daha hayal dünyasında gezinirken, daha doğrusu "kiracı" tanımının bilinmediği zamanlarda eve gelenin "ev sahibi" olduğunu anlayamassın ve elindeki kalemlerle duvarları boyarsın.sonra "ev sahibi" elindeki parçayla ellerine vurmaya başlar ve bunu gören annenin gözünden yaş dökülür.
sömürülmesi, üzerinden gerek edebiyat gerek siyaset gerekse de karizma yapılan ellerdir. oh ne acıklı ne içli eller o eller. sie, kötü kötü konuşturmayın beni! o ellerin anne babasını sömüren, o insanları fakir kılanlar, riya sadece riya için, aman ne güzel o eller, öperim, derler. iğrenç yalancılar.
Seni sevmek yedisinde bir sabi'nin günlük gelirine konmaktır, güzelim.
Alaşafakta çıkmıştır işe.
simidinin yarısını satabilmiştir.
Yüreği küçülmüştür, elleri büyüdükçe..
Bazı entrylerde dışlandıklarını okudugumda normal hayatta da bu şekılde davranılır ve ötekileştirilirlerse büyüdüklerinde gerçekten
tanımladıkları gibi kapkapcı olma olasılıkları yüksek cocuklar olacaktır.
Kimse sınavla bu dünyaya alınmadı, herhangi bir tercih hakkıda olmadı.
Ellerı öpülesi cocuklardır, ayakkabı boyarlar, çöp toplarlar, büyük abılerı gibi baba parası yemeyecek kadar büyük yürekleri vardır. Hatta eve ekmek götürecek kadar büyümüşte küçülmüşlerdir.
Keşke o eller kalem tutsa, keşke o eller umudun resmını çizse..
şuan dünyada 1 milyar aç olduğunu unutmayalım. Bu arada büyük hırsızların vıllalarda küçük hırsızların ( ekmek calan , süt calan ) gecekonduda yaşadığı gerceginide.. Ye kürküm ye!!. davası
siz bir kasım akşamı çimlerde oturup bir şeyler yazıp çizerken gözünüzün dibinde beliren, size açılmış, erken yaşlanmış ellerdir.
kafanızı kaldırıp bakarsınız o ellerin sahibine. (bkz: fakir çocuk yüzü) sizden dürüstçe istediği şey açıktır. o istediği şeyin sizde de olmadığı açıktır. o dürüst yüz bunu anlar. o eller elinizdeki kalemi gösterir işaret parmağıyla. kalemi düşünmeden verirsiniz. içten bir diyalog oluşur. diyalog içtenlikle sona erer.
kalemsiz kaldığınız için yazdığınız şey yarım kalmıştır ve yazılamayan düşüncelere dalarsınız. o süreçten kurtulduktan sonra kalkıp otobüs durağına yol almışken o fakir çocuk yüzünü oralarda tekrar görürsünüz. o da sizin düşünceli yüzünüzü görür. "abi çok teşekkür ederim" - "hava karardı evine gitmiyon mu artık?" der. tekrar ufak ve içten bir konuşmanın ardından o fakir çocuk elleri size el sallar.
düşünceli yüz "abi insanları sevmemekten vazgeç" dediğini duyar o ellerin.
bir fakir çocukta 2 tane vardır.
iki fakit çocukta 4 tane vardır.
normal ellerden farkı yoktur her bir elde birbirinden farklı uzunlukta 5 parmak ve baş parmakta 2 diğer parmaklar da 3 tane eklem vardır.
öpülesi ellerdir. üşümüşlerdir. o ellere bir parça ekmek verebilmek, cebindeki parayı verebilmek, bir oyuncak verebilmek bir insan için ne güzel bir erdemdir. kimileri için tenezzül edilemez şeylerdir bunlar, ama insan ne oldum delisi olmamalı, bir saniye sonrası bile farklı olabiliyor.
fakir çocuk ayakları gördüm televizyonda. kağıt toplayan fakir çocuk ayakları. ayakkabısını okula giymek için saklarken sokakta yalınayak kağıt toplayan fakir çocuk ayakları. yaşlı ve fakir babanın 10 çocuğundan birisinin küçük ayakları. üreme organı kopasıca adamın bakamayıp sokağa saldığı çocuğun ayakları.
o ayaklar beni ağlattı ve hala daha gözümün önünden gitmiyor. uyanıyorum uyuyorum aklımdalar. bu havada sıcak botların içindeyken o çocuğun ayakları aklıma geliyor her şeyi üzerimden atıp yalın ayak sokağa fırlayasım geliyor. birden buz kesiyor.