evrim teorisinin temel çelişkisi

entry21 galeri0
    1.
  1. o değil de şimdi zürafalar elmalara uzanırken mi boyunları uzadı yoksa kısa boyunlu zürafalar öldü de uzun boyunlular kaldı ve onların nesli sürdüğü için mi uzun boyunlu oldular. bunu çözsek evrimde herşey yerine oturacak gibi.
    4 ...
  2. 2.
  3. eşşeklerin sikinin devasa olmasının türlerin yaşam mücadelesi ile alakasını bana açıklayın darwine iman edicem.
    6 ...
  4. 3.
  5. Açıkçası hepsinin okunması oldukça gereksiz şey. bir kere tüm canlı döllerinin ata bireyinkiyle aynı olduğu iddia edilmiş ki utanılacak kadar aptalca. tek hücreli ilkel canlılarda ve virüslerde bariz değişimler gözlemlenip tecrübe edilmekte. bütün köpek cinslerinin tek bir dağ kurdundan geldiğini ya da afrikalıların zenci olduğunu biliyoruz ki böyle bir genetik özelleşmeyi nasıl küçümserler anlamıyorum. ara geçiş formları üzerine bayağı bir zırvalanmış tür adı verilmesi bir şeyi değiştirmez zira gerçekten de şu an dünya üzerindeki türlerin bu güne kadar yaşamış olanların yüzde bir kadar olduğu bilimin kanaati. ondan sonra demişki mikromutasyonun avantaş sağlaması ve birikmesi vs. bireysel anlamda rekabetüzerine etkisini göremeyebilirsin ama birikmeden kalıtılabilir ve henüz selekte edilmediği halde kalıtılabilir, sayı arttıktan sonra mikromutasyonun yarattığı değişik ve o çok küçük rekabet avantajı fark yaratmaya başlar. ve ondan sonra mutasyon sırası başka bir bireye geçer. mikromutasyonun gen frekansına etkisini 0 kabul edemezsin.

    'insanda dna onarım mekanizması vardır ve 3 milyarda bir hataya izin verir. ' demiş evet salak insanda öyle lakin eskiden ilkel zamanlarda hata payı çok daha yüksekti ve dolayısıyla hata payının olumlu sonuç doğuma ihtimali de daha yüksekti.

    ''makrodeğişiklik aynı zamanda mutasyonun yıkıcı etkisinin hat safada olduğu riskli bir durumdur. öngörülere göre bunun olması halinde belki de bütün canlılar ölecekti'' hani belki ölenler zaten ölü olduğu için sana herkes mükemmel görünmüştür.
    aman neyse.
    1 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. bazı insanlardan güzel maymunlar var arkadaş ya ne çelişkisi. insan düşünmeden edemiyor acaba var mı diye.
    0 ...
  9. 6.
  10. atom altı (quantum) ve atom üstü (veya atomlar arası) olarak iki farklı alan yaratarak modern fiziğin kaptırıp gitmesine yol açan einstein'ın "iki alemde (atom altı/üstü) farklı fizik olmaz, bunların arkasında daha birleştirici, her iki alemi de açıklayacak bütünleştirici doğa kanunları olmalıdır" demeye getiren itirazını anımsatır. einstein'ın -bir anlamda kendi çocuğu olmasına rağmen- kabullenemediği kuantum mekaniği daha sonra 20. yüzyıl boyunca yapılan deneyler, geliştirilen formüller ve belki de en mühimi bu formüllere dayanarak icat edilen elle tutulur ve işe yarar teknolojik ürünlerle rüştünü ispat etmiştir.

