modern dil biliminin kurucusudur. dili kurallı bir oyunua benzetir. bu oyunda;
satrançtır. "dil ve satranç katı kurallar çerçevesinde anlık olarak değişir." der. anti-adlandırmacıdır: nesne ile ismi arasında bir ilişki olmak zorunda olmadığını söyler. ilişkileri belirsiz olabilir esas olan nesneye verilen ismin toplum tarafından kabul görmesidir görüşünü savunur.
yapısalcılık denildiğinde akla saussure gelir. bireysel farklılıklardan çok genelin üzerinde durur. "parçalar birleşerek, bütünü oluşturur." der.
"dil ve satranç katı kurallar çerçevesinde anlık olarak değişir." önermesine en sağlam örnek türkçedir zira diğer dillerde aslında dili kullanan insanlar bunun tam tersinin olamasını ister. hiç değişmemesini, korunmasını ve en ufak ayrıtısına kadar açıklamalı anlatımını. zira hiçbir dil değişmeden gelişemez.
felsefeciler saussure'ü pek kaale almazlar. bu yüzden üzerine bir inceleme yapmamışlar. saussure'ün dilde gerçeklik düzeyini parantez içine alması bunun sebebidir.
yani dil ve gerçeklik problemini parantez içine almış olması nedeniyle
saussure'ün kendisi yeterince değerlendirilmemiştir ta ki post yapısalcılara kadar.
dilde göstergelerden yola çıkar.onun için öncelikle dil=gösterge dir.
buradaki gösterge ise elbette sözcük.
yapısal dilbilimin kurucusu. cenevre üniversitesinde verdiği dersler öğrencileri tarafından kitap haline getirilmiş ve yapısal dilbilimin temellerini atmıştır.
1853- 1913 yilları arasında yasamıs olan Isvecli dilbilimci. Structural Linguistic denilen yapısalcı dilbilimi'nin temelini atmistir. Saussure'un dilbilime katkılarını özetleyecek olursak, asagıdaki temel prensipleri görmekteyiz.
- Dil Nedir?
'' A system of signs that express ideas'' Yani düsünceleri, fikirleri ifade eden isaretler sistemidir. Language yani dil iki önemli bölümden oluşur: Langue, yani belirli bir dil toplumunun içselleştirdigi soyut dil sistemi, Parole, yani konuşmanın bireye ve uygulamaya dökülmüş somut hali. konuşma yani parole heterojendir, diger bir deyişle alakasız ve farklı unsurlardan oluşur. Dil, yani langue homojendir, zira psikolojiye baglı olan anlamlar bütünü ve sound imagelerden oluşmaktadır.
Bir isaretin (bkz: sign)herhangi bir kavramla ilintili olmasının dogal, mantıklı bir acıklaması yoktur; bilakis tamamen keyfidir. Saussure bu konuyla ilgili olarak (bkz: at) (bkz: pferd) (bkz: horse) örnegini vermiştir.
"Dil bir kâğıda da benzetilebilir: Düşünce kâğıdın ön yüzü, ses ise arka yüzüdür. Kâğıdın ön yüzünü kestiniz mi, ister istemez arka yüzünü de kesmiş olursunuz." demiş filozof. aynı zamanda göstergebilime girişte başvurulması gereken temel niteliğindeki birçok eserin sahibi.
19. yüzyıl dil bilimcilerinin en önde gelenlerinden olup görüşlerine göre dilin bakış açısı üç farklı biçimde sınıflandırılmaktadır: langage, langue ve parole. kendinden sonra gelecek olan birçok dil bilimci gibi o da dile insanlarda var olan biyolojik bir yeti olarak bakmaktadır.
Deminki kısa uykumda işaret etmenin işaret Edilene götüreceğine dair söylediklerini gördüm. Bu adamı seviyorum, üzerine düşündükleri fazlasıyla gerekliydi. Felsefe camiasının kendisine olan kayıtsızlığı hep üzmüştür, neyse ki eleştirel olsa da postyapısalcılar kendisiyle diyaloğa girişmişlerdir.
Lakin derrida'nın her işarətin bir işarət edilene değil, sadece başka bir işarəte götüreceği fikrinin; saussure tatlışının işaretlerin işaret edilene götüreceği düşüncesi karşısında haklı olduğunu düşünüyorum.
dili satranca benzetir. "dil ve satranç katı kurallar çerçevesinde anlık olarak değişir." der.
anti-adlandırmacıdır: nesne ile ismi arasında bir ilişki olmak zorunda olmadığını söyler. ilişkileri belirsiz olabilir esas olan nesneye verilen ismin toplum tarafından kabul görmesidir görüşünü savunur.
"tek bir düşünce, hiçbir zorunlu sınıra rastlanmayan bir bulutsuyu andırır. önceden oluşup yerleşmiş kavram yoktur, dilin ortaya çıkmasından önce hiçbir şey belirgin değildir. ses tözü de ne durmuş oturmuştur ne de keskin çizgilerle belirlenmiştir. sunduğu bütün biçimlerine düşüncenin de zorunlu olarak uyacağı bir kalıp değildir. bundan ötürü dili hem bulanık kavramların belirsiz düzleminde, hem de seslerin aynı oranda belirginlikten yoksun düzleminde, birbirine bitişik bir alt bölümler dizgisi olarak gösterebiliriz. dil biçimlenmemiş (bu) iki yığın arasında oluşurken kendi biçimlerini yaratır. bu birleşim töz değil bir biçim yaratır."