saygı duyulası kadınlardır..
hiç olmazsa alenen yaptıkları iyiliğin karşılığını isterler..
evlilik, zengin sevgili, lüks yaşam, şöhret uğruna kendini veren(aslında gizlice satan) kadınlara göre çok çok çok onurludurlar.
evlenerek duygusal bir bütünlükle vücudunu tamamen satanlardan farklı olarak duygusal bir ilişkiye girmeden vücudunu parça satan insanlardır. dünyanın en şerefsiz mesleği değildir. çünkü hırsızlık, adam öldürmek, tecavüz etmek ve bir çok diğer suç istenerek yapılabilmesine karşılık hiçbir fahişe isteyerek bedenini satmaz.
Hiçbir kadın bedenini isteyerek satmaz. Aynı zamanda ne toplum tarafından aşağılanmayı ne de tecavüze uğramayı hakeder. Toplumun en çok dışlanan ve sevilmeyen kesimidir fahişeler. Onlara sahip çıkan yoktur. Buruşuk bir mendil gibi atılırlar bir kenara ne hayat verdikleri çocukaları ne de zevk verdikleri adamlar severler onları. Peki neden varlar öyleyse ? Toplumda bu kadar itilen sevilmeyen insanlar neden sokaklarda neden yol kenarlarında, ya da genelevlerde ? Nasıl yaşıyor bu insanlar. Sizin ve bizim gibi biz emeğimizi satıyoruz onlar ise vücutlarını daha zor değil mi! Daha çok acıtmaz mı. Hayır ben fahişe değilim öyle düşünenler olabilir. Peki ne yapıyorsun onlar için diyenler... Ben bir hukukçu olarak onların haklarına kendini adamaya karar vermiş bir insanım sadece. Tek umudum bunu yapabilecek düzeye gelene kadar fikrim değişmesin ve kavuşturabileyim onları yıllardır görmedikleri çocularına ya da özlemle bekledikleri umutlarına...
her ne sebeple olursa olsun, bedenini bir sebepten satmak zorunda bırakılan kadınlar..
aşağıdaki insanlık dışı maddeler " insan " olanın yüzüne bir tokat gibi iniyor.
ilgili tüzük gereği;
- bu mesleği icra ederken yakalanan kişi talebine bakılmaksızın vesikalı hale getirilir.
- vesikalı olması ile birlikte nüfus cüzdanı elinden alınır ve kimlik belgesi olarak kullanılmak üzere eline vesikası verilir.
o andan itibaren kadın yaşamının her anında kimlik yerine bu bekgeyi kullanmak zorundadır. çocuğunu okula kaydettirirken de, kimlik kontrolinde de, nüfus sayımında da.. kimliğin gösterilmesi gereken her yerde kadının yaptığı iş alenen ortadadır, bu mesleğe ilişkin tüm önyargılarla beraber.
- emekliklik veya kendi isteği ile işi bırakması halinde dahi bu bilgi kaydından silinmez.
sabıkalar bile, koşulları gerçekleştiği ve süresi dolduğu anda kişinin sabıka kaydından silinirken, devlet eli, izni ve denetimi ile icra edilen bu meslek, suçtan öte biçimde kişinin tüm hayatına, ölene kadar yapışmış durumdadır. *
sözde düzgün hayatı oluduğunu iddaa eden erkek ve kadınların birçoğunun sürekli fahişeleri yıkıcı olarak eleştirdiği, "ııı iğrenç şeyler" dediği ama yine aynı erkeklerin birçoğunun hayatlarında en az bir kere kapılarını aşındırdığı, yine edepli kadınlarında kendi fahişe istekelerini görmeyip sırf bedenlerini satıyolar diye lanetlediği günah keçileri. hepiniz ve hepimiz iki yüzlüyüz ve bu ikiyüzlüğümüzü inkar ettikçe bu kadınlardan daha arsız ve hayasız insanlar olarak yaşamaya devam edeceğiz.
çok güzel hisler
çok özel yerlerde
çok özel kişilere hibe edilecek yerde
karın tokluğuna
lanet,salyalı,aşağalık birine
satılmasaydı keşke
ve keşke bu müthiş kayganlık hissi
yaşlı bir kütüğü kesen kör testere sesine dönüşmeseydi.
......
özeli para karşılığı satan yani satmak zorunda kalan.
türk dil kurumu'na göre; "erkeklerin cinsel zevklerine para karşılığı hizmet eden ve bu işi meslek edinen kadına" fahişe deniyormuş. ayrıca toplum genelinde, fahişelik küçümsenirken, fahişelerde dışlanır. Madem fahişeler toplumdan dışlanacak kadar kötü insanlar, o zaman neden çok sayıda insan fahişe oluyor ve çok sayıda insan fahişelerle temasa geçiyor?.. sonuç: fahişeler değerli insanlardır. önemli bir toplumsal hizmeti görmektedirler.
çoğunlukla erkeklerin -ve bazen de kadınların- anlık cinsel açlıklarını doyurmak için doğal yollardan bir partner bulamadıkları zamanlarda ya da varolan partnerleriyle karşılayamadıkları sıradışı(!?) istekleri "had" safhaya ulaştığında, doyum için kendisine başvurulan ve söz konusu istekleri kişisel bir çıkar karşılığında gideren kişi...
biraz da mizahi bir yaklaşımla, fahişeliğin dünyanın en eski mesleği olduğu da söylenir.
aslında yapılan işin özel bir beceri gerektirmemesi, kişinin bedenini bu şekilde kullanıp kullanmamasının yalnızca bir zihniyet meselesi olması nedeniyle pek "meslek" tanımına uymasa da insanlık tarihi içinde, ve neredeyse her uygarlıkta, bir "fahişeler sınıfı" hep olagelmiştir.
ezici bir çoğunlukla fakirlik ve yaşam karşısında çaresiz kalmak sonucunda bu yola başvurmak zorunda kalınılır. yapılan eylemin "kolaylığı"(!!!), kişinin bedeni dışında bir ekip ve ekipmana gerek olmaması, yılın her ayı ve günün her saatinde ve hatta "her yerde" kolaylıkla yapılabilmesi ve gelirinin çok da kötü olmaması sebebiyle ortada bir talep olduğu ölçüde sürdürülür. ancak final, çoğu kez, oldukça kötüdür...
fahişeliğin yüceltilmesinin akla aykırı bir uğraş olduğu konusunda -neredeyse- herkes hemfikirdir. ancak akıl yürütme yetisine sahip herkes bunun, fahişeliğin insanı ezen yanının görülmesine engel olmayacağını da anlayabilir.
biz istemesek de hep varolacak olan fahişeliği hor göremeyiz ve fahişelere acıyamayız.
olsa olsa onları, insanlık yolculuğumuzda, yaşadığımız ve yaşadıkları sürece, bize eşlik eden -çoğu kez ezikliklerini kapatabilmek için- yaygaracı, küfürbaz, yırtık, saldırgan, alaycı bir biçimde görünmek zorunda kalan o çaresiz ve bunaltılı kardeşlerimizi "anlar", daha doğrusu "anlamaya çalışabiliriz"...