha bu yüzden...
feylesofça mırıltılar nedir?
hepimiz düşünürüz. ama bazılarımız öyle düşünür ki düşünceleri için yakılmış, asılmış ve en kötüsü dışlanmıştır! her şeye rağmen yine de düşünüyoruz.
"düşündükçe çıldırıyorum!" diyen deli de düşünüyor, onu iyileştirmeye çalışan doktor da düşünüyor. ben düşünüyor, sen düşünüyor, o düşünüyor... düşünmek bizim, biz insanların işidir.
"söz uçar, yazı kalır." derler. öyledir zaten, sözler uçacak ve yerine sessizliği bırakacak. ama yazılar okunacak ve hafızalarda kalıcılığa ulaşacak.
feylesofça mırıltılar beni çıldırtan düşüncelerin ya da nazikçe ifade etmek gerekirse, beni filozof kılan düşüncelerin yazılmış ve bir kitapta vücut bulmuş halidir.
felsefe, psikoloji, sosyoloji üçü bir arada, bu kitapta!