darwin dahil yüz yılı aşkın bir süredir en ateşli ve sözde bilimsel evrimcileri dahi sus pus eden "gözün evrimi nasıl mümkün olabilir?" sorusunun arasında yer almadığı sorulardır. bu sorunun hodri meydan ifadesi ile takip edilmesi muhtemeldir.
bırakın senaryo yazıp kendinizi tatmin etmeyi de şu göz meselesini açıklayın. son yıllardaki en ateşli ağababanız richard dawkins dahi becerememişken siz açıklayabilecek misniz bakalım şu gözün evrimi meselesini!
not: salak salak mesajlar yazarak aklınız sıra dalga geçmeye çalışıp inanları kendinize, cahilliğinize güldürecekseniz yemekteyiz darwin başlığı var gidin orada eğlenin. hiç olmazsa cehaletiniz bilimsellik adı altında körü körüne inanmış olduğunuz ortaya çıkmaz.
hakkında verilen bilgilere kaynak olan üç asıl, dört beş yan sitenin harun yahya destekçisi sitelerden farkı götten uydurma olmamaları, bilimsel makaleleri kaynak göstermeleri, evrim karşıtı yalanlara direkt cevap vermeleri olan sorulardır. bu siteleri üstün kılan tamamen bilimsel yöntemlerle yapılmış çalışmalar olmaları, profesörler tarafından hazırlanmış (profesör dedim bak, imam değil) ya da profesörlerin çalışmalarını referans almış olmalarıdır. zaten sorulan salak soruların çoğuna doğrudan kişisel yorumlar ile yanıt verilmiş, herhangi bir referansa da gerek olmamasına karşın göze sokmak için linkler verilmiştir. o meşhur tembellik gösterilmeden linkler tıklansa ve biraz kafa yormaya çalışılsa bunlar görülebilirdi kolaylıkla.
edit: hala daha teori o, kanıtlanmadı ki yorumu yapmak, gözünü ve kulaklarını kapatıp "banane banane, la la la la" demekten de farklı değil. bunu da belirteyim dedim.
edit2: bu sorular aslında o kadar salak sorular ki, herhangi bir kaynağa başvurmadan bilgi birikimi ya da akıl yürütme ile rahatlıkla cevaplanıyorlar - ki verdiğim yanıtların da %90'ı bu şekilde. mesnetsiz iddialarda bulunmadan önce hangi linkte ne var bakılsa idi görülebilirdi. girdiğim entrylerde copy paste olarak sadece linkler verildi, açılıp bakılsın, örnekler görülsün diye, bir de ara formların isimleri.
eğer copy paste dahi olsa bu yazılanlara karşı çıkabiliyorsanız, buyrun girin entrylerinizi de görelim.
internette bulunabilecek binlerce siteden birinden direk kopyala yapıştır metodu ile girilmiş entryler yumağının neden olduğu başlık.
eğer az daha kassaydın karşı evrim teorileri ile de bilgiler bulabilirdin.
bu rda gördüğümüz olay bilgide seçiciliktir. yani işine geleni al kullan, işine gelmeyen zaten yalan bilgi.
bilgi aldığınız sitelerin harun yahya sitelerinden farkı ne? onların bilgisini üstün kılan ne?
teori kesin kanıtlanmamış bilimsel önermelerdir. unutmayalım galileo'dan önce dünyanın yuvarlak olduğuna inanan yoktu. onların da bir teorisi vardı ama bu teori dünyayı tepsi şekline sokamadı.
bir kısmı aslında evrim teorisi ile bile ilgili değildir.
"maymundan geldiysek maymunlar nerden geldi, o nerden geldi, bu nerden geldi, dünya nasıl oluştu, güneş nasıl oluştu, yıldızlar nasıl oluştu, gaz ve toz bulutu nasıl oluştu?"
e höst derler adama. evrim teorisi dünyada ilk canlılığın nasıl ortaya çıktığıyla ilgilenmez, dünya, yıldızlar, galaksiler ve evrenin nasıl oluştuğu ile de ilgilenmez. türlerin kökeni ile ilk canlının ortaya çıkışından bu güne nasıl bir süreç işlediği ile ilgilenir.
evrim ile alakasız ama canlılık nerde başlar, ilk canlı nasıl ortaya çıkmıştır gibi zor sorular da yine bilimsel perspektifle açıklanmaya çalışılmaktadır. en çok bilinen teoriler abiyogenez ve panspermiadır ama diğer teoriler için şuraya bakabilirsiniz:
son olarak "insan gözü göz mükemmel bir yapı, bir parçası eksik olsa işe yaramaz, evrim bunu nasıl açıklar?" sorusunu da elimden geldiğince yanıtlayıp şimdilik kaydıyla köşeme çekilmek isterim.