    einstein'ın kendi fikirsel çocuğunu reddetmesi diğer bilim adamlarını durduramadı elbette. neydi einstein'ı böylesine rahatsız eden? kuantum aleminine ait birtakım kuralların fiziğin, ya da herhangibir bilim dalının gözlemlenebilir, ölçülebilir tarzı geleneğine ters düşmesi. en basit haliyle, eğer atomun çevresinde -eski tabiriyle- "dönen" bir elektronun nerede olduğunu tespit edersen hızını (velocity) tespit edemeyiz, hızını tespit edersek nerede olduğunu tespit edemeyiz. tek başına bu hadise bile klasik fiziğin konusu olan hareket ve cisim ilişkilerinin kuantum aleminde geçersiz olduğunu söyler, bu da einstein'ın ölene kadar bu fenomen ile kavga etmesi için yeter de artar bir sebep olmuştur.

    tuhaf bir kader, tesadüf ya da ironi olarak, kendi bulgusuyla kavga eden einstein, aslında görecelik kavramı ile bir yerde kendisine kadar hakim fizik kabul edilen newton fiziğinin eksik olduğunu da ispatlamıştır. tarihte bu kadar meşhur bir başka çatışma örneği olmamasına rağmen, genel olarak tüm bilim dallarında geçmişte ortaya konanların yanlışlanması ve/veya açıklama gücünü yitirmesiyle birlikte yeni fikirler, yeni formüller ve anlayışlar geliştirilmiştir. gelgelelim, eğer bugün hala uzaya çıkmak için, aya veya mars'a gitmek için gereken yerçekimi hesaplamalarında einstein'ın değil, newton fiziğinin formülleri kullanılmak zorundaysa demek ki büyük çapta evren kanunlarını anlayabilmemiz için birden çok fizikçiye, birden çok yüzyıla, daha derin gelişmelere mecburuz demektir. mesela bugün beliren başka bir hadise de şudur: newton'u, einstein'ı ve gelmiş geçmiş tüm fizikçileri üstüste koysak yine de evrenin yüzde beşine tekabül eden madde ve enerji kısmı ile ilgilidir. evrenin geri kalan yüzde doksanbeşi, revaçta olan deyimleriyle kara enerji ve kara madde hakkında bir bilgisi olan yok; bunu da bırakalım, nasıl bir yöntemle bu yeni tespit edilen alanların anlaşılabileceğine dair bir ipucu bile yok. ancak bu insanların ortaya koydukları olmasaydı zaten bu yüzde doksanbeşi bilmediğimizi de bilemezdik. bilimin başarı adına özeti de bir anlamda budur: bilmediğini bilmek. yani ikibinbeşyüz sene evvel socrates'in söylemiş olduğu rivayet edilen laf.

    darwin'in "the most obvious and gravest objection which can be urged against my theory" diye ortaya koyduğu ara geçiş fosil sıkıntısı yarın belki giderilebilir, belki başka bir perspektifle ara geçiş fosillerinin bulunmasının gereksizliği ortaya çıkar, belki de bazılarının ifade ettiği gibi böyle birşey yoktur, aradığımız şeyi doğru ifade (ve dolayısıyla formülleştirme) edemiyoruzdur. bunlar bilim tarihindeki ilk sendelemeler, ilk yetersizlikler değil; tam aksine, bilimin motoru budur. hiçbir bilim kişisi hiçbir yerde "bu mutlaktır" diye bir laf etmez; "şu ana kadar geliştirilen en açıklayıcı model" der, ya da "yüksek oranda doğru", "belli şartlar gerçekleşirse bu" tarzı ifadeler kullanır, bundan da gocunmaz. bizimki gibi ülkelerde bilimin bir türlü gelişememesinin bir nedeni de budur: mutlakiyetçi zihniyet. belki başka prensiplerde işe yarayabilir, ancak bilim sözkonusu olunca mutlakiyetçi zihniyet daima tükürdüğünü yalar. zaten bilim adamları bunun tarihini gayet iyi bildikleri için temkinlidir.

    yarın biyolojik hadiseleri açıklayacak daha iyi bir teori, model, anlayış, perspektif, formül vs. bulunur ve halihazırda darwin'den bu yana geliştirilen evrim kuramını yanlışlarsa bilim insanı darwin'e hakkını teslim eder ve yoluna bu yeni teori ile devam eder. ancak tıpkı newton vs. einstein örneğinde, ya da einstein vs. kuantum teorisyenleri örneklerinde olduğu gibi, herkes, ne kadar büyük insan, akıllı bıdık, üstün zeka falan da olsa gerçeğin dinamiğinin ancak bir kesitini ortaya çıkarabilmektedir. mesela bir iddiaya göre bilimde büyük insanlar devri tarihsel olarak misyonunu tamamlamştır; yani bu ne demektir, yeni bilimsel buluşlar ekiplerin, deneylerin ve laboratuvarların eseri olacaktır. bu bir iddiadır ve arada yine dehalar parlayabilir; ancak bunlar eskiye oranla daha az olacak, bilimin ilerlemesi için dehaları bekleme yerine sistemli ve organize çabalar daha belirleyici olacaktır.

    daha dna'nın tam olarak nasıl işlediğini bilmiyoruz, daha 3.5 milyar yıllık canlı evriminin eli yüzü düzgün bir haritası (taxonomy) oluşturulmadı, daha ilk yapay hücre yapılmasının üzerinden on yıl geçmedi. ancak bu sayılan kavramlar bile, yani ne bilmediğimizin resmi, darwin'den bu yana, yani biyolojinin bir bilim dalı olmasından bu yana yapılan envai çeşit çalışmalar sayesinde olmuştur. darwin'in en büyük katkısı aslında canlıların kökenini tam anlamıyla tespit etmek değil, insanlar için bu yönde bilimsel bir mücadeleye girişebilme imkanı yaratmasıdır; tıpkı newton'un fiziği bir bilim olarak ortaya koyması gibi.

    bu noktadan sonra iki yol var: birincisi, darwin'den, newton'dan -ya da mesela astronomi için galileo'dan- önce hakim olan "herşey akıllı bir gücün yaratması ile olmuştur" fikrine sadık kalırsınız. bu yola kafa koyanlar daima "hani cevap, demek ki ben haklıyım" tarzında hiçbir bilgi birikimine yol açmayacak bir mutlakiyet yarışında olmak zorundadır. bu kişiler "hiçbirşey yapmama", "hiçbir yeni fikir üretmeme" ve "taş üstüne taş koymama" konusunda hakim taraf olacaktır. çünkü nihayetinde her yeni teori kendi mutlakiyetçi zihniyetlerine inen bir darbedir. ikinci yol ise insanlığın bu birkaç yüzyıllık anlayışı ile ortaya koymaya başladıklarına bakar ve doğayı anlama yolunuza burdan devam edersiniz. newton yerçekiminin varlığını tespit etti, biraz önce bahsedildiği üzere hala bu bilgi ile uzaya çıkılıyor, gelgelelim insanlık bilimi henüz yerçekiminin ne olduğunu tarif edemez, yani kaynağının ne olduğunu, nasıl çalıştığını bilmiyoruz. ancak bu "bilmeme" durumu insanlığı fizikten ya da newton'dan soğutmuyor. tam tersine newton'un hakkını teslim edip yeni alanlarda yola devam ediliyor. biyoloji için de aynı şey söz konusu: sen ara fosil yok diye bütün bir alanın bulgularını reddedersen senin amacın zaten bellidir, birinci kategorinin insanısın demektir.

    (bkz: evrim teorisinin en tehlikeli özelliği)
    3 ...
  11. 7.
  12. Temelde yoktan birşeylerin varolduğunu savunmaktadır. 13 milyar yıl önce küçük bir bilye kadar olan evren büyümüş, milyarlarca ışık yılı kütleye ulaşmış, orada bakteri gelip dünyaya düşmüş ve hepimiz oradan gelmişiz. Bakteri nereden geldi amk?

    Temelde çok sığdır. % 100 doğru olması, yaratan bir gücün olmadığı anlamına da gelmemektedir.
    0 ...
  13. 8.
  14. 9.
  15. islamcıların varlığıdır. bence temel çelişki bu. doğal seleksiyon varsa bu insanlar niye var?
    3 ...
  16. 10.
  17. köpekten ve domuzdan evrilenleri açıklayamıyor.
    1 ...
  18. 11.
  19. canlılığın ilk görüldüğü dönemde atmosferde oksijenin bugünkünden az olduğunu, böylece ilk aminoasitlerin oluşmaya başladığını iddia etmesi.

    halbuki son araştırma sonuçlarına oksijenin az olması bir yana, oksijen bugünkü halinden çok daha fazlaydı. bu da bırakın aminoasitlerin kendiliğinden oluşmasını, -varsa- aminoasitlerin ayrışmasına neden olacak bir ortamdı.

    edit: bilimsel konuş diye ağlayan sen değil miydin güzel kardeşim? eksilemeden önce araştırdın mı bu dediğimi?
    0 ...
  20. 12.
  21. 35-40 metrelik adem ile onun leğen kemiğinden gelmiş olan havva'nın olmadığını iddaa etmesidir.

    ulan evrim teorisinde açık arayanların inandığı şeyleri bilmesem söyleyip yazdıklarını ciddiye alıp okuyacağım ama. doğaüstü şeylere inanıyorsunuz lan, çelişkiyi bırak olasılığı yok. hepsini geçtim yoktan var edilmediğimize ve ortada bir değişim olduğuna göre evrim teorisi baştan sona yanlış da olsa evrim bir gerçektir ve eninde sonunda doğrusu yazılır. olayınız buna katkıda bulunmaksa kariyerinizi ona göre planlayın da şu andaki teorideki eksiklik olduğunu düşündüğünüz kısımları bana anlatmanın neye ne faydası var anlamış değilim.
    0 ...
  22. 13.
  23. 14.
  24. en basiti bile 100 dizili olan aminoasitlerin tesadüfen oluştuğunu iddia etmesi.

    ihtimal 10 üzeri 63 gibi bir sayıya tekabül eder ki bunu kendileri de inkar edemez.
    2 ...
  25. 15.
  26. bir aminoasit in kendiliğinden oluşması için samanyolu galaksisi büyüklüğünde bir "ilkel çorba" olması gerektiği halde -orada bile zibilyon katrilyon yıl geçecek ki, o da olur ya... hesabı" bu "çorba" yı nereye sakladıklarını söylememeleri.

    saklamayın oğlum, ev arkadaşıyız şurada.
    1 ...
  27. 16.
  28. mikroskopların hücreleri bildiğin su dolu prezervatif gibi göstermekten öteye gidemediği yıllarda hücreleri görüp "hmm bunlar aynı lan!" diyen bir adamın kendisinin bile çelişkilerini sık sık itiraf ettiği bir temele dayanması.
    2 ...
  29. 16.
  30. 17.
  31. insanlar maymunlardan geliyorsa şimdiki maymunlar neden insan olmuyor? Ya?
    0 ...
  32. 18.
  33. Evrimi tamamlama diye bir şey var. eğer o varlık evrimini tamamladıysa o bir daha evrim geçirmez.
    0 ...
  34. 19.
  35. Evrim gercek olsaydi su an dunyada kanatli insanlarda olurdu,ha bu mantiga aykiri ise evrimin kendi kendine mantikli hareket edebilecek ozelligi yok demektir,buda evrime siktir cekmektir,bu arada evrime inananlarin cinsel organi iyiki kafasinda cikmamis
    1 ...
  36. 20.
  37. Evrimin bunca yıldır kendini idrak edecek zekada ve kapasitede canlı oluşturamasıdır. Sene 2000 olmuş 14 hala "evrimin temel çelişkisi vardır." Yav he, önce birkaç yüzbin yıl evrimleşelim sonra düşünelim bunları. Misal kimse fareye soruyor mu evrimi? Yok. fareden çegirgeden cevap bekleyen var mı? O da yok. E bu neyin özgüveni paragraf paragraf ahkam kesiliyor. Çok tuhaf sevgili dostlar...

    Not: yüzbin yılı geçtim bari kalıtım, biyoloji falan bilsin bu zat-ı muhteremler.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük