Bir insanın başarılı olduğu için çekeceği bilinçli tutsaklıktır.
Fen lisesini kazanmak için korkunç bir çaba sarfedersin. Okuma sürecinde korkunç bir çaba sarfedersin. Sonsuz bir ödev düzlemi ile kazık sınavların yarattığı o gerçeküstü tematikte sürdürürsün lise hayatını. Zeki adamsan sosyalsindir. Ancak çevrendeki sosyopat ders delisi, mekanize olmuş yaratıkların yarattığı baskısal normlar seni sürekli çalışmaya iter, seni korkunç bir çelişkiye sokar...
Fen lisesi öğrencisinin diğer lisedeki öğrencilere bakışı genellikle küçümseyici olur. Ama o da bilir ki, kendi lisesi içinde de korkunç ve sürekli değişken olan sınıfsal kastlar vardır.
Fen lisesi öğrencisi formülize bir mantıkla yaşamaya alışkın hale gelir, eğer uç bir adamsa duygusal olabilir, öbür türlü daimi gerçekçi ve katı anlayışlıdır.
Her dershanede ilk sınıfı onlar doldurur, ve Türkiye' deki en iyi üniversitelerin en iyi bölümlerini onlar kapatır...
Ama , asosyaldir, kendini ifade etmekte güçlük çeker, bu sebepten ötürü de hayatın tokadını her şeyin formülize olmaktan çıktığı yirmili yaşlarında yiyecektir...
Nereden biliyorsun sen bunları diyorsan, çünkü ben de bir fen lisesi öğrencisiydim. Ama , o arada sırada çıkan bir kaç sosyal tipten biri olarak sevgili sözlük...
eğer sayısal düşünme yeteneğin falan yoksa hayatını zehir edecek, dersleri kötü olanların "çünkü ben sosyal bi insanım ondan yapamıyorum" diye gezdiği, başarılı olabilmenin sadece inek olmaktan geçtiğinin düşünüldüğü okullarda öğrenci olmaktır.
sorun -kadrolu öğretmenleri olmasa bile- her ile bi tane fen lisesi açma çabasındandır. matematik dersine ticaret lisesinin hocası gelir, kimyaya ortaokul hocası.
bi memleketten kaç tane einstein çıkar? dandik bi sınavda biraz yüksek puan yaptı diye analarının koynundan alıp yerleştir okula, ver yemini suyunu, sonra bekle bilimadamı olsunlar.
şüphesiz ki kendileri adına gurur verici olan durumdur.
hepsi inek değildir. hatta uygun bir dershane sınıfında çok iyi muhabbeti olan, her türlü ibneliği yapmaya hazır versiyonlarını da bulabilirsiniz. çoğunluğu ders çalışmayı iyi biliyor, kendilerini bu konuda iyi yetiştirmişler gerçekten. disiplini sağlayabiliyorlar ders çalışma konusunda.
tam bir eziyet. ilkokul döneminde çocukluğunu yaşayamadan çalışırsın ama çalıştığının karşılığınıda alıp kazanırsın fen lisesi dedikleri yeri. 4 yıl yatarsın en kral üniversiteye gidersin der herkes fakat okula gidince böyle olmadığını görürsün. diğer liselerdeki arkadaşların gezer tozarken sen bi yazılıdan 50 alabilmek için sabaha kadar çalışırsın ve sınavda kopya için şekilden şekile girersin. bölüm seçme imkanın yoktur.(gerçi şimdi değişik uygulamalar geldi ama yinede yok sayılır çünkü sayısal alanda ders görüp sözel kazanmak hiçte kolay değil) ailen çevren senden övgüyle söz eder ama sen bitek okulu bian önce bitirmeyi hedeflersin. hiçbir sosyal aktiviten olmadan dört yıl geçer yaz tatillerini iple çekersin. son sene gelince hayattan tamamen koparsın önüne bir hedef koyarlar ve gece gündüz çalışırsın genelde karşılığını alıp iyi bi tıp yada mühendislik fakültesine gidersn ama ömründen en az 5 sene götürür o yıl. kısacası fen lisesi yarış atı yetiştiren bir okuldur yer içer des çalısırsın..
iyi yanları muhakkak ki var amma ve lakin kötü yanları da mevcuttur.
çünkü etrafında herkes bu adamdan yüksek başarı bekler. çocuğun da aklı hep 'ya başaramazsam' da takılı kalır.