Tribünlere oynayan basit adam. Hemen bir önceki girimde de belirttim ermeni soykırımı hakkında çektiği filmi hazirlarken ortaya 'ailem mhp'li' mavrasiyla çıkmiştı. Maksat "adamın gol diyor" dedirtip bunu diyen kişilerden ödülü kapmak.
The cut sikkoluğu hüsranla sonuçlanınca bu kez kurdler üzerine oynuyor. Hem de pyd üzerinden. Pyd kim; turk-alman ilişkilerinin gerginleşmesindeki ana unsur. Fatih akın bilindigi gibi bir alman vatandaşı. Pkk/pyd alman parlamentosunda radikal solcu die linke tarafından aleni savunulan hatta mv çıkartılan bir oluşum.
Yani bu kez ardında çok güçlü olmasa da (radikal solcu gruplar edebiyat ve sanattan silinme noktasındalar netekim) siyasi destek de var.
Eski film kafası çok başka bi yönetmendi. O ışıklar o müzikler o diyaloglar. O arabeske kaçan avrupai filmleri mükemmeldi.
Filmlerinde silahlar patlar burunlar kanar kadınlar ağlardı.
Şimdi nolduysa emekli amcalolm ar gibi kahvehane filmleri çekiyo.
Eskiden cnbc e de ustalara saygı kuşağı bölümü vardı orada kendisinin filmlerinin bir kısmını izleme şansını yakalamıştım. in july filmi çok hoş ve güzel bir yol hikayesi filmiydi solino da keza güzeldi. Keşke cnbc e daha devam etseydi de daha başka yönetmenlerinden filmlerini izleme şansımız olsaydı.
okuması güzel, keyif alınabilen filmler yapar, en beğendiğim filmleri; soul kitchen ve yaşamın ardında film'iydi. Gurbetçilerin kendine has özelliklerinden olsa gerek kendilerinde daha çok aidiyet hissi var, istanbul'da yaşayan insan sokarım böyle şehre derkene bu abimizin filmlerinde istanbul'a, türkiye'ye, daha çok bağlanıyorsun.
son filmi the cut nasıl bişey olacak merakla bekliyoruz.
- oyuncuların arasında birol ünel de var, ilk kez senin filmin de boy gösterdi. aksiliğinden haberdar mıydın?
+ evet, bu konudaki ünü çok eskiden bilinir. hangi nedenden ötürü şimdi hatırlamıyorum. budapeşte 'deki çekime gelmekten vazgeçmişti. telefonda fena halde birbirimize girdik. ta ki bir açıklama yapana dek. onu üç kez evden arayıp telesekreterine sövüp saydım. tıpkı tenten'in ''ambardaki kömür'' albümündeki gibiydi. orada kaçan haddock köle tüccarına bir gemiden diğerine seslenerek küfreder. tenten ''durun artık kaptan'' der, sizi duymaları olanaksız. bunun üzerine haddock kamaraya gidip bir megafon alır ve arkalarından avaz avaz ağzına geleni söyler. bizim de birol'la durumumuz aynıydı. onu durmadan telefonla arıyordum. ''sen var ya, dostluktan zerre kadar anlamayan aşağılık bir herifsin!'' sonra o beni arayıp telesekreterime küfürler yağdırıyordu. bu bir süre böyle sürdü, sonunda onu yeniden yakaladım. ''şimdi oraya gelip taşaklarını koparacağım senin!'' dedi. ''tabii, gel de kopar!''