öncelikle şunu söylemek lazım, bırakın bir parçasını, pek çok parçası eksik göz örnekleri hala doğada mevcuttur. aşama aşama görmek isterseniz şurada güzel bir derleme var:
insan gözünün henüz o kadar da mükemmel sayılamayacağını, mesela ahtapot gözünün daha gelişmiş olduğunu öğrenmek enteresan değil mi?
kuşkusuz gözün evrimi de diğer tüm organlar gibi yukarıdaki linkte de görüleceği üzere aşama aşama olmuştur.
şunu düşünün, sadece ışığın varlığı ile yokluğunu ayırt etmek bir canlının hayatta kalması için %100 kör olanlara göre kendisine bir avantaj sağlar mı sağlamaz mı?
ışığın geldiği yönü ayırt edebilen bir canlı, sadece ışığın varlığı ile yokluğunu ayırt edene göre avantajlı mıdır, değil midir?
peki ya şekilleri hafiften ayırt etmeye başlamış bir canlının ışığın yönünü algılayana göre avantajı? derinlik algısının bir önceki aşamaya göre avantajı, ya da renkleri algılayabilmek?
salak sorular sorulmaya devam edecek kuşkusuz. şu linkte bunlar gibi 547 adedini bir arada bulabilirsiniz:
kabullenmesi zor olduğundan habire ortaya çıkan sorulardır. abi gerçekten zor bişi halkı değişime inandırmak. çünkü değişim, hele ki kökten değişim, diğer bir tabirle devrim, yeltenenleri tarafından saçma olarak değerlendirilen, mevcut değerleri-yargıları-doğruları-yanlışları, her birşeyi ortadan kaldırıp, yerine yeni ve yeltenenleri tarafından eskiye nazaran daha iyi olduğu savunulanları getirmeyi gerektirir. ve bu konu çok kapalı olduğu için, dogmatik olduğu için daha sağlıklı düşünen bireylere seslenmek daha makul gibi görünüyor.
- nası yani...şimdi maymundan geldiğimizi mi düşünüyorsun...
- haydaaaa...şimdi celaleddincim olay şu....*
bazen evrilip çevrilip aynı şeyin farklı kelimelerle tekrarlandığı sorulardır:
"ülen at yıllardır attır. 2000 yıldır milim evrileşmemiş. tamamen başka bir mahluk olmadığını milyonlarca yıl masalı ile yuttum hadi, ülen 1 mg da mı değişmez bu mahluk?"
ya da
"e peki madem evrim var. şu anda maymunlar neden hala maymun ve biz insanlar neden insanız, ve timsahların resimleri, figürleri 2000 yıl önceki mağara duvarlarında nasıl var? ya peki dağlarda bulunan binlerce yıllık balık fosilleri, ya da şöyle diyelim milyon yıllık yusufçuk fosili. bunlara ne diyeceksin ? evrim binlerce yıl biladerim de milyon yıllık yusufçuk yok a.q ben evrimleşmem ziktirsin maymunlar evrimleşsin mi dedi ?"
"3 yaşında bir yeğenim var anlatsam götüyle güler."
richard dawkins, kör saatçide insan algısının kendi yaşam süresiyle kısıtlandığı için bu sürenin milyonlarca kat daha büyüğünü kavramakta güçlük çektiğini söyler. mesela "insan şu aşamadan şu aşamaya bir milyon yılda geldi denildiği zaman" ne kadar büyük bir zamandan bahsedildiği hemen kavranılmaz. bir milyon yıl dediğimiz, sizin o at ikibin yıldır aynı kalmış dediğiniz sürenin beş yüz katı. kaldı ki bir milyon yıl, evrim süreci için kısa bir dönem. şöyle de bir örnek verir: kurttan, bu güne köpeğin evrimine bir adım dersek tüm evrim süreci londra'dan bağdat'a yol olur.
