Fellini:
“Bir topluluk için çağrı hazırlamak veya herkes için çağrı olacak bir film çevirmek boşunadır. Bir topluluğa seslenmeye inanmıyorum ben. Topluluk dediğiniz nedir? Her biri kendi gerçeği olan birçok ferdin toplamı...”
la dolce vita'nın açılış sekansında şehrin üstünde, tokivari konutlardan günahkar partilere, oradan da vatikan'a sürüklediği isa heykeli metafor nedir sorusuna verilebilecek en nefis cevaplardandır. çok büyük adamdır, çok.
ingmar bergman'ın etkilendiği yönetmenlerden biridir. en iyi filmi la strada en keyifli filmi ise amarcord. bütün kadınlara aşık olduğu sözü doğrudur. nitekim amarcord filmindeki şişman satıcı kadını izleyenler seksten soğur. fellini ise o kadının bile içinde olduğu fanteziler kurmuştur.
mustafa karnas laf arasında "fellini bir leğende en iyi deniz savaşı sahnesini çekmişse, ben iki duvarda bir alamut kalesini neden yapmayayım?" demiş. fellini'nin hangi filminden bahsetmiş mustafa abimiz bir bileniniz varsa beni aydınlatsın.
fellini sıklıkla roma'daki ispanyol merdivenlerine gider çocukluğunu geçirdiği bu yerden, etrafa bakardı. insanların jargon, jess ve mimiklerini gözlemlerdi ve bunlardan nasıl film türetebileceğini kavramaya çalışırdı.
ona göre; her insanın düşleri, hayalleri, sevdaları, çekince ve korkuları vardı. filmlerinde klasikleşen anlatılardan sıyrılıp; bu genel varoluşları aksettirirdi. isveç'liler tutkunu diye, sütü; amerikalılar seviyor diye, aksiyon ve güldürü yü filmlerinde tema edinmedi.
bununla birlikte; roma imparatorluğu ve tarihini en nüansa bezenmiş şekilde ele alan bu yönetmen; kendi düşlerini dünyaya izlettirmeyi başarabilmiştir.
--spoiler--
Gerçeği abartmaktan, süslemekten, güzelleştirmekten hoşlandığımı bütün dostlarım bilir. Bazı insanlar bu yüzden yalancı olduğumu söylüyorlar. Benim gibi düşlerin ve görüntülerin dünyasında yaşayan birisi için gerçeğe sadık kalmak ancak doğaüstü, aşırı bir zorlama olabilir.
Asıl katıksız anlamda Yeni-Gerçekçiliğin benim için almamı: insanın kendini ve başkalarını araştırması, bütün yönlere, hayatın bulunduğu her yöne doğru bir araştırma.
Tek gerçeklik düşlerdir.
Düşlerimiz bizim gerçek yaşamlarımızdır.
Duyduğum tek sorumluluk duygusu, cehalet ve aptallık tarafından üretilen vasatlıktan kaçınmaktır.
Bir insanın gerek kendisi ve gerek başkalarıyla ilişkileri, gerekse de hayatın gizemleri konusundaki bütün araştırmaları tinsel ve gerçek anlamda dinsel bir araştırmadır.
Son yok. Başlangıç yok. Sadece hayatın sonsuz tutkusu var.
Film ; kendi kendimi araştırmamı sağlar. Aslında hiçbir zaman çözümü bulmayı istemem. Ne yapayım çözümü? Yaşam belirtisi bu değil mi; aramak, durmaksızın aramak...
marcello mastroianni fetiş oyuncusudur. beraber çalıştıkları ilk film olan La Dolce Vita için Fellini'den senaryo isteyen Marcello eline tutuşturulan bir karikatür neticesinde bir daha Fellini'den senaryo istememiştir.
kendi hayatını anlattığını söylediği kadınlar kenti,ruhların jülyeti,sekiz buçuk filmiyle kimi izleyici tarafından çok beğenilen kimi izleyicininse çok sıkıcı bulduğu yönetmendir.italyanın sinema dünyasına kazandırdığı en büyük yönetmendir.
my brute tabirince Rossellini'nin pupil'idir. itayan sinemasının, en kendini bilen yönetmenleridendir. çektiği filmlerle, sanki sinema kariyerinin başında çizdiği bir yolu izler gibidir. Başyapıtı şüphesiz 8 buçuk'tur. Ama LA Dolce Vita'sı da yönetmenden şimdiki çağ insanlarına bir armağandır.