insan için zor neredeyse yaradılışa aykırı üzüntü verici. hükümdarlık ve devlet için zamanına göre kabul gören davranış. allah böyle bir acıyı kimseye yaşatmasın. dünyanın en zor kararlarından biridir. sultan süleymanın oğlu mustafa ile ilgili yaşadığı acı da böyle bir durum. devlet için can feda evlat feda. ancak oğlum başa geçsin ben öleyim de denilebilir mi. tabi tek erkek evlat olsaydı.
en başta söyleyeyim ki tarihe meraklı, türklüğüyle gurur duyan ve osmanlıyı seven bir kişiyim.
buradaki temel mesele osmanlı padişahlarını hem de hepsini evliya gibi gören ve gösteren bir kitlenin varlığıdır. halkımız da genel olarak böyle düşünüyor ve böyle diyenlerin, yazanların dediklerine inanıyorlar. bu yanlış bir düşünce osmanlı padişahlarının geneli dindardır ama evliya değillerdir. padişahlar devlet adamıdır. devlet nasıl idare edilirse öyle idare edilir.
fatih' e gelince; fatih türk tarihinin belki de en büyük ismidir. ama yukarıda da bahsettiğim gibi evliya değildir. 15. asırda devlet nasıl idare ediliyorsa devleti öyle idare etmiştir. kardeşini boğdurması ise elbette günahtır. masum bir cana kıymanın cezasını muhtemelen(allah bilir) şimdi çekiyordur.
kısaca söylemek gerekirse fatih ülkemizi 15. asrın şartlarına göre mükammel idare etmiş bir padişahtır.
dininin hükümlerini, birilerine duyduğu sempati sebebiyle ayaklar altına almayan (bkz: fatih in beşikteki kardeşini öldürmesi/#28895798) osmanlı severlerin de olduğunu görmemize vesile olan olaydır.
devletin bekası diye bunu normalleştirenler olur ben esas ona gelmeyeceğim fatihtir matihtir bunlar hikaye.
esas sorun devletin bekası( yada varlığı, ilerlemesi) için bir insanın kardeşini öldürmesinin bile normalleşmesi ve devlet altında kişilerin ahlaki tutumu.
devletin ileri gelenleri kardeşini öldürüyor ve onun hayat şekli aslında bir tür hak almak.
peki toplum bunu yapınca neden ayıplıyorsunuz?
sonuçta fatih kardeşini taht mücadelesinde engel olmasın diye öldürdü iyi de bu onun hayat şeklinde bir hak arayışı ve bunu bu şekilde yaptı.
şimdi bunu savunuyorsunuz da, başka bir abinin kardeşini kendi gerçekliği içinde öldürmesini neden tuhaf görüyorsunuz?
çünkü yanlış diyeceksiniz.
bu da boş konuştuğunuzu aslında doğru ve yanlışı kişilere göre( yani keyfe ) göre şekillendirdiğiniz gösterir.
asıl sorun ise devletin kendi gerçekliği içinde kardeş katlini bile meşrulaştıracak kadar kişileri vicdansız ve aciz bırakmasıdır.
ha devlette işler böyle işler tabi buna hiçbir lafım yok, zaten o yüzden devlet yapısı gereği faşist diyoruz ama neyse.
her ne kadar bazi cevrelerce vahset olarak degerlendirilse de devletin ebed muddet yani sonsuza kadar yasamasi icin 2. Mehmet tarafindan bulunmus ve uygulamaya konulmus bir kuraldir. iyidir veya kotuduru tartismak bence gereksizdir. dogacak veya dogmus olan her erkek sehzade tahta ortaktir. devletin yikilmasindansa dogan sehzadelerin öldürülmesi ve böylece devletin yikilmasina etki edecek bir sürecin önlenmesi hedeflenmistir.
ankara savaşı ile osmanlı devleti'ni parçalayan timur, anadolu'dan ayrılmadan bütün beylikleri yeniden canlandırıp osmanlılar dahil hepsini kendine tabi kılmıştı. timur darbesiyle osmanlılar anadolu'da 1.murad devri başlarındaki sınırlarına çekilmiş, buna karşılık kuvvetli uç beyleri sayesinde devletin rumeli'deki bütünlüğü korunmuştu. bundan sonra osmanlı devleti'nin ağırlık merkezi rumeli'ye intikal etti.
yıldırım bayezid'in büyük oğlu süleyman çelebi devlet hazinesini ve arşivlerini alarak ankara savaşından sonra edirne'ye geçmişti. diğer kardeşler isa, musa ve mehmed çelebiler balıkesir, bursa, amasya, tokat, sivas havalisinde hüküm sürüyorlardı. bunların hepsi timur'un hükümdarlığını tanıdılar. sivas, tokat ve amasya bölgesinde hakim bulunan mehmed çelebi, timur'un anadolu'dan çekilmesinden sonra bursa'yı musa çelebi'den alan isa'ya müracat edip anadolu'nun aralarında taksimini teklif etti. isa, büyük kardeş olduğunu ileri sürüp bu teklifi reddetti. yapılan savaşta isa çelebi'yi yenen çelebi mehmed bursa'ya girip hükümdarlığını ilan ederek timur ile müşterek sikke kestirdi (1404). kardeşi mehmed'e mağlup olan isa, önce bizans imparatoruna, sonra ağabeyi emir süleyman'ın yanına gitti. süleyman, isa'yı büyük bir kuvvetle mehmed'in üzerine gönderdiyse de isa başarılı olamadı. bu arada çelebi mehmed komşularıyla iyi geçinmeye çalışıyordu. isa yine boş durmayıp batı anadolu'da aydınoğlu cüneyd bey, saruhanoğulları ve menteşeoğulları ile anlaşarak harekete geçtiyse de yine başarılı olamayıp karamanoğulları beyliği'ne iltica etti (1405). isa'ya yardım eden aydın, saruhan ve menteşeoğulları beylikleri bir müddet sonra çelebi mehmed'in hakimiyetini tanımak zorunda kaldılar. germiyanoğlu yakup bey, osmanlı hakimiyetini kabul ettiği gibi karamanoğulları da osmanlılar ile dost geçinmeyi tercih edip isa'yı memleketlerinden çıkardılar. isa, eskişehir yakınlarında yakalanıp ortadan kaldırıldı.
bu suretle anadolu'nun tek hakimi durumuna gelen çelebi mehmed edirne'de bulunan emir süleyman'ı endişelendirdi. bu sebeple emir süleyman anadolu'ya geçti. çelebi mehmed karşı koymayarak amasya'ya çekildi. yıldırım bayezid'in küçük oğlu isa'ya mağlup olduktan sonra karamanoğlunun yanına giden musa çelebi de emir süleyman için bir endişe kaynağı oldu. bunu da bir anlaşma ile halleden süleyman bursa'ya dönüp zevk ve eğlenceye daldı. bu durumdan istifade edip bursa'ya bir baskın yapmayı düşünen çelebi mehmed, bu teşebbüsün haber alınmasından sonra vazgeçti. bu arada emir süleyman ile karamanoğlunun arası açılmıştı. bunun üzerine süleyman'a karşı celebi mehmed ile karamanlılar arasında kırşehir civarında 1409'da bir görüşme yapıldı. bu görüşmede süleyman çelebi'nin anadolu'dan uzaklaştırılması için bazı kararlar alındı.
bundan sonra çelebi mehmed, 4 yıldan beri anadolu'da bulunan emir süleyman'ı rumeli'ye geçmeye zorlamak için karamanoğlunun yanında bulunan küçük kardeşi musa'yı rumeli'ye geçirmeye karar verdi. musa, muvaffak olursa çelebi mehmed'e bağlı kalacağına, onun adına para kestirip hutbe okutacağına dair yeminli teminat verdikten sonra sinop'tan bir gemiyle eflak'a geçirildi (1409).
bu hareketin neticesi kisa zamanda alındı. musa'nın rumeli'de faaliyete basladığını duyan emir süleyman aydınoğlu cüneyd bey'i beraberine alarak süratle rumeli'ye geçti. çelebi mehmed de bursa'ya girdi. musa çelebi birinci defa emir süleyman'ın kuvvetlerine mağlup olduysa da ağabeyinin gafletinden istifade edip ona yüz çeviren bazı ümeranın el altından yaptığı yardımlarla bir baskınla edirne'yi işgal etti. bizans'a kaçmaya çalışan emir süleyman yakalanarak katledildi.
bu suretle rumeli kıtasına hakim olan musa çelebi edirne'de hükümdarlığını ilan edip adına para bastırdı ve çelebi mehmed'e verdiği sözü tutmadı (1410). musa çelebi, babası gibi sert mizaçlı ve enerjik bir yapıya sahipti. emir süleyman'ın komutanlarına güvenemeyerek çoğunu değiştirdi. hemen harekete geçip emir süleyman'a yardımcı olan sırp prensinden intikam aldı. vidin'de isyan eden bulgar prensini yola getirdi. süleyman çelebi'nin rumeli'ye geçerken bizans'tan fethettiği yerlerden bir kısmını geri aldı. bizans imparatorunun 3 senelik vergisini almak üzere istanbul'a adam yolladı. daha sonra saltanat müddeisi süleyman çelebi'nin oğlu orhan'ı ortaya çıkaran bizans'ı kuşattı (1411).
musa'nın bizans için teşkil ettiği tehlikeden korkan imparator, çelebi mehmed'i rumeli'ye geçmek için davet etti. bunu uygun bulan çelebi mehmed, başarılı olursa musa çelebi tarafından geri alınan yerleri imparator manuel'e geri iade etmeyi taahhüt etti. şayet muvaffak olamazsa imparator kendisini şehre almayı taahhüt ediyordu.
çelebi mehmed, istanbul'dan ayrılıp 1411'de musa ile yaptığı ilk savaşı kaybetti. bizans gemileriyle bursa'ya döndü. musa çelebi, muvaffak olmasına rağmen ümerasına çok sert davrandığı için onlar musa'yı terketmek istiyorlardı. çelebi mehmed 1412'de giriştiği ikinci tesebbüste de muvaffak olamadı. fakat musa'nın beyleri mehmed ile anlaştılar. bunun üzerine mehmed üçüncü defa rumeli'ye geçip sofya yakınlarında kardeşi musa'yı mağlup ederek yakalayıp öldürttü (10 temmuz 1413). bu arada imparatorun yanında olan emir süleyman'ın oğlu orhan çelebi yapılan anlaşma gereği hudut dışı edildi.
kardeşi musa'yı berteraf eden çelebi mehmed artık osmanlı devleti'nin birliğini sağlamıştı. fakat onun bu hareketi timur'un oğlu şahruh tarafından hoş karşılanmadı. şahruh 1416 şubatında gönderdiği bir mektupta çelebi mehmed'i tehdit ediyordu. o zamanlar osmanlılar timurluların yüksek hakimiyetini tanıyorlardı. çelebi mehmed, şahruh'a yazdığı mektubunda hükümdarlığın ortak kabul etmeyeceğini, bu halin düşmana fırsat verdiğini, bu sebeple bir çok ülkelerinin ellerinden çıktığını söyledi.
çelebi mehmed edirne'de bütün devletin hükümdarı olduğunu ilan etti. kendisini tebrike gelen imparator ve prenslerle venedik elçilerini kabul edip onlarla barış içinde yaşayacağına söz verdi.
fetret devrinden 1453'e kadar olan devrede osmanlı devleti, bu devrin ortaya çıkardığı bazı meselelerle karşı karşıya kaldı. osmanlı devleti'ni zaman zaman uçurumun kenarına kadar getirmiş olan bu çetin meseleler ancak fatih'in saltanat devresinde ortadan kalkmıştır.
2. mehmed'in bebek katili olduğunu gösterir. devletin bekasıymış, bir devlet birilerinin ölmesiyle devam edecekse lanet olsun o devlete. insanın can güvenliği bile olmadıktan sonra devlet olsa ne olmasa ne?
bir çok kişinin "dönemin şartları"ndan dem vurarak, o zamanlar için normal bulduğunu ifade ettiği vahşettir.
evet, olayı "dönemin şartları" içinde değerlendirir ve osmanlı'nın uzun süre bir türlü oluşturamadığı farklı "şartlar" sebebiyle kardeşlerini boğmaya lüzum görmeyen yine o dönemin batılı hükümdarlarının oluşturduğu örneği göz ardı edersek dedikleri doğrudur. bu durumda fatih'i eleştirmek anakronizm hatasına düşmek olur.
fakat sonuçta siyasi bir kişilik olan fatih'i, çağımızda birileri "her yaptığı islam'a uygun örnek karakter" olarak sunuyorsa -ki sunuyorlar- o zaman yaptıklarının islam'a uygun olup olmadığının tartışılmasına da laf etmemeleri gerekir.
velhasıl tartışılan fatih'in yaptığının döneminde normal kabul edilip edilmediği değil, islam'a uygun olup olmadığıdır.
Her şeye devlet bekası diyonuz da, istiklal mahkemelerine niye laf ediyorsunuz ? onlar da devlet bekası için vardı, isyan çıkaranları devlet beslese miydi ?
Çoğu kişi de ''devletin bekası için olduğunu söyler''. Ha ama Atatürk devletin bekası için itilaf devletleri ile işbirliği yapan hocaları asınca dinsiz imansız hain oluyor.
içinde bulunduğumuz zamanın ahlak ve yargı değerleriyle tarih değerlendirilemez arkadaşlar. Farkında mısınız bilmiyorum ama o dönemde insanlar starbucks içip akşam evlerinde discovery channel izlemiyorlar. O dönemde tüm avrupa'da yaygın olan bir davranıştır bu. Bunun dini kısmını tartışabiliriz evet, zira din evrenseldir ve tüm zamanlara hitap eder. Yani öyle olduğu iddia ediliyor. Ancak eğer bu olayı tarihin içinde bir olgu olarak değerlendirirsek, gayet normaldir. Kimseyi de kalpsiz, vicdansız yapmaz.