gereksiz romantizm yüklenmiş demir yığını. Ortaokuldayken bizim neslin en başarılı öğrencisini ödül olarak fransaya götürmüşlerdi, oradan eyfel kulesi şeklinde çokça anahtarlık alıp arkadaşlarına hediye etmişti. Eyfel kulesi denildiğinde aklıma bu gelmekte direkt.
paris param olsa yaşamak istediğim şehir, 5 günlükfuar için gitmiştik. eyfel kulesine de çıktık. Ne yazık ki fotoğraf makinesini uçakta unutmuşum. Neyse inşallah tekrar nasip olur.
Paris’te bulunan dünyaca ünlü Eyfel Kulesi’nin 1888’de, yapım aşamasından bir kare. 1889’da tamamlanan Eyfel Kulesi ilk olarak “Venedik Kırmızısı” rengindeydi.
erasmus öğrencilerinin vazgeçilmez anıtı, yurt dışı seyahatlerinin kanıtı, ben de gittim yabancı memleketlere diyebilmenin resimsel ifadesi, ınstagram'ın olmazsa olmaz fotoğraf örneği.
ingiliz şair William Morris, zamanının çoğunu hiç sevmediği halde Eyfel Kulesi’nin altında geçirirmiş. Bunu neden yaptığını soranlara ise verdiği cevap:
“Koca Paris’te bu çirkin demir yığınını görmediğim tek yer burası.”
çok çirkin bir ucube olmasına rağmen batı dünyasının onu iyi pazarlamasıyla insanların güzel zannettiği televizyon kulesi. adamlar tornavida şeklinde heykel yapıp onu pazarlasalardı yine bu kadar meşhur olacaktı belki daha çok.
--spoiler--
Guy de maupassant zamanının çoğunu eyfel kulesi altındaki restaurantta geçirirmiş. Bir gün biri ona “ sürekli buradasınız. Demek ki eyfel kulesi’ ni çok seviyor olmalısınız “ demiş. O da “ hayır. Bu kuleden çok nefret ediyorum ve paris’ te onu görmediğim tek nokta burası “ diye yanıtlamış.
--spoiler--
en üst kata gidene kadar canım çıktı ama değdi. hele ki gece çıkmışsanız müthiş bir manzara ile karşı karşıyasınız. 2. kat ile 3. kat arasında asansörde ayaklarınız yerden kesiliyor hissi oluşuyor.