burçak küçük bir çocukken anne ve babasının o zaman revaçta olan kemik iğnesini yaptırmayı düşündükleri kadar cılız bir çocuktu. bu çocuk ne zaman misafirliğe gitse tazi misali ya tabağını ve onun iki katını silip süpürür, ya da hiç yemek verilmenin mümkün olmayacağı bir ortamda kendisine sofra kurulmasını isterdi. henüz daha ' inanırmısınız nasıl yaşadığını bilmiyorum.' lafı ağzındayken annesinin ani yemesi veya anne ben acıktım kelimelerini duyardı. muhtemelen orda bulunanlar ' misafirliklerde yedikleriyle büyür bu çocuk.' demek isterlerdi ama o cesareti bulamazlardı sanırım. her anne gibi benim birtanem de aynen o cümleyi kurardı. kurtarıcı cümleydi bu sözüm ona. ' yavrum evde olsan hiç bir şey yemezsin bir yere gidince mi böyle oluyolar çocuklar.' ah annem birtanem napabilirim acıkıyordum, hele ki o gergedan komşuları görüyorsam demek ki.