yine de daha kısa sürelerde evrim mekanizmasına benzer örnekler görmek mümkün: pit bull. bu terimin ilk kullanıldığı zaman 1800'lü yıllar. o tarihlerden önce böyle bir köpek yok. yapay seçilimin basit bir örneği.
kaldı ki teorik olarak bir tür bir milyon yıl da geçse, eğer ki ortam şartları yaşamasına uygunsa, değişmeden de kalabilir. aha bak bu canlı bir milyon yıldır aynı, o zaman evrim yok???!?!? kocaman bir alkışşşş. bir alkış da kendini üç yaşındaki yeğenleri ile bir tutanlara...
bazıları felsefiktir: "soru insanların nasıl büyüdüğünün biyokimyasını ve fizyolojisini bile çözememiş insanoğlunun en büyük kendini beğenmişlik gösterisi değil midir evrim teorisi?"
Biyolojide insan şöyle sınıflanır: insan --> primat --> memeli --> omurgalı --> hayvan. Evrim teorisi de bu minvalde hareket eder ve insanın türünün oluşumunu diğer hayvan ya da bitkilerden ayrı tutmaz. insanın dünyanın merkezi olduğunu söyleyen düşünce sistemlerinden daha fazla bir kendini beğenmişlik göremiyorum ben burada.
eğer bu soruda "daha gözünün önünde olanın ne olduğunu anlayamazken tutup yüz milyonlarca yıllık bir süreci araştırmak senin neyine" denilmek istenmişse o zaman sizi daha güneşin doğuşunun, batışının ne olduğunun anlaşılmadığı çağlara davet etmek isterim. bu tarz bir düşünce, bilimin önünü tıkamaktan başka bir işe yaramaz.
Top10 sıralamasının listelemeye yetmediği sorulardır. evrim teorisi başlığında sorulmuş onlarca saldırgan soru arasından nispeten daha az saçma olanlarını seçip cevaplamaya çalışmaya devam edelim.
SORU:
"Mutasyon dediğimiz şey kötü bir şey, zararlı mutasyon olma olasılığı faydalı mutasyon olma olasılığından binlerce kat daha fazladır. hatta faydalı mutasyon olma olasılığı sıfıra yakın sayılmaz mı?"
temel hata: mutasyonların çoğu zararlı değil nötürdür. kaldı ki bir mutasyonun faydalı ya da zararlı sayılması ortam şartlarına bağlıdır. tabi mutasyon deyince akla hemen bilim kurgu filmleri geldiğinden bu şekilde bir önyargı doğal diyebiliriz.
E-koli bakterileri ile yapılan bir deneyde tüm yeni oluşmuş mutasyonlarda 1/150, tüm yeni oluşmuş "fonksiyonel" mutasyonlarda da 1/10 frekansında faydalı mutasyon gözlemlenmiştir. (Perfeito, Lilia, Lisete Fernandes, Catarina Mota and Isabel Gordo. 2007. Adaptive mutations in bacteria: High rate and small effects. Science 317: 813-815. )
Laboratuar ortamında faydalı mutasyonlar sürekli gözlemlebebilir ve gözlemlenmektedir. Bir kaç örnek:
Prijambada, I. D., S. Negoro, T. Yomo and I. Urabe. 1995. Emergence of nylon oligomer degradation enzymes in Pseudomonas aeruginosa PAO through experimental evolution. Applied and Environmental Microbiology 61(5): 2020-2022.
Dean, M. et al. 1996. Genetic restriction of HIV-1 infection and progression to AIDS by a deletion allele of the CKR5 structural gene. Science 273: 1856-1862.
Boyden, Ann M., Junhao Mao, Joseph Belsky, Lyle Mitzner, Anita Farhi, Mary A. Mitnick, Dianqing Wu, Karl Insogna, and Richard P. Lifton. 2002. High bone density due to a mutation in LDL-receptor-related protein 5. New England Journal of Medicine 346: 1513-1521, May 16, 2002. http://content.nejm.org/c...content/short/346/20/1513
yukarıdaki örnekler aynı zamanda şu soruya da yanıt vermekte.
SORU:
"bu teori, hangi laboratuvar ortamında test edip onayladı ki?"
evrim teorisi, tekvücut bir teori olarak düşünülür karşıtlarınca. oysa ki evrim teorisi, aynı temel fikri baz alan yüzlerce farklı teori ve hipetezin birleşimidir. bunların bir kısmı deney ve gözlemlerle yanlışlanır, bir kısmı doğrulanır, bir kısmı revize edilir. Sonuç olarak gün geçtikçe daha da sağlamlaşmakta. laboratuar arıyorsanız yukarıdaki örnekleri inceleyebilirsiniz.
SORU:
"e ama evrim teorisi gerçek bilim adamlarınca yüzlerce kez çürütüldü diyorlar?"
yanıt: yukarıda da bahsettiğim gibi, evrimle ilgili pek çok hipotez zaten bizzat bunları ortaya atan bilim adamlarınca yerlerini yenileri almak üzere çürütülmekte - ki bilimsel yöntem böyle işler - fakat çok çok daha fazlası bulgularla desteklenmekte, kanıtlanmaktadır. sanıldığının aksine, yanlışlanan teoriler yerlerini daha sağlamlarına bırakmakta. genel anlamda evrim teorisi çürütülmek şöyle dursun, her geçen gün yeni kanıtlarla desteklenmektedir.
işte son zamanlarda sadece primat evrimi ve insan evrimi ile ilgili yayınlanan makaleler:
Top10'de onuncu sıraya kadar gelen, fakat burada kalmayacak gibi görülen sorular. number ten: "sırf bazı canlıların yapılarında benzerlik var diye bu canlıların aynı atadan geldiğini savunmak bir dogmalar bütünü olduğunu baştan kabul ettiğimiz din inancından bile daha dogmatik bir yaklaşım değil midir?"
el cevap: değildir.
Önce tdk sözlüğünden bakalım bilim nedir: Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan yöntemler ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi.
Farklı şekilde söylersek, bilim, gözlenebilir olguları betimleme, olgular ve olgular arasındaki ilişkileri açıklayarak genel ilkelere varma ve bu genel ilkeleri ve genellemeleri tekrar olgulara dönerek test etme, yani "dogrulama ve yanlışlama" sürecidir.
tırnak içine aldığım kelimeler önemlidir, doğrulama ve yanlışlama. yani, evrim teorisinin söylediği her hangi bir şey, eğer gözlemlerle çatışıyorsa yanlışlanabilir. din inancının tersine, bu teorinin ortaya attıkları, yerine daha iyisi geldiği taktirde, terk edilebilir. kuşkusuz yerine gelecek olan söylem de bilimsel yöntemlerle elde edilmiş verilerek dayalı olacaktır.
Bilim dogmatik değildir. Bu günkü haliyle evrim teorisi, Lamarck ya da Darwin'in ilk ortaya attığı görüşlerden oldukça farklıdır.
- abi şimdi bu adam ne demek istiyor?
+ baba işte insanların atası maymundur diyor.
- yani bi dişi bi erkek maymun birleşiyor. oradan biz çıkıyoruz öyle mi?
+ e yani.
- iyi de abi maymunlar nereden geliyor?
+ onlar zaten maymunlar abi bi yerden geldikleri yok.
- ama abi bununda bi başlangıcı olmalı yani.
+ heeeee. onlar için de şey diyorlar. ilk önce bi tavuk varmış. eeeee.....işte ordan yani.
- ne alaka abi tavukla.
+ ya baba civcivden tavuk çıkmadığı için.
- abi civciv nerden çıktı şimdi ya?
+ tavuktan.
- hayır tamam da maymunla ne alaka.
+ ne bilim aq.
artık hangi birine yetişeceğimi şaşırdığım sorulardır. sürekli geliyor, durduramıyoruz. bu sorular gerçekten cevabını öğrenme amaçlı sorulsa saygı duyacağım, ama oturduğunuz yerden evrim teorisini çürütmeye çalıştığınız zaman komik duruma düşüyorsunuz, bilesiniz.
nacizane dokuzuncu sıraya bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak fiilini en güzel örnekleyen "neden insanın kanadı yok?" sorusunu koymak isterim. soru sahibini alkışlıyorum, şak diye çökertti evrim teorisini. bunca bilim adamı bir asırdan fazla zamandır akıl edememişti bu soruyu zaten, "hakkaten lan" demişlerdir eminim şimdi.
"bir zamanlar bir hayvan vardı, yürüyordu yerde. sonra lan şimdi uçsam ne güzel olur ha, kimse yakalayamaz beni diye düşündü, kastı kastı, torunları kuş oldu."
yok böyle bir şey. teori bunu söylemiyor. değişiklikler ihtiyaca göre gelişmez, önce değişiklik olur, eğer bu değişiklik bi halta yaramazsa geberip gidersin, yok eğer hayatta kalma yarışında sana bir avantaj sağlıyorsa yaşar, döl verirsin. böyle böyle birike birike gelişme sürekli bir şekilde devam eder.
x maddesini tüketen bir bakteri kolonisi düşünün. bunlar mutlu mesut yaşarlarken aralarından bir kaçı y maddesini de tüketebilecek şekilde mutasyon geçiriyorlar. bunlar da çoğalıyor, orjinal bakteriler de, sonuçta x maddesi bol. zamanla x maddesi tükendiğinde sadece x tüketebilen bakteriler ölüyor, y tüketenlerin nesli devam ediyor ve kısa süre sonra da tüm kalan bakteriler x+y tüketme yeteneğindeki bakteriler oluyor. bakteri "lan x bitiyor, ben y'yi de tüketebilecek şekilde gelişeyim" demedi, aynı şekilde insanlar da evrim sürecinde "uçmaya ihtiyacım var, kendimi o şekilde geliştireyim" demediler, değişim oldukça ortama daha iyi uyum sağlayanların nesli sürdü. umarım yeterince açıklayıcı olmuştur.
aynı sorunun bir başka şekli "neden yeşil insan yok" sorusudur ki cevap aynı zaten.
top10 listesindeki 8 numaralı soru "evrim varsa, neden hala evrim geçirmekte olan canlı yok?" sorusudur. aslına bakarsanız bu soru, listemizin tepesindeki "maymunlar bu gün neden insan olmuyor" sorusunun biraz şekil değiştirmiş hali, yine aynı temel yanılgıya dayanıyor.
"evrim geçirmekte olan canlı" diye bir kavram yoktur, evrim geçiren türler vardır. genellikle bir türdeki en küçük değişikliği bile gözlemlemek için binlerce nesil beklemek gerekir, takdir edersiniz ki bu gündelik hayatımızda kolaylıkla görebileceğimiz bir şey değil.
ama bilim adamları çalışıyor, merak etmeyin. üreme hızı yüksek mikroorganizmalarda bu binlerce nesili ve geçirdikleri değişimleri gözlemlemek mümkün. en basit örnek bakterilerin zamanla antibiyotiklere direnç kazanması. bu konuda yapılan pek çok çalışma ve yayınlanmış yüzlerce makale bulmak mümkün. ama bunlar küçük değişiklikler, yeni tür oluşmuyor, makro evrim görmek isterim illa derseniz literatürdeki örnekler için sizi şuraya alalım.
top10'da altıncı sırada "madem evrim var, neden hala maymun var etrafta?" sorusudur. aslında bu biraz daha yukarlarda olmalı ama atlamışız. neyse, beşi de atladığımı sanmayın, o da "evrime inanıyor musun?" sorusu.
altıncı sıradaki sorunun cevabı basit aslında. yine teori ile ilgili bir yanılgıya dayanıyor. evrim teorisi, bir tür evrimleşirken onun atası olan tür yok olur diye bir şey söylemez. eğer ortam şartları ikisinin de hayatta kalmasına ve üremesine elverişli ise iki tür bir arada var olmaya devam edebilir. keza, bir türden sadece tek bir tür evrimleşir diye bir şey de yok. insan, aklını kullanma yönünde evrimleşerek hayatta kalmış, maymun atikliği ve kuvveti ile. şurada da güzel bir örnek var zaten: (bkz: #3726944)
kendi listemdeki yedinci soru da altıyla alakalı. "evrim bize kıyak mı geçmiş yani?"
evrimin kimseye kıyak geçtiği yok. bu gün bizden başka milyonlarca tür var. ortama uyan türünü devam ettirir.
evrim, belli bir hedefe doğru yönlenen bir süreç değildir, yani insanı oluşturma niyeti ile yola çıkmış bir güç değil evrim. sonucunda ortaya insanın ve bu günkü canlıların çıktığı bir süreçtir. yarın bir gün küresel ısınma, göktaşı çarpması, nükleer savaş ve benzeri bir nedenle dünyada insanın yaşayamayacağı şartlar oluşursa biz gideriz, başka türler kalabilir.
- ya kafama bişey takıldı. şimdi insanlar birkaç milyon yılda evrimleşti di mi?
+ hıhı
- birkaç milyon yıl daha geçince noolcek?
+ nası yani?
- yani insanlar evrimleşecek mi?
+ eeee...
- belki de süper insanlar oluşur.
+ ee olur tabi, neden olmasın canım.
böyle salakça bir soru oalamaz.. bu soru türkiye halkının evrime, bilime bakış açısını gözler önüne sermekte..
o kadar okuduk ettik, evrimin bir inanç türü olduğunu hiç rastlamadım.. haa çürütmeye çalışanlar, aydınlatmaya çalışanlar vardır. ama inanıyorum yada inanmıyorum diye bir şey olmaz..
batı da artık insanlar evrim var mı yok mu diye tartışmıyor.. cevaplanamayan sorulara cevap arıyorlar sadece.
mesela izafiyet teorisine , yerçekimi kanununa, kepler kanununa veya modern atom teorisine inanmayan var mı? veyahut inananların bu konu hakkında ibadet ettiğini düşünenler var mıdır acaba?
acaba neden böyle bir yaklaşım içerisindeyiz? neden evrimi inanıp inanmama olayı olarak görüyoruz?
isterseniz yineleyelim: ""Balıktan hem su hem karada yaşayan amfibyumlara geçişi gösteren ara formlar: Tiktaalik rosae, Osteolepis, Eusthenopteron, Panderichthys, Elginerpeton, Obruschevichthys, Hynerpeton, Tulerpeton, Acanthostega, Ichthyosgtega, Pederpes finneyae ve Eryops; amfibyumlardan ilk sürüngenlere geçiş aşamasını gösteren: Proterogyrinus, Limnoscelis,Tseajaia, Solenodonsaurus, Hylonomus ve Paleothyris; dört ayaklı sürüngenlerden memelilere geçişi gösteren: Protoclepsydrops, Clepsydrops, Dimetrodon ve Procynosuchus; iki ayaklı sürüngenlerden kuşlara geçildiğini gösteren: Compsognathus, Protoavis, Pedopenna, Archeopteryx, Changchengornis, Confuciusornis ve Ichthyornis""
"Evrim teorisi, termodinamiğin ikinci yasasına aykırı. Düzensizlik sürekli artar, o yüzden evrim imkansızdır, değil mi?"
Bu itirazı yapan kişi evrim teorisinden ziyade termodinamikten bihaberdir. Öncelikle termodinamiğin ikinci kanunu şunu söyler: "Kapalı bir sistemde toplam entropi (bir sistemin mekanik işe çevrilemeyecek termal enerjisini temsil eden termodinamik birim) azalmaz."
1- Dünya kapalı bir sistem değildir, sürekli dışarıdan* enerji alır.
2- Kapalı sistemlerde dahi bir bölgede entropi azalabilir, başka bir bölgede dengelenmek kaydıyla.
3- Entropi her zaman düzensizlik anlamına gelmez. Bazen entropi artarken düzen artabilir.*
Bu savla evrim teorisinin gerçekleşmeyeceğine inanıyorsanız, bir sperm ve yumurta hücresinden bebek oluşumunu nasıl açıklarsınız merak ediyorum.
* kaynak:
-Aranda-Espinoza, H., Y. Chen, N. Dan, T. C. Lubensky, P. Nelson, L. Ramos and D. A. Weitz, 1999. Electrostatic repulsion of positively charged vesicles and negatively charged objects. Science 285: 394-397.
-Kestenbaum, David, 1998. Gentle force of entropy bridges disciplines. Science 279: 1